4. Hukuk Dairesi 2017/1093 E. , 2020/428 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 13/05/2015 gününde verilen dilekçe ile davalı birliğin kendiliğinden sona erdiğinin tespitinin ve birliğe tasfiye heyeti atanmasının istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulü ile davalı birliğin feshine dair verilen 08/09/2015 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, davalı birliğin kendiliğinden sona erdiğinin tespiti ve tasfiye heyeti atanması istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulü ile davalı birliğin 4721 sayılı TMK’nın 87. maddesinin 5. fıkrasına göre feshine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; davalı birliğin 28/02/2009 tarihinden bu yana olağan genel kurul toplantısını iki defa üst üste yapamaması nedeniyle 5200 sayılı Tarımsal Üretici Birlikleri Kanunu’nun 20. maddesi, 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun 36. maddesi atfıyla 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 87. maddesinin 5. fıkrası uyarınca kendiliğinden sona erdiğinin tespiti ile tasfiye işlemleri için tasfiye heyeti atanmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalıların bir kısmı duruşmada alınan beyanlarında, birlik üyelerini toplayamadıkları için olağan genel kurul toplantısını yapamadıklarını beyan etmişlerdir.
Mahkemece, davanın kabulü ile davalı birliğin 4721 sayılı TMK’nın 87. maddesinin 5. fıkrası uyarınca feshine karar verilmiştir.
1) Davacı dava dilekçesinde olağan genel kurul toplantısını iki defa üst üste yapamayan davalı birliğin 4721 sayılı TMK’nın 87. maddesinin 5. fıkrası uyarınca kendiliğinden sona erdiğinin tespitine karar verilmesi isteminde bulunmuş, mahkemece davaya konu edilmeyen şekilde davalı birliğin feshine karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nun “Taleple Bağlılık İlkesi” başlıklı 26. maddesinde (mülga HUMK’nun aynı doğrultuda hüküm içeren 74. maddesinde); “Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır” hükmü düzenlenmiştir.
Derneklerde sona erme; kendiliğinden sona erme (TMK m. 87), genel kurul kararı ile sona erme (TMK m. 88) ve mahkeme kararı ile sona erme (derneğin feshi- TMK m. 89) olarak üç şekilde gerçekleşmekte olup, kendiliğinden sona erme TMK’nın 87. maddesinde sayılan hallerden ve derneğin feshi ise TMK’nın 89. maddesinde sayılan hallerden birinin varlığı halinde mümkündür. Ayrıca, kendiliğinden sona ermenin tespiti istemli davada görevli mahkeme sulh hukuk mahkemesi, derneğin feshi istemli davada ise görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir.
Mahkemece anılan yasal düzenlemelere aykırı olarak; talep gibi davalı birliğin kendiliğinden sona erdiğinin tespitine şeklinde karar verilmesi gerekirken, talebin dışına çıkılarak feshe karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
2) 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesi uyarınca (1086 sayılı HUMK 388. maddesi); tarafların kimlikleri ile varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadlarının karar başlığında gösterilmesi; hükmün sonuç kısmında ise, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Bu yön, kamu düzenine ilişkindir.
Davacı, davalı birliğin kendiliğinden sona erdiğinin tespiti istemi yanında tasfiye işlemleri için tasfiye heyeti atanmasına karar verilmesini de istemiştir. Mahkemece davacının bu istemi konusunda olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmamıştır. Mahkemece, tasfiye heyeti atanması istemi yönünden görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu da gözetilmek suretiyle davacının bu isteminin de değerlendirilmesi gerekirken, bu isteme ilişkin olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması HMK’nın 297/2. maddesine uygun düşmediğinden, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
3) Mahkemece davanın kabulüne karar verildiği halde, kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, bu konuda hüküm kurulmamış olması doğru olmamış, kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (1, 2, 3) sayılı bentlerde açıklanan nedenlerle BOZULMASINA 10/02/2020 gününde oy birliğiyle karar verildi.