1. Hukuk Dairesi 2014/21454 E. , 2017/2390 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."nun raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
Davacılar mirasbırakanları ...nın maliki olduğu 61 parsel sayılı taşınmazı mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla davalı ..."ya 30.01.1970 tarihinde satış yolu ile devrettiğini; davalı ...’nın dava konusu taşınmazı sattıktan sonra satış bedelini tüm mirasçılara payları oranında dağıtıcağını söylediğini, dava konusu taşınmazın 12.11.2010 tarihinde 7.000 TL satış bedeli ile davalı ..."a satıldığını, satış işleminin muvazaalı olduğunu belirterek tapusunun iptali ile payları oranında adlarına tapuya tesciline, olmadığı takdirde tazminat olarak davalıdan tahsiline karar verilmesini, 03.05.2012 tarihinde tapu iptal tescil taleplerinden feragat ederek tazminata hükmedilmesini istemişlerdir.
Davalı ... satışın gerçek bir satış olduğunu, mirasbırakanın ticaret ile uğraştığını, tuğla fabrikası almak istediğini, bunun için dava konusu yeri dava dışı ...’e satmaya karar verdiğini, ancak taşınmazın yabancıya gitmemesi için fikir değiştirerek kendisine teklif ettiğini ve kendisinin de ...’e satış bedelini ödeyerek taşınmazı temlik aldığını, mirasbırakanın diğer mirasçılarına bedelsiz taşınmazlar verdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, işlemin gerçek satış olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan ...’nın 28.05.1991 tarihinde öldüğü geride çocukları ...ve davalı ..., oğlu ...’in torunları V...’nin çocukları ...l’in eşi ...ve çocukları...’ın kaldıkları, mirasbırakanın 66 yaşında iken 30.01.1970 tarihinde dava konusu 61 parseli 7000 Liraya davalı kızı ...’ya satış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; ugulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunun 706., Türk Borçlar Kanunun 237. (Borçlar Kanunun 213.) ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hüküm vermeye yeterli ve elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki, davalılar ve dinlenen tanıklar mirasbırakanın başka taşınmazları olduğunu belirtmiş, davalılar bu taşınmazlara ilişkin olarak dosyaya tapu kayıtları ibraz etmiş oldukları halde mirasbırakana ait taşınmazlar bulunup bulunmadığı saptanmamıştır.
Hâl böyle olunca, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda asıl olanın mirasbırakanın iradesi olduğu gözetilerek, mirasbırakana ait taşınmazlar ile mirasbırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı, tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgeler mercilerinden getirtilmeli, her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı, yukarıda belirtilen olgular ve açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken anılan hususlar gözardı edilerek eksik inceleme ile karar verilmesi doğru değildir.
Davacılar vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.