3. Hukuk Dairesi 2015/17955 E. , 2017/2959 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, karın bölgesindeki fazla yağların alınması ve bu işlemden sonra oluşacak sarkmalar dolayısıyla karın derisinin gerilmesi için davalı doktora başvurduğunu ve yapılan görüşme sonrasında davalı doktor tarafından davalı şirkete ait hastanede bu tıbbi operasyonun gerçekleştirildiğini, ilk müdahaleden sonra yaralar iyileşmediğinden tekrar aynı doktora başvurduğunu ve ikinci bir operasyon geçirdiğini, ancak bu ikinci müdahaleden sonra yaraların daha da kötü duruma geldiğini, bunun üzerine bir başka doktora başvurduğunu ve onun uyguladığı tedavi sonucu yaralarının kapandığını, ancak önceki operasyonlar nedeni ile karın bölgesinde kalıcı izler oluştuğunu, bu süreçte gerek maddi gerek manevi olarak çok yıprandığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 13.100 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalılar, davacının karın ve bacak bölgesindeki yağlanma sorunu için hekime başvurduğunu, yapılan görüşmeler sonucu kendisine karın için germe, bacak için yağ aldırma operasyonu önerildiğini, yapılacak işlemlere ilişkin her türlü bilgi verildiğini, işlemin sonuçlarının ve risklerinin anlatıldığını, davacının kabulü üzerine onam formlarının imzalandığını ve planlanan şekilde müdahalenin gerçekleştirildiğini, karın bölgesi operasyonundan sonra davacının gerekli talimatlara uymadığını, kendi kararı ile bir kısım ilaçlar aldığını, bir süre sonra karın bölgesindeki yarada iltihap ve açılma olduğunu, gerekli tüm müdahaleyi tıbbi kurallar içerisinde gerçekleştirdiğini, yaranın kapanmaması üzerine deri ekleme operasyonu yaptığını ancak davacının hastaneden olması gereken süreden çok daha erken ayrıldığını ve gerekli kontrollere gelmediğini, tüm işlemlerin tıbbi kurallar uygun olduğunu, kendilerine izafe edilecek bir kusur bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuşlardır.
./..
-2-
Mahkemece, dosya kapsamındaki tüm delillerin ve raporların birlikte değerlendirilmesinden, davacıya yapılan ameliyatlar nedeni ile davalı hekime ve davalı şirkete yüklenebilecek herhangi bir ihmal ya da kusurun bulunmadığı, davalı doktorun işlemlerinin tıp kurallarına uygun olduğu, ameliyattan sonra davacının ameliyat yerinin açılması ve enfeksiyon gelişmesinin yapılan ameliyatların komplikasyonlarından olduğu, davacı hastanın geçireceği ameliyatlar nedeniyle bilgilendirildiği, bu nedenle davacının maddi ve manevi tazminat isteme koşullarının oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Dosya kapsamına göre, davacının karın bölgesindeki yağlanmanın giderilmesi amacı ile karın germe ameliyatı yapılması konusunda davalı hekim ile anlaştıkları, ancak yapılan operasyon sonucunda oluşan yara iltihaplanması ve açması sonucu ilk ameliyattan sonra birkaç kez daha tıppi müdahalede bulunulduğu ancak davacının şikayetlerinin devam etmesi sonucu bir başka hekim tarafından yapılan müdahale ile davacının tedavisinin gerçekleştirildiği anlaşılmaktadır.
Davaya dayanak yapılan maddi olgu, karın bölgesinin estetik ameliyat yapılmak suretiyle istenilen ve kararlaştırılan biçime uygun güzel bir görünüm kazandırılmasıdır. Varılmak istenilen sonucun ve buna dayalı olguların hukuki nitelendirilmesi yapıldığında ise, yanlar arasında BK"nun 355 ve devamı (TBK"nun 470 ve devamı) maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisinin bulunduğu, dolayısıyla uyuşmazlığın eser sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği açıktır.
Eser sözleşmelerini, diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran önemli hususlardan birisi de sonuç sorumluluğu, yani tarafların iradeleri doğrultusunda yüklenici tarafından bir sonucun meydana getirilmesi taahhüdüdür. Burada, vekâlet akdindeki gibi sonuç taahhüt edilmeksizin sadece bir işin görülmesi taahhüdü bulunmamakta, bir eserin-sonucun yaratılıp teslim edilmesi borcu altına girilmektedir. Bu borcun altına giren taraf, yani yüklenici, BK"nun 356/1 (TBK"nun 471/1) maddesi ve işin mahiyeti gereği, işi sadakat ve özenle yerine getirmek zorundadır. Sadakat borcu, yüklenicinin iş sahibinin yararına olacak şeyleri yapma ve ona zarar verecek her türlü eylemden kaçınması anlamını taşır.
Eser yüklenicinin sanat ve beceriyi gerektiren, bir emek sarfı ile gerçekleştirilen sonuçtur. Yüklenicinin eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmesi, davalı yüklenicinin hem sadakat hem de özen borcunu kapsar. Burada belli bir sonucun ortaya çıkması amaçlanır. Meydana getirilen eserin iş sahibinin beklentisini karşılamaması halinde sözleşmedeki yarar dengesi iş sahibi aleyhine bozulmuş olur. Bu bakımdan eserin fen ve sanat kurallarına uygun, iş sahibinin beklentilerini karşılar özellikleri taşıması aranır. Aksi halde eserin ayıplı olduğu kabul edilir. Ayıplı eseri meydana getiren yüklenici ise ortaya çıkan ayıp ve eksiklerden ayıba karşı tekeffül borcu nedeniyle sorumludur.
Yüklenici hangi yöntemi kullanırsa kullansın eserin ayıpsız olarak ortaya çıkması gerekir.
Eser sözleşmesi hükümlerine göre, davalı doktorun yükümlülüğü taahhütlerine, tıbbın gereklerine ve iyiniyet kurallarına uygun şekilde estetik ameliyatı gerçekleştirmek, davacının yükümlülüğü de bedeli ödemektir. Davacı, davalı doktorun yükümlülüklerini yerine getirmediği, taahhütlerine ve tıbbın gereklerine uygun ameliyat yapmadığı, estetik amaçlı ameliyatın başarısız olduğunu iddia ederek bu davayı açmıştır. Davanın dayanağını TBK.nun 475.maddesi oluşturmaktadır.
./..
-3-
HUMK.nun 275. (HMK. nun 266.) maddesine göre, mahkemenin çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişi görüşü alma zorunluluğu bulunmaktadır. Estetik amaçlı ameliyatın tıbbın gereklerine uygun şekilde yapılıp yapılmadığı ve yapılan işlemin amacına ulaşıp ulaşmadığı, ameliyat nedeniyle davacının karın bölgesinde geçici veya kalıcı bir rahatsızlığın ortaya çıkıp çıkmadığı teknik bir konu olduğundan, konunun uzmanı plastik cerrahlardan oluşturulacak bir kuruldan rapor alınması, davanın rapor sonucuna göre değerlendirilmesi gerekir.
Hükme esas alınan 13.02.2015 tarihi Adli Tıp Kurumu 2.İhtisas Kurulu raporlarında “...kişiye yapılan liposuction ve abdominoplasti ameliyatlarının endikasyonlarının ve uygulanan ameliyat tekniklerinin tıp kurallarına uygun olduğu, abdominoplasti ameliyatından sonra yara yerinde meydana gelen açılmanın bu ameliyatın komplikasyonlarından olduğu, postoperatif dönemde komplikasyon yönetiminin tıp kurallarına uygun şekilde yapıldığının anlaşıldığı, kişide gelişen sonuçların biraz daha iyi hale getirilebilmesi için rekonstrüktif işlemler gerektiği, buna göre ilgili hekimin eylemlerinin tıp kurallarına uygun olduğu ve hekime atfı kabil kusur bulunmadığı ” açıklanmıştır. Ancak, anılan raporda TBK. nun 475 maddesine göre değerlendirme yapmaya imkân verecek bilgiler ve açıklamalar yer almamaktadır.
Mahkemece, içerisinde Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi uzmanı olan bilirkişi kurulundan davanın çözümüne yardımcı olacak açıklamaları içerir rapor alınmadan, yazılı şekilde karar oluşturulması usul ve yasaya aykırıdır.
Buna göre mahkemece yapılacak iş, TBK.nun 475. maddesine göre değerlendirme yapılabilmesi için, davacı da gönderilerek mümkünse Adli Tıp Kurumu"ndan içinde Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi uzmanlarından oluşturulacak bir heyetten, bu mümkün değilse üniversitelerden seçilecek açıklanan uzmanlardan oluşturulacak bir heyetten estetik amaçlı ameliyatın tıbbın gereklerine ve taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine uygun şekilde yapılıp yapılmadığı, yapılan işlemin amacına ulaşıp ulaşmadığı, eserin ayıpsız olarak ortaya çıkıp çıkmadığı, ameliyat nedeniyle davacının karın bölgesinde geçici veya kalıcı bir rahatsızlığın ortaya çıkıp çıkmadığı hususlarında hükme esas teşkil edecek nitelikte rapor alınması davacının maddi ve manevi tazminat istemlerinin değerlendirilerek hüküm kurulmasından ibarettir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.