1. Hukuk Dairesi 2014/21951 E. , 2017/2318 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve yıkım davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... "ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
Davacı, 5398 parsel sayılı taşınmazın kayden maliki olduğunu, davalının bitişik taşınmaza inşa ettiği binanın kendi arazisine taştığını ileri sürerek davalının elatmasının önlenmesine ve binanın taşan kısmının yıkılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, yapılan ölçümler neticesinde binayı inşa ettiğini, davacının taşınmazına taşkınlık bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuş, yargılama aşamasında temliken tescil isteminde bulunmuştur.
Mahkemece, elatmanın keşfen belilrlendiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden;davalının çekişme konusu taşınmaza bitişik 5399 parsel sayılı taşınmazın paydaşı olduğu, 26/08/2011 tarihli bilirkişi raporu ve ekli krokiye göre davalının inşa ettiği binanın davacının maliki olduğu taşınmaza 2 m² taşkın olduğu, ... Belediye Başkanlığı’nın 08/07/2014 havale tarihli yazı cevabında 5399 parsel sayılı taşınmazın (B) kısmının ifraz edilerek 5398 parsel sayılı taşınmaza sınır düzeltilmesi niteliğinde tevhit edilmesinde bir sakınca olmadığının, ancak 5398 parsel sayılı taşınmazın şuyulanacak ada dahiline kalmakta olup, İmar Kanunu’nun 18. ve 33. madde hükümlerine tabi olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz"ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
298l sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
Somut olaya gelince, keşfen saptanan tecavüzün imar uygulaması ile oluşup oluşmadığının belirlenmesi için; ilgili belediye başkanlığından çekişmeli taşınmazların bulunduğu bölgede imar uygulaması yapılıp yapılmadığının sorulması, yapılmış ise imar işlemlerine ilişkin dosya örneğinin celp edilmesi, tecavüzün imar ile oluşup oluşmadığının saptanması, imar ile oluşmuş ise davalıların iyiniyetli oldukları gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi, imar ile oluşmamış ise davalıların kötüniyetli oldukları gözetilerek temliken tescil isteklerinin reddedilmesi, ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
Kabule göre de; davalı tarafından temliken tescil savunmasında bulunulduğu,davacının da 15/04/2014 tarihli oturumda taşınmazına inşaat ruhsatı alabilmesi durumunda tecavüzlü olduğu belirtilen 2m² yerin davalı adına tescilini kabul ettiğini söylediğine göre; çekişmeli yerin ifrazının 3194 Sayılı Yasanın 15. ve 16. maddeleri gereğince mümkün olup olmadığının bilirkişi raporu da eklenmek suretiyle ilgili belediye encümeninden sorularak belirlenmesi, mümkün olduğu takdirde ifrazdan sonra davacının kalan bölüme inşaat yapıp yapamayacağı hususunun da encümen kararına dayalı olarak belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken İmar ve Şehircilik Müdürlüğünün 08/07/2014 havale tarihli yazısı ile yetinilerek karar verilmiş olması da doğru değildir.
Davalının temyiz itirazları değinilen yönler itibariyle yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.Başkan