8. Hukuk Dairesi 2018/3021 E. , 2019/1898 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Müdahalenin Men"i, Ecrimisil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacılar vekili ve davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
Davacılar vekili; vekil edenlerinin paydaş oldukları 209 ve 210 parsel sayılı taşınmazlar için diğer paydaşlar ile aralarında fiili ve rızai taksim yapıldığını, davalı taşınmazlarda diğer ortakların kendi paylarına düşen kısımları ekip biçtiğini ancak davacılara düşen kısmı davalı ..."ün 10 yılı aşkın süreden beri işgal ederek teslim etmediğini, davalının 1970-1980"li yıllarda davacıların miras bırakanı ... Yaycıoğlu ile ortakçılık sözleşmesi yaptığını ancak daha sonra ortakçılığının devam etmediğini, davalının halen hiçbir yasal hakka dayanmaksızın 210 parsel sayılı taşınmazda davacılara ait 25-30 dönümlük bölümü kullandığını belirterek, davalının el atmasının önlenmesini ve 15.000 TL ecrimisil bedelinin yasal faizi ile birlikte ödenmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; vekil edeninin taşınmazda paydaş olduğunu, taşınmazın 5-6 dönümlük kısmını davacıların miras bırakanı ... Yaycıoğlu"ndan harici olarak satın aldığını, bu bölümü kendi adına kullandığını, 9-10 dönümü ise ... ile yaptığı ortakçılık sözleşmesine dayalı olarak kullanmaya devam ettiğini, 1965 yılından bu yana nizasız ve aralıksız olarak vekil edeninin kullanmaya devam ettiğini, 2007 yılı yaz mahsulüne kadar her sene ektiği mahsulün davacılara düşen kısmını davacıların çiftliklerine götürüp teslim ettiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemenin el atmasının önlenmesine ilişkin talebinin kabulü ile ecrimisil talebinin reddine ilişkin 20.06.2011 tarih ve 2007/363 Esas, 2011/188 Karar sayılı ilk kararı davalı tarafından temyiz edilerek Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2012/6165 Esas, 2012/10124 Karar sayılı ilamı ile “paydaşlar arasındaki elatmanın önlenmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terkedildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık Türk Medeni Kanunu"nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir” denilerek bozulmuş ve Mahkemenin 2013/57 Esas numarasına kaydedilmiştir. Bir kısım davacılar vekili tarafından ... ve ... aleyhine 06.12.2007-24.05.2012 dönemine ilişkin ecrimisil istemiyle dava açılmakla 2012/109 Esas numarasına kaydedilmiş ve 29.04.2013 tarihinde Mahkemece eldeki 2013/57 Esas numaralı dosya ile birleştirilmesine karar verilmiştir. Mahkemenin bozmaya uyarak yaptığı yargılama sonucunda vermiş olduğu davanın reddine ilişkin 08.12.2014 tarih ve 2013/57 Esas, 2014/233 Karar sayılı kararı davacılar vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, el atmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
1.Dava konusu taşınmazda taraflar paydaştırlar. Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenilmesini ve/veya ecrimisil istiyebilir. Elbirliği mülkiyetinde de paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabilir.
Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı ecrimisil davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır. Ancak, bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları vardır. Bunlar; davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleridir. Bundan ayrı, taşınmazın getirdiği ürün itibariyle de, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmamaktadır.
Yine paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belli bulunması durumunda, davacı paydaş tarafından davalı paydaş aleyhine bu taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri dava açılması hallerinde yine intifadan men koşulu aranmaz.
Bu nedenle, davaya konu taşınmazlar yönünden sayılan istisnalar dışında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi aranacak ve intifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası, her türlü delille kanıtlanabilecektir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.02.2002 gün ve 2002/3-131 E, 2002/114 K sayılı ilamı)
Somut olaya gelince; dosya içeriğinden ve toplanan delillerden dava konusu taşınmazın paydaş malikleri arasında geçerli bir taksim ve ya öteden beri devam eden bir fiili kullanma biçmi bulunmadığı, davacıların kullandığı yada kullanabilecekleri uygun bir yer bulunmadığı, davalının taşınmaz pay maliki olan..."nin mirasçısı olup ona tebaen taşınmazı kullanmakta olduğu anlaşılmaktadır.
Hal böyle iken, Mahkemece davacıların payı gözetilerek davalının davacıların payına vaki el atmasının önlenmesine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması yerinde değildir.
2.Davacılar ..., ..., ..., ... ve ... vekili 24.05.2012 tarihli dava dilekçesi ile, davalılar ... ve ..."ün dava konusu 210 parsel sayılı taşınmazda davacıların payına düşen bölümü herhangi bir yasal hakka dayanmaksızın kullandıklarını belirterek, 06.12.2017-24.05.2012 dönemine ilişkin ecrimisil bedelinin davacılara ödenmesini talep etmiş, bu dosya Mahkemenin 2012/109 Esas numarasına kaydedilmiş, ve Mahkemenin 29.04.2013 tarih 2012/109 Esas ve 2013/70 Karar sayılı kararı ile 2013/57 Esas numaralı dosya ile birleştirilmesine karar verilmiştir. Ancak Mahkemenin temyize konu olan 2013/57 Esas ve 2014/233 Karar sayılı kararında birleşen ecrimisil davası yönünden inceleme yapılarak, olumlu yada olumsuz bir karar verilmemiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Hükmün Kapsamı başlıklı 297/2. maddesinde ""Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir."" denilmiştir. Bu durumda, Mahkemece birleşen davaya yönelik olumlu yada olumsuz bir karar verilmemiş olması isabetsizdir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK"nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK"un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davalılar vekilinin yargılama giderlerine ilişkin temyiz itirazlarının şu aşamada incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK"un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edenlere ayrı ayrı iadesine, 25/02/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.