10. Hukuk Dairesi 2015/15263 E. , 2018/5611 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, 1479 sayılı Yasa kapsamında ölüm aylığının kesilmesine ilişkin kurum işleminin iptali, kesilen aylığın kesildiği tarihten itibaren bağlanması ile ödenmeyen aylıkların faiziyle tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Emekli Sandığı iştirakçisi iken 13.11.1995 tarihinde yaşamını yitiren eşi üzerinden ölüm aylığı bağlanan davacıya, 17.08.1993 tarihinde vefat eden 1479 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olan babası üzerinden 01.10.2011 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlandığı, 02.07.2014 tarihli rapora istinaden babadan bağlanan aylık başlangıçtan itibaren kesilerek yersiz ödeme borcu tahakkuk ettirilmesi sonucu, Kurum işleminin iptali ile kesilen aylıkların yeniden bağlanması talepli eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, her ne kadar faiz dışındaki diğer talepler kabul edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, hükmün gerekçesinde dava ile ilgisi bulunmayan 506 sayılı Yasa maddelerinin irdelenmesi yerinde görülmemiştir. Zira, davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Yasa’nın 45 ve 46. maddeleri olduğundan, söz konusu maddelerin ayrıntılı olarak irdelenmesi gerekirken yazılı şekilde gerekçe oluşturulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Diğer taraftan davanın faiz yönünden red edilmesi sonucu kısmen kabul hükümlerine göre yargılama giderlerine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması yerinde görülmemiştir.
Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi, yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, karar bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438.maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: 1- Hükmün gerekçesinin “506 sayılı Yasa’nın 68. maddesinin” ibaresi ile başlayan 7. paragrafı ile birlikte 8. ve 9. paragrafları tamamen silinerek yerine, “5510 sayılı Yasa"nın geçici 1. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan;”…. 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Kanunlara göre bağlanan veya hak kazanan; aylık, gelir ve diğer ödenekler ile 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1"inci maddesine göre ödenmekte olan ek ödemenin verilmesine devam edilir. Bu gelir ve aylıkların durum değişikliği nedeniyle artırılması, azaltılması, kesilmesi veya yeniden bağlanmasında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümleri uygulanır.” Hükmü gereğince davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Yasa hükümleri olup eldeki uyuşmazlığı çözümünde bu yasa hükümlerinin dikkate alınması gereklidir.
Ayrıntıları Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.01.2018 günlü ve 2017/3192 Esas. 2018/101 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere, her uyuşmazlığın yürürlükte bulunduğu mevzuat hükümlerine göre çözülmesi gerektiği kuralı gereğince ve 1479 sayılı Kanunun 41. maddesinde ölüm aylığının ne zaman başlayacağına dair “Sigortalının ölümde hak sahibi kimselerine bağlanacak aylıklar, ölümle aylığı hak kazandıkları tarihten sonraki aybaşından başlar.” şeklindeki düzenlemeye istinaden, somut olay bakımından davacının ölüm aylığına müstehak olup olmadığı irdelenirken, hak sahipliği sıfatının kazanıldığı 22.09.1997 tarihindeki kanuni düzenlemelere değer verilmesi gerekmektedir.
1479 sayılı Kanunun “Eş ve çocuklara, ana ve babaya tahsis yapılması” başlığını taşıyan 45. maddesinin 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Kanunla değişik 2. fıkrasının (c) bendinde, sigortalının; 18 yaşını (veya ortaöğretim yapması halinde 20 yaşını, yükseköğretim yapması halinde 25 yaşını) doldurmamış veya yaşları ne olursa olsun çalışamayacak durumda malûl bulunan çocukları ile geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak koşulu ile yaşları ne olursa olsun evlenmemiş kız çocuklarına aylık bağlanacağı belirtilmiş, daha sonra 04.10.2000 günü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile bentteki “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” koşulu, “bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmama, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” olarak değiştirilip 1479 sayılı Kanunun “Ölüm aylığının kesilmesi” başlıklı 46. maddesinin 2. fıkrasına, “Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” cümlesi eklenmiş, ancak, söz konusu KHK, Anayasa Mahkemesi’nin 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 gün 61/34 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
İptale konu düzenleme daha sonra, 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren ve anılan (c) bendini değiştiren 4956 sayılı Kanunun 23. maddesiyle benimsenerek, sigortalının evli olmayan/boşanan/dul kalan kız çocuklarına ölüm aylığı bağlanabilmesi için “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” şartı, “bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmama, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” olarak değiştirilmiş, aynı zamanda 46. maddenin 2. fıkrasına da “Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” cümlesi yeniden eklenmiştir.
Görüldüğü üzere, 1479 sayılı Kanunun 46. maddesinin ilk halinde, 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile getirilen “Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” ifadesi bulunmamakta, sadece sigortalının kız çocukları yönünden aylık bağlama şartları arasında “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” şartının, kesme nedeni olarak ise evlenme olgusunun var olduğu görülmektedir.
Diğer taraftan, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce, Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve T.C. Emekli Sandığı ayrı ayrı tüzel kişiliğe sahip, ayrı ayrı yasalara göre sosyal güvence sağlayan Kurumlardır. Her bir Yasa kendi sigortalıları açısından hüküm ifade eder. Açıkça atıf yapılmadıkça diğer yasa hükümleri dikkate alınamaz.
Belirtilen açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde, 1479 sayılı Yasanın 45’inci maddesinde yer alan “bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmama, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” şartlarını taşıyan davacı hakkında, 5434 sayılı Yasa kapsamındaki eşi üzerinden dul aylığı alması olgusunun, her bir Yasanın kendi sigortalıları açısından hüküm ifade etmesi gereği dikkate alınarak, 1479 sayılı Yasa kapsamında uygulama olanağının bulunmaması nedeniyle, 46’ncı maddesi anlamında bir kesme nedeni oluşturmadığı, buna göre, 1479 sayılı Yasa kapsamında ölüm aylığı alan davacının aylığının kesilmesine dair kurum işleminin, hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmaktadır.”ibarelerinin yazılmasına,
2- Hükmün yargılama giderlerine ilişkin 3 nolu bendi silinerek yerine, “Davacı tarafından yapılan posta, tebligat ücreti olmak üzere toplam 42,00 TL yargılama giderinin kabul ve red oranı dikkate alınarak 31,50 TL sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, geri kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına” ibaresinin yazılmasına,
3- Hükmün vekalet ücretine ilişkin 4 nolu bendinin sonuna “1.500,00 TL vekalet ücretinin de davacıdan alınarak davalıya verilmesine” ibaresinin yazılmasına ve hükmün bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 05.06.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.