3. Hukuk Dairesi 2016/13063 E. , 2017/2916 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki eşya alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalı ... ile boşandıklarını, evli iken...n babası olan davalı ... ile aynı evde kaldıklarını, eşya senedinde yeralan eşyaların tamamının davacıya verildiğini ,davalıların altınları " ev aldık,düğün yaptık,borçlarımız var " diyerek aldıklarını ileri sürerek; ziynet ve ev eşyalarının bedeli olan şimdilik 4.420.00.- TL yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir . 07/11/2014 tarihli ıslah dilekçesi ile de talep sonucu 19.400.00.- TL ye yükseltilmiştir.
Davalılar, davacının, annesi ve annesinin eşi ile evden ayrılırken ziynet ve çeyiz eşyalarını yanında götürdüğünü, beş – altı valiz eşya ile evden ayrıldığını, evden ayrılmadan önceki gün eve misafir kabul edildiğini ,misafirlerin ziynetlerin davacının üzerinde olduğunu gördüklerini belirterek; davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi uyarınca; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay İçtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Hayat deneylerine göre olağan olanın ziynet eşyalarının kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla, bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle, evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden yanında götürmesi gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Aksini ispat yükü davacı kadındadır.
Somut olayda; davalı tanıkları, davacının, annesi ve annesinin eşi ile birlikte evden ayrıldığını, annesinin eşi olan kişinin davacıya ziynetlerini toplayıp toplamadığını sorduğunda, davacının topladığını söylediğini, evden ayrılmadan önceki gün evde misafir kabul edildiğinde davacının üzerinde ziynetlerinin olduğunu beyan etmişlerdir.
Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır... veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Dosyada tanıkların olmamışı olmuş gibi ifade ettiğini kabule yeterli delil ve olgu da yoktur. O halde, tanıkların sözlerine değer vermek gerekir.
Mahkemece, davacının ziynet eşyalarına yönelik talebinin ispatlanamadığından reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeler ile kabulüne karar verilmesi isabetli bulunmamıştır.
3-HMK"nun 26.maddesinde; "Hakim tarafların talep sonuçları ile bağlıdır, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez" düzenlemesi yer almaktadır.
Hakim davacının talebi ile bağlı olup, bu talepten fazlasına karar veremez. Bunun gibi hakimin talepten başka bir şeye de hüküm vermesi yasaktır. Buna karşılık, mahkeme yapılan tahkikat sonunda gerçekleşecek duruma göre talepten noksanına hüküm verebilir.
Kural bu olmakla birlikte, bu kuralın bir takım istisnaları vardır. Bunlar; kamu düzenine ilişkin haller(örneğin, babalık davası, velayetin ve şahsi münasebetin düzenlenmesi gibi); davalının, davacının davasını değiştirmesine yada genişletmesine muvafakat etmesi; tenkis davasında dava dilekçesinde gösterilen miktardan fazlasına karar verilebilmesi (26.5.1965 gün ve 1965/2-781-223 sayılı Hukuk Genel Kurulu kararı); mahkemece davacının talep sonucuna zımnen dahil olan talepler hakkında da karar verebilmesi; kanunen talepten başka bir şeye hüküm verilebilmesinin caiz olduğu durumlarda (örneğin, boşanma davasında ayrılığa hükmedilebilmesi) talepten başka bir şeye hüküm verilebilmesi şeklinde sıralanabilir (...ki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, ...d.).
Davacı talebinin aşılıp aşılmadığı ise, öncelikle dava dilekçesi ve aşamalarda varsa ıslah dilekçelerinin kapsamıyla belirlenebilir.
Somut olayda, mahkemece; davacının dava ve ıslah dilekçesinde yer alan talebini aşar şekilde mutfak ve sandık eşyalarının bedelleri olarak 2.000.00.- er.TL ye karar verilmiştir. Bu husus da usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ; Yukarıda 1. bentte yer alan nedenler ile sair temyiz itirazlarının reddine, 2. ve 3 . bentte yer alan nedenler ile hükmün davalılar yararına HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.