1. Hukuk Dairesi 2014/21672 E. , 2017/2389 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar ve bir kısım davalılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... "nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı ipoteğin terkini ile tapu iptal ve tescil isteklerine ilişkindir.
Davacı, akrabası olan davalı ..."in kendisine vekaletname göndermesi halinde ipotek tesis ettirerek kredi çekeceğini belirtmesi üzerine davalıya vekaletname gönderdiğini ancak davalının paydaşı olduğu 884 parsel sayılı taşınmazı diğer davalı eşine sattığını, ayrıca bu taşınmazı bankaya teminat göstererek kredi kullandığını ve ... Mahallesinde bulunan maliki olduğu 88 ada 18 parsel sayılı taşınmaza da ipotek tesis edildiğini, vekaletnamede böyle bir yetkinin bulunmadığını ileri sürerek dava konusu 884 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tapuya tesciline ve 88 ada 18 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı banka, kurulan ipoteğin hukuka uygun olduğunu, davalılar ... ve ... ise dava konusu işlemlerin dayanağı olan vekaletnamede hem satış hem de ipotek tesis etme yetkisinin bulunduğunu, bu işlemlerin davacının talimatları doğrultusunda yerine getirildiğini, davalı hazine vekili kurumun herhangi bir kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, tapu iptali ve tescil isteminin reddine, taşınmaz üzerine davalı banka lehine tesis edilen ipoteğin kaldırılmasına karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı tarafından, davalıya 19.11.1999 tarihli Berlin Başkonsolsluğu’nda düzenlenen vekaletname ile ... Köyündeki dava dışı 15 parsel sayılı taşınmaz ile dava konusu 884 parsel sayılı taşınmaz için satış ve üzerine ipotek tesis etme yetkisi verildiği, davalı ...’in bu vekaletnameyi kullanarak dava konusu 88 ada 18 parsel sayılı taşınmaz üzerine davalı ... lehine 3.12.1999 ve 27.11.2000 tarihlerinde ipotek tesis ettirdiği, 19.11.1999 tarihli vekâletnamede vekile işlem yapması için yetki verilen taşınmazlar arasında 88 ada 18 parsel sayılı taşınmazın bulunmadığı anlaşıldığından bu taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırılması isteminin kabul edilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Bir kısım davalıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Davacının temyiz itirazlarına gelince;
Somut olayda; davalı ...i’in davacının paydaşı olduğu 884 parseldeki 431/600 payının tamamını 22.11.1999 tarihinde dava dışı ...’e, ...’in de aynı gün bu payı davalı ...’e satış yoluyla devrettiği, 884 parsel sayılı taşınmazın vekaletname kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Ancak mahkemece 884 parsel yönünden yapılan araştıma ve soruşturmanın hükme yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Hâl böyle olunca; yukarıda belirtilen ilkeler ve olgular doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, bu konuda tarafların dayandıkları tüm deliller eksiksiz toplanarak, gösterdikleri tanıklar dinlenerek varılacak sonuç çerçevesinde 884 parsel sayılı taşınmaz yönünden bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacı vekilinin bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile yerel mahkeme kararının açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.