21. Hukuk Dairesi 2015/10631 E. , 2015/13240 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, 01/03/1995-30/08/1997 tarihleri arasındaki çalışmalarının sigortalı hizmetler olarak tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava; davacı musirisinin davalı işyerinde 01.03.1995 – 30.08.1997 tarihleri arasında geçen çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece; hak düşürücü sürenin murisin sağlığında gerçekleşmiş olması sebebi ile artık mirasçılara intikal edecek bir haktan da söz edilemeyeceği gerekçesi ile davanın reddine dair verilen ilk karar Dairemizin 09.11.2012 Tarih ve 2011/2309 E, 2012/20307 K sayılı kararı ile; davalı işyerince, talep edilen dönem içerisindeki bir kısım çalışmaların bildirildiği anlaşıldığından, son bildirim tarihi olan 30.06.1995 tarihinden itibaren çalışmaların kesintisiz olarak devam etmesi halinde hak düşürücü süre oluşmayacağı, bu itibarla; mahkemece işin esasına girilerek murisin çalışmaları usulüne uygun olarak araştırılıp ortaya konulduktan sonra hak düşürücü sürenin buna göre değerlendirilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuş, bozma kararına uyan mahkemece bordro tanıklarının dinlenildiği, ancak bu kişilerin murisi hatırlamadıklarını beyan ettikleri, bunun üzerine mahkemece davacı vekiline başka bordro tanıklarından veya komşu işyeri tanıklarından olan kişilerin bildirilmesi için 2 hafta kesin süre verildiği, sonraki celse davacı vekili mazeretsiz olarak gelmediği için dosyanın işlemden kaldırıldığı, davanın süresinde yenilendiği, ancak yenilemeden sonraki celse davacı vekili tarafından mazeret bildirildiği, mahkemece bu kez davacı vekiline bordro ve komşu işyeri tanıklarının bildirilmesi için kesin olmamak üzere 2 haftalık süre verildiği, davacı vekili tarafından celse arasında tanık isimlerinin bildirildiği, davacı vekilince tanık isimleri sunulduktan sonra bu tanıkların adreslerinin davalı Kurum"dan istenilmesinin talep edildiği, bu talebin daha önce davacı vekiline süre verilmiş olması nedeni ile reddedildiği ve aynı celse; “ Davacı tarafın, kendisine defalarca verilen kesin sürelerde ara kararların gereğini mazeretsiz olarak yerine getirmediği, iddilarını ispatlayamadığı ” gerekçesi ile davanın usulden reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasa"nın 79/10. ve 5510 sayılı Yasa"nın 86/9. maddeleri bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Somut olayda ise; davanın kamu düzenini ilgilendirmesi nedeni ile davacı vekili bildirmese dahi mahkemece işin esasının çözülmesine yönelik olarak gerekli araştırmanın yapılmasının gerektiği, kaldı ki davacı vekilince tanık isimleri bildirilerek adreslerinin davalı Kurum"dan sorulmasının talep edildiği göz ardı edilerek anılan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi isabetsiz olmuştur.
Mahkemece yapılacak iş; davanın kamu düzenini ilgilendirdiği dikkate alınarak, davacı vekilince bildirilen tanıkların ve dönem bordrolarında isimleri bulunan kayıtlı çalışanlar arasından re"sen seçilecek tanıkların adreslerini davalı Kurum"dan sorarak tespit ettikten sonra beyanlarına başvurmak ve böylece toplanan delillere göre varılacak sonuca göre hüküm kurmaktan ibarettir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 09.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.