
Esas No: 2015/7018
Karar No: 2015/13173
Karar Tarihi: 09.06.2015
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2015/7018 Esas 2015/13173 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, 07/09/2009 tarihinde 1 gün çalıştığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
Dava, davacının davalı işverene ait işyerinde 07.09.2009 tarihindeki 1 günlük hizmet süresinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 5510 sayılı Yasa"nın 86/9. maddesi bu tip hizmet tespiti davaları için özel bir ispat yöntemi öngörmemiş ise de, davanın niteliği kamu düzenini ilgilendirdiği ve bu nedenle özel bir duyarlılık ve özenle yürütülmesi gerektiği Yargıtay"ın ve giderek Dairemizin yerleşmiş içtihadı gereğidir.
Somut olayda; davalı işyerinde hava perdesi imalatı yapılmakta olduğu, davacının ise demir-çelik konstrüksiyon işleri ustası olduğu, davalı işverenin, işyerinin çatısında yapılacak demir-çelik konstrüksiyon işi için.... isimli kişi anlaştığı,.... ve davalı işyeri yetkilisi ... arasında adi yazılı sözleşme düzenlendiği, bu sözleşmede; “...’ın müşteri, ...adına....’in ise yüklenici olduğu, ana malzemelerin müşteriye, sarf malzemelerin yüklenici firma sıfatıyla....’e ait olduğu ve işin tamamının 2.500,00 TL karşılığında yapılacağının” kararlaştırıldığı, sonrasında davacı ile yüklenici....’in bu işi ortaklaşa yapmak üzere anlaştıkları, tarafların anlaştıkları gibi 04.08.2009 tarihinde işe başladıkları ve 03.09.2009 tarihinde bu işi bitirdikleri,....’in davadışı ...işyerinden temin ettiği 03.09.2009 tarihli 2.500,00 TL tutarındaki faturayı yapılan iş karşılığında işverene verdiği ve davacı dahil tüm ekibin davalı işyerinden 03.09.2009
tarihinde malzemeleri ile birlikte ayrıldığı, davacının kendi aralarındaki iç anlaşma nedeniyle,....’den olan bir kısım alacağını istediği, ancak....’in; asıl işveren olan davalı şirketten tüm parayı alamadığını, 400,00 TL alacağı kaldığını, gidip parayı oradan almasını ve alacağına mahsup etmesini söylediği, davacının bu nedenle davalı işveren ile görüştüğü, davalı işverenin eksik işlerin tamamlanması karşılığında kalan meblağı vereceğini belirttiği, davacının bu şekilde eksiklikleri giderirken 07.09.2009 tarihinde elektrik akımına kapılarak yaralandığı, davacının yaralanması ile ilgili olarak davalı işyerinin yetkilisi ... aleyhine kamu davası açıldığı,... 8. Sulh Ceza Mahkemesinin 2010/67 E. - 2011/628 K. sayılı dosyasında görülen kamu davasında; ...’ın kusursuz görülerek beraat ettiği ve bu kararın Yargıtay... Ceza Dairesinin 28.02.2013 tarih, 2012/13532 E. – 2013/4837 K. sayılı kararı ile onandığı ve hükmün kesinleştiği anlaşılmıştır.
Davacının aşamalardaki samimi beyanları ve tüm dosya kapsamından; 07.09.2009 tarihinde yapılan işin, davalı işveren ile.... arasında düzenlenen sözleşme uyarınca yapılan işin devamı niteliğinde olduğu sabittir.
Uyuşmazlık, davacı ile davalı işveren arasındaki ilişkinin hizmet akdine mi yoksa istisna akdine mi dayalı olduğu noktasında toplanmaktadır.
5510 sayılı Kanun"un 4/1-a maddesinde, bir hizmet akdine dayanarak bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanların sigortalı sayılacağı belirtilmiştir. Anılan Kanun kapsamında sigortalı sayılmanın koşulları; hizmet akdine göre çalışma, sözleşmede öngörülen edimin (hizmetin) işverene ait iş yerinde veya iş yerinden sayılan yerlerde görülmesi, kanunda açıkça belirtilen sigortalı sayılmayacak kişilerden olunmamasıdır. 4857 sayılı İş Kanununun 8. maddesinde “iş sözleşmesi” tanımına yer verilmiş ise de, her iki kanunun amacı, ortaya koyduğu ilkeler ve dayandığı hukuksal normlar farklılık gösterdiğinden, bu tanımın 5510 sayılı Kanun yönünden bağlayıcılığı bulunmamaktadır. Pozitif hukukumuzda hizmet akdi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 393. (818 sayılı mülga Borçlar Kanunu"nun 313.) maddesinde tanımlanmış olup, her ne kadar tanımda “ücret” unsuruna yer verilmiş ise de, 5510 sayılı Kanunun sistematiği ve takip eden diğer maddelerin düzenleniş şekli, anılan unsurun sigortalı niteliğini kazanabilmek için zorunlu olmadığını ortaya koymaktadır. Baskın olan bilimsel ve yargısal görüşlere göre, hizmet akdinin ayırıcı ve belirleyici özelliği, “zaman” ve “bağımlılık” unsurlarıdır. Zaman unsuru, çalışanın iş gücünü belirli veya belirsiz bir süre içinde işveren veya vekilinin buyruğunda bulundurmasını kapsamaktadır ve anılan sürede buyruk ve denetim altında (bağımlılık) edim yerine getirilmektedir. Bağımlılık ise, her an ve durumda çalışanı denetleme veya buyruğuna göre edimini yaptırma olanağını işverene tanıyan, çalışanın edimi ile ilgili buyruklar dışında çalışma olanağı bulamayacağı nitelikte bir bağımlılıktır. Hizmet akdi, çoğu kez 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 470. (818 sayılı mülga Borçlar Kanunu"nun 355.) maddesinde tanımlanan istisna akdi (eser sözleşmesi) ile karıştırılabilmekte, ikisinin ayırt edilebilmesi bazı durumlarda güçleşmektedir. Çalışan, iş gücünü belirli veya belirsiz bir zaman için çalıştıranın buyruğunda bulundurmakla yükümlü olmayarak, işveren buyruğuna bağlı olmadan sözleşmedeki amaçları gerçekleştirecek biçimde edimini görüyorsa, sözleşmenin amacı bir eser meydana getirmekse, çalışma ilişkisi istisna akdine dayanıyor demektir. Hizmet akdinde ise çalışan, emeğini iş sahibinin emrine hazır bulundurmaktadır ve ücret, faaliyetin meydana gelmesinin sonucu için değil, bizzat yapılan faaliyetin karşılığı olarak ödenmektedir.
istisna akdinde yüklenicinin edimini sözleşmede belirtilen şekilde, eksiksiz olarak yerine getirmesi gerekir.
Dava konusu olayda; davalı işverenin faaliyet konusu dışında olan, çatısında yapılacak demir-çelik konstrüksiyon işi için.... isimli kişi anlaştığı, kendi aralarında yaptıkları sözleşme ile taraflara yüklenen edimlerin kararlaştırıldığı, davacının sonradan....’in ortağı olduğu, davacının 07.09.2009 tarihinde yani kazaya maruz kaldığı gün sözleşme ile belirlenen edimdeki eksiklikleri tamamladığı, bunun asıl işin bir parçası olduğu, taraflar arasında yeni bir sözleşmenin yapılmadığı tüm dosya kapsamından sabittir. Bu nedenle önceki iş olan istisna akdinin tamamlanmasına yönelik davacının çalışmalarında da hizmet akdinin unsurlarının oluştuğundan sözedilemez.
Öte yandan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 74. (818 sayılı mülga Borçlar Kanunu"nun 53.) maddesine göre hukuk hâkimi zarar verenin kusuru olup olmadığına karar vermek için ceza hukukunun sorumluluğa dair hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, kusurun takdiri ve zarar miktarının belirlenmesi konusunda da ceza mahkemesi kararı ile bağlı değildir. Ancak Ceza Mahkemesinin mahkumiyet kararındaki, fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağını saptayan maddi olaya ilişkin kabul, hukuk hâkimini de bağlar.
Ceza yargılamasında, “sanık olan ...’ın yetkilisi olduğu.. Şirketinin ön tarafında bulunan sundurmaya ilişkin demir işlerini yapmak üzere müştekinin gayri resmi ortağı.... ile anlaştığı, müştekinin bir ay boyunca hemen hemen her gün burada çalıştığı, çatının üst tarafında mevzuata uygun geçen yüksek gerilim hattı bulunduğu, sanık tarafından çalışma karşılığı ücret ödendiği ancak en son çıkan işe ilişkin problemin halledilmesi amacıyla müştekinin çatı üzerinde çalışırken aşağıdan kendisine uzatılan demir profile verev çekecekken dik çekmesi sonucu elektrik hattına temas ederek yaralandığı ancak bu kazada müştekinin asli kusurlu olup sanığın kusurlu olmadığı kabul edilerek sanık hakkında açılan kamu davasında savunmanın aksine müsnet suçu işlediğine dair yeterli kesin ve inandırıcı delil bulunmadığından beraatine karar verilmesi gerektiği” gerekçesi ile sanık ...’ın beraat ettiği ve bu hükmün Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği anlaşılmıştır. Ceza yargılamasındaki gerekçede; davalı işverenin davadışı.... ile davalı işyerinin, çatısında yapılacak demir-çelik konstrüksiyon işi için anlaştığı, davacının....’in ortağı olduğu, davacının kazaya maruz kaldığı gün sözleşme kapsamındaki işteki problemi giderirken çalıştığının kabul edildiği, ceza davasındaki maddi vakıa olan bu tespitin hukuk hakimini de bağlayacağı anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında davacı ile davalı işveren arasındaki sözleşmenin istisna akdi niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre davanın reddine karar vermek gerekirken, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan ..."ne iadesine
09.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.