Taraflar arasındaki “tazinat“ davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya 2.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 30.12.2004 gün ve 2003/119 E- 2004/419 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 22.03.2005 gün ve 2005/3887-2684 sayılı ilamı ile, (...Davacı, davalı E. İ.adına kayıtlı olup davalı S.B."nin idaresinde bulunan .... plakalı araçla, kendisine ait ve idaresinde bulunan 42 ZB 395 plakalı aracına çarpması nedeniyle araçta meydana gelen 5.168.350.000.TL maddi zararın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı E..İ..duruşmalara katılmamış savunma yapmamıştır.
Davalı S..B.. vekili, müvekkilinin davacının aracında meydana gelen hasarın tamir ettirdiğini, belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre davanın kısmen kabulü ile 2.182.416.000.TL sinin 8.12.2002 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı S..B.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 2.182.416.000 TL"sinin yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya içeriğine ve toplanan delillere uygun düşmemektedir.
1-Davacıya ait aracın bir kısım hasarının davalı S..B..tarafından tamir ettirilerek giderildiği davacının 19.4.2004 tarihli oturumdaki beyanı ve tamiri yapan servisin verdiği belge ile anlaşıldığına göre, davalı Süleyman"ın karşıladığı tamirat giderinin (işçilik dahil) belirlenerek kusur oranı da dikkate alınmak suretiyle davacı lehine hükmedilen tazminattan indirilmesi gerekir. Bu husus dikkate alınmadan hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2-Ayrıca davacı 400.000.000.TL değer kaybı talep edildiği halde istek aşılarak 1.500.000.000.TL üzerinden yapılan hesaplamaya göre hüküm kurulması da isabetli değildir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
1-İlk kararı temyiz etmeyen davalı E.. İ..yönünden hüküm kesinleştiğinden direnme kararını temyiz hakkı bulunmamaktadır. Bu durumda temyiz dilekçesinin reddi gerekir.
2-Davalı S..B..vekilinin temyizine gelince;
Dava, tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkili idaresinde bulunan ...... plakalı araca, davalı S..B.. idaresinde bulunan ... ... plakalı aracın çarpması sonucu meydana gelen kaza nedeniyle, müvekkiline ait araçta Sulh Hukuk Mahkemesince 5.168.350.000 TL hasar bedeli tespit edildiğini ileri sürerek, 5.168.350.000TL tazminatın araç maliki ve sürücüsü davalılardan yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı S. B. vekili; davacıya ait aracın müvekkili tarafından tamir ettirildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiş; diğer davalı E..İ..ise, duruşmalara katılmamış ve cevap dilekçesi ibraz etmemiştir.
Mahkemenin, “bilirkişi raporuna göre davalının davacıya ait aracı tamir ettirirken çıkma parçalar kullanılması ve işçiliğin titiz bir şekilde yapılmaması nedeniyle araçta oluşan 1.500.000.000 TL değer kaybı ile, davacı tarafından tamir ettirilen parçalara ödenen 1.179.000.000 TL ve araç mahrumiyetinden doğan 19.000.000 TL zararın toplamı 2.728.020.000 TL’nin davacının zararını oluşturduğu” gerekçesiyle “davanın kısmen kabulü ile, davalının kusur oranına göre 2.182.416.000 TL tazminatın yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline” dair verdiği karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı nedenle bozulmuş; Mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
a)Öncelikle, zarar kavramı hakkında şu kısa açıklamanın yapılmasında yarar görülmüştür.
En sabit tanımıyla zarar, kişinin malvarlığında veya manevi varlığında ortaya çıkan eksilmedir. Kaynağına, sebebine zarar veren ile zarar gören arasındaki hukuki ilişkiye ve her somut olayda farklı şekillerde gündeme gelebilecek benzeri ölçütlere göre, zararın niteliği, kapsamı ve miktarı, her olayın kendine özgü yapısı içerisinde, değişen bir özellik gösterecektir.Açıktır ki, bir zararın oluşması, ona neden olanın tazminat yükümlülüğünü doğurur. Tazminat miktarı zarar belirlenirken, zarar görenin gerçek zararının esas alınması zorunludur. Burada ilke şu olmalıdır. Zarar doğurucu eylem, zarar görenin malvarlığında ne miktarda bir azalmaya neden olmuş ise, zarar verenin tazminat borcu da, o miktarda olmalıdır.
Somut olay bu çerçevede değerlendirildiğinde; davalının haksız eylemi nedeniyle davacıya ait araçta oluşan bir kısım hasarın, davalı S. B. tarafından tamir ettirilerek giderildiği, bir kısım parçanın da davacı tarafından satın alınarak araca monte ettirildiği dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.Bu itibarla davacı tarafından yapılan mükerrer masrafların, gerçek zarar kapsamında bulunmadığı kuşku ve duraksamadan uzaktır. Hal böyle olunca; Mahkemece, davacı tarafından mükerrer ödenen işçilik ve parça giderinin belirlenerek, hükmedilen tazminattan indirilmesi gerekirken, bu yön gözetilmeden önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Yerel Mahkemenin direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
b)Bozma ilamının ikinci bendi açısından:Çekişmeli yargılamada tasarruf ilkesinin doğal bir sonucu olarak hakim, tarafların iddia ve savunmaları ile bağlı olup, talepten fazlaya veya başka bir şeye hüküm veremez (H.U.M.K. m74). Eş söyleyişle hakim, davacının talep sonucu ile bağlı olduğundan, bu talepten fazlasına karar veremez.
Bilirkişi incelemesi yaptırılan davalarda, bilirkişi raporunda davacının alacağının dava dilekçesinde talep edilen miktardan daha fazla tespit edilmiş olması halinde, dava dilekçesinde istenilmiş olan miktara hükmedilmesi gerektiği; aksi halin, talepten fazlaya hüküm verme yasağına aykırılık teşkil edeceği kuşkusuzdur.
Şu hale göre, dava dilekçesinde dayanılan tespit raporunda kaza nedeniyle araçta oluşan değer kaybının 400.000.000 TL belirlendiği ve açıkça bu miktarın talep edildiği anlaşıldığından, bilirkişi raporunda belirlenen ve isteği aşan 1.500.000.000 TL değer kaybına hükmedilemeyeceği açıktır.
Mahkemece aynı yöne işaret eden ve Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararının ikinci bendine uyularak, dava dilekçesindeki taleple bağlı kalınmak suretiyle 400.000.000 TL. değer kaybına hükmedilmesi gerekirken, talebi aşan önceki hükümde direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
S O N U Ç : 1-Yukarıda (1) numaralı bentte yazılı nedenle davalı E..İ..ün temyiz dilekçesinin REDDİNE,
2-Davalı S..B.. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, yukarıda 2/a bendinde açıklanan nedenlerden dolayı Özel Daire bozma kararının gerekçesi değiştirilerek, zararın kapsamına ilişkin direnme kararının BOZULMASINA, 05.04.2006 gününde oyçokluğu ile, Yukarıda 2/b bendinde ve Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerden dolayı değer kaybına ilişkin direnme kararının BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının iadesine, 05.04.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.