19. Hukuk Dairesi 2017/2317 E. , 2019/318 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- KARAR -
Davacı vekili, müvekkili hakkında kambiyo senetlerine mahsus icra yolu ile takip başlatıldığını, takip dayanağının 15/04/2008 tanzim, 15/09/2009 vade tarihli 30.000,00 TL bedelli bono olduğunu, lehdarı dava dışı ... olduğunu, takip alacaklısı ..."ya anılan bononun ciro edildiğine dair herhangi bir imzanın bonoda yer almadığını, takip talebinde bulunan ..."ya yapılmış bir ciro olmadığından davalının yetkisiz hamil olduğunu, icra takibine konu senette lehdar tarafından yapılmış bir ciro bulunmadığından davalıya borçlu olmadığının tespiti ile davalının %20"den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, ... İcra Dairesine verilen takip taleplerinde alacaklı olarak ... gösterildiğini, ... İcra Müdürlüğünce tanzim edilen ödeme emrinde, alacaklı olarak maddi hukuk yönünden hak sahibi olmayan ..."nın gösterildiğini, bu hatalı işlemden dolayı kendilerinin kusurunun bulunmadığını, husumet ehliyeti olmayan 3. şahsa karşı açılmış bulunan iş bu davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davacının dava konusu senet nedeniyle borçlu bulunduğunu inkar etmeyip alacaklı sıfatındaki yanlışlıktan kaynaklı olarak menfi tespit davası açtığı ve dava sırasında maddi hatanın düzeltilerek tebligatın gönderildiği, böylece davanın konusuz kaldığı anlaşıldığından esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin karar verilmiş olup, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
İcra İflas Kanunu hükümleri uyarınca takip talebinin yapılmasını alacaklı talep eder, takip talebinin Kanun’da öngörülen şatları içermesi durumunda ödeme emrini icra müdürü düzenler. Dava konusu olayda davalı tarafından davacıya karşı her hangi bir takip yapılmadığı gibi davalıya atfedilecek bir kusur da bulunmamaktadır. Bu itibarla davacı tarafından açılan davanın pasif dava ehliyeti bulunmadığından usulden reddine ve davalı lehine maktu vekalet ücreti ile varsa yaptığı yargılama giderleri yönünden karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde temyiz eden taraflara iadesine, 21/01/2019 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
(M)
- MUHALEFET ŞERHİ-
Dava, takibe konu bono nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ilişkindir.
Davalı, esasen kendisinin davacıya yönelik bir hak talebinin bulunmadığını icra dosyasında alacaklı olarak gösterilmesinin ödeme emrindeki maddi hataya dayalı olduğunu beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, ödeme emrindeki isim hatasının icra müdürlüğünce giderildiğini böylelikle davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığı hükmü kurulmuştur.
HMK 33 maddesi uyarınca hakim Türk hukukunu resen uygular. Bir başka deyişle tarafların ileri sürdükleri maddi vakıaların hangi hukuki normlarla çözüme kavuşacağını hakim belirler.
Somut vakıada, taraflar arasında herhangi bir alacak borç ilişkisi bulunmadığı hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. Uyuşmazlığı vesile olan şey, icra müdürlüğünce tanzim edilen ödeme emrindeki alacaklı isimlendirmesindeki hatadan kaynaklanmaktadır.
Taraflar, bu basit maddi hatanın giderilmesi için doğrudan ilgili icra müdürlüğüne gidecekleri gibi şikayet yoluyla İcra hakimliğine de başvurma imkanına sahiptirler.
Nitekim dosya içindeki iddia ve savunmalara bakıldığında derdest dosyaya konu olan hususun maddi hukuk normlarının uygulanmasını gerektirir bir ihtilaftan kaynaklanmadığı ve tipik bir müdürlük işleminin iptaline tekabül ettiği görülmektedir.
Mahkemenin görevli olması, kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında resen gözetilmesi gerekir. Bu durumda mahkemece dava dilekçesinin usulden reddiyle dosyanın görevsizlikle icra mahkemesine gönderilmesi gerekirken yazılı şekilde karar vermesi yanlış ise de, mahkemenin görevli olduğundan hareketle başka noktadan bozma düşünen sayın çoğunluk görüşüne de iştirak etmiyorum.