3. Hukuk Dairesi 2014/3026 E. , 2014/5976 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA 9.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/06/2012
NUMARASI : 2011/482-2012/176
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili; davalının kaçak su kullandığının tespit edildiğini, tahakkuk ettirilen bedelin tahsili için başlatılan icra takibine davalının haksız ve yersiz olarak itiraz ettiğini öne sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, zamanaşımı def’inde bulunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre davanın kısmen kabulüne ilişkin karar verilmiş, davacı vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 7.Hukuk Dairesi tarafından; "zamanaşımı def"i hakkında olumlu-olumsuz bir karar verilmesi ve ASKİ Tarifeler Yönetmeliği hükümlerine göre 10 kat ceza uygulamasının doğru olmadığı" gerekçeleriyle kararın davacı yararına bozulması cihetine gidilmiş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, davacının kaçak zaptını 29.08.2005 tarihinde düzenlediği bunun ile icra takibi tarihi (26.02.2007) arasında 1 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı temyiz etmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; abonelik olmaksızın kaçak su kullanımından kaynaklanmaktadır. Mahkemece eylem haksız fiil olarak kabul edilerek, haksız fiillerde de zamanaşımı süresi bir yıl olduğundan bahisle davanın zamanaşımından reddine karar verilmiştir.
Tekel niteliğinde bir hizmette bulunan ASKİ’nin fiili veya yasal bir engel bulunmayan hâllerde, su hizmetinden yararlanmak isteyen kişilerle sözleşme yapmak mecburiyeti vardır. Sözleşmenin kurulmasıyla ASKİ, karşı taraf abonenin hizmetine su hizmetini sağlamakla yükümlü olup anılan hizmetten yararlanan kişinin de hizmetin bedelini ödemesi gerekir. Sonuç itibarıyla sözleşmesiz ve kaçak olarak su hizmetinden yararlanan davalının yasal mevzuat uyarınca anılan su bedelini ödemesi gerektiği her türlü kuşkudan uzaktır.
Davacı kurum sözleşme yapmak ve böylece karşı edim borçlanmak şartıyla kamuya hizmet sunmuş bulunmaktadır. Davalı taraf ise, sözü edilen bu hizmetten (su aboneliği) sözleşme vasıtasıyla yararlanacağı yerde böyle bir sözleşme yapmaksızın (ve belki de bunu istemeksizin) karşılıksız ve kaçak sudan yararlanmış bulunmaktadır. O hâlde, taraflar arasında dürüstlük ilkesine uygun olarak “sözleşme benzeri” bir borç ilişkisinin kurulduğu kabul edilmelidir. Bu sonuç için sunulan edimden davalının sadece yararlanmış olması gerekli ve yeterlidir. Sözleşme benzeri bir ilişkinin kurulduğu kabul edildiğinde zamanaşımı süresinin de 1 yıl değil 10 yıl olması gerekir. Aksine bir yaklaşım, dürüst ve ilkeli davranarak sözleşme yaparak normal tüketime ilişkin tarifeye göre ödeme yapan kişilerin aleyhine, kaçak su kullananların lehine bir sonuca yol açılarak, kaçak su kullananlar korunmuş ve kaçak su kullanımı teşvik edilmiş olur ki bu da hukuken kabul edilebilecek bir ilke değildir. Bunun aksini kabul tipik bir hakkın kötüyü kullanılması niteliğindedir. Böylesi bir duruma ise hukuk düzeninin izin vermeyeceği aşikârdır. (4721 sayılı Türk Medenî Kanunu m. 2), (Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun; 2000/3-1803 Esas-2000/1813 Karar, 2002/3-100 Esas-2002/68 Karar, 2009/13-461 Esas-2009/495 Karar, 2011/7-690 Esas, 2011/617 Karar, 2012/3-1927 Esas, 2013/1406 Karar, 3.Hukuk Dairesinin; 2000/2965 Esas, 2000/3341 Karar, 2000/6057 Esas, 2000/6244 Karar, 2010/8157 Esas, 2010/10301 Karar sayılı ilamlarında da benimsenmiştir).
Hal böyle olunca; davada davacı A.. M.. adına icra takibi yapma konusunda emir ve talimat vermeye yetkili temsilcinin icra takibi yapması konusunda "olur" verdiği tarih ile dava tarihi arasındaki zamanaşımı süresinin dolmadığı gözetilerek mahkemece işin esasına girilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.