4. Hukuk Dairesi 2021/1135 E. , 2021/1661 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Samsun 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ...A.Ş. vekili Avukat ... tarafından, davalılar aleyhine 27/04/2018 gününde verilen dilekçe ile tasarrufun iptali istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 06.12.2018 günlü karara karşı davacı tarafın istinaf başvurusu üzerine yapılan incelemede; istinaf başvurusunun esastan reddine dair verilen 06.03.2019 günlü kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili ve davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Davacı alacaklı vekili, davalı borçlu ... hakkında takip yapıldığını, takibin semeresiz kaldığını, borçlunun mal kaçırma amacı ile dava konusu taşınmazını 03.03.2017 tarihinde davalı ...’e devrettiğini belirterek, bu tasarrufun iptalini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, taşınmazın rayiç bedelden satın alındığını, ipotek bedelinin müvekkili tarafından ödendiğini, borçlunun taşınmazda bir süre oturmak istemesi nedeni ile kira sözleşmesi yapıldığını belirterek, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı ..., cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece, borçlu davalı ...’in dava konusu dubleks meskeni 03.03.2017 tarihinde davalı ...‘e 88.834,00 TL bedelle satarak devrettiği, bedelin bizzat ödendiğine dair Halkbank"a ait banka dekontları, taşınmaz üzerinde bulunan ipotek bedelinin (kredi borcunun) ödendiğine dair yine Halkbank"a ait dekontlardan anlaşıldığı, bilirkişi raporuyla da tespit edilen değer ile taşınmaz bedeli olarak davalı ... tarafından davalı borçlu Nail’e bizzat ve bankaya olan ipoteğinin kaldırılması suretiyle yapılan ödemeler ile örtüştüğü dolayısıyla bedelde bir muvazaa iddiasının yerinde olmadığı, davalılar arasında herhangi bir akrabalık bağı ya da öncesine dayalı arkadaşlık bulunmadığı, davalı ...’in borçlu Nail’in içinde bulunduğu ticari durumunu (borca batık olduğunu) bilmesinin mümkün olmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir. Karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf mahkemesi de , tasarrufa konu taşınmazın tapudaki satış değeri 88.834,00 TL ile satış tarihindeki gerçek değeri 121.000,00 TL arada fahiş bir fark olmadığı, davalılar arasında tasarrufa konu yerle ilgili kira sözleşmesi bulunduğu bunun muvazaalı olduğunun ispatlanamadığı, delillerin taktirinde ve değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gerekçesi ile davacı tarafça yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş, anılan karar davacı vekili ve yargılama giderleri yönünden davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK’nın 277 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali davasına ilişkindir.
1-Davalılar vekili, kararı yargılama giderine ilişkin olarak temyiz etmiş ise de, dosyanın temyiz incelenmesine gelmeden önce tavzih yolu ile yargılama giderinin davalılar üzerinde bırakılması yönündeki hata giderilmiş olmasına göre temyiz istemlerinin reddine karar verilmiştir.
2-İİK"nın 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
İİK.nın 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir. İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
Dava koşulları yönünden somut olaya bakıldığında, borcun 22.09.2014 tarihli kredi sözleşmesinden doğduğu, tasarrufun bu tarihten sonra 03.03.2017 yılında yapıldığı, borçlu adresinde yapılan 19.07.2017 ve 28.03.2018 tarihli haciz tutanaklarının İİK’nın 105.maddesi anlamında geçeci aciz belgesi niteliğinde olduğu, davanın 5 yıllık sürede açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece yapılan araştırmalarda, dava konusu taşınmazın tapudaki satış bedeli ile gerçek değeri arasında önemli oransızlık olmadığı, davalılar arasında iptali gerektiren bir akrabalık olmadığı sabit olmuştur. Ancak, davalı borçlu Nail ‘in zabıta araştırmasına göre özel bir şirkette şoförlük yaptığı belirtilmiş ise de öncesinde ticaretle uğraşan borçlunun ticari faaliyet alanı ve adreslerinin araştırılarak, üçüncü kişi ile bir ticari ilişkisinin bulunup bulunmadığı, her ikisinin de Samsun Çarşamba nüfusuna kayıtlı olması, davalı ...’in 03.03.2017 tarihinde 121.000,00 TL değerinde olan bir taşınmazı satın aldıktan sonra 10.03.2017 tarihinde borçluya aylık 300,00 TL karşılığında kiraya vermesi ve kira ödemelerine ilişkin hiçbir belgenin sunulmamış olması olgularının birlikte değerlendirilerek, İİK’nın 280/1. maddesi kapsamında kalıp kalmadığı tartışılarak oluşacak sonuca göre karar vermek gerekirken, aksi düşüncelerle eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile temyize konu yerel mahkeme kararının HMK 371. maddesi gereğince BOZULMASINA, HMK 373/1. maddesi gereğince İstinaf Mahkemesinin kararının kaldırılarak dosyanın kararı veren Samsun 1. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin Samsun Bölge Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, peşin alınan harçların istek halinde temyiz eden taraflara geri verilmesine, 25/05/2021 gününde oy birliğiyle karar verildi.