20. Hukuk Dairesi 2015/16141 E. , 2016/2883 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki yapılan tazminat davasının yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davalı ... vekili Av. ... tarafından istenilmekle, tayin olunan 08/03/2016 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davalı ... vekili Av. ... ... ile diğer taraftan davacı ... vekili Av. ... ... geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili Av. ... 10/06/2011 tarihli dava dilekçesi ile vekil edenin tapuya güvenerek satın aldığı mera niteliğindeki 5088338 m² yüzölçümlü taşınmazın 12/192 payının daha sonra satış işleminde kullanılan vekâletnamelerin sahte olduğu gerekçesiyle hükmen iptal edildiğini belirterek, satış bedeli 477.000.-TL, tapu harcı 15.840.-TL ile manevi tazminat 50.000.-TL’nin davalı Noter ve ... yasal faiziyle alınarak davacıya verilmesini talep etmiştir.
Davalı ... vekili, zamanaşımı süresinin geçtiği, davacının pay satın aldığı taşınmazda da önceden pay sahibi olduğu, diğer paydaşları tanıdığı ve paylarını satmak istemediklerini bildiği, bu nedenle, sahte vekâletname ile taşınmazı satan kişilerin sahtecilik yaptığını bilebileceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Davalı Noter vekili, zararın ortaya çıkmasında üçüncü kişinin ağır kusurunun neden olması nedeniyle illiyet bağının kesildiği iddiasıyla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne, 491.310,00.-TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalılar ... ve ... ... ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre, Hazineye yönelik dava, TMK"nın 1007. maddesi Notere yönelik dava ise haksız fiil nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
Dosyada bulunan kanıt ve belgelerden; çekişmeli taşınmazın ... ... adına olan 8/192, ... ... adına olan 4/192 payının ... Noterliğince düzenlenen ... tarih ... ve ... yevmiye sayılı vekâletnameler kullanılmak suretiyle vekil olarak görünen ... ... ... tarafından ....tarih ... yevmiye numaralı resmî satış ile ...’a satıldığı ve adına sicilin oluştuğu, asıl tapu malikleri ... ... ve ... ... tarafından satışta kullanılan vekâletnamelerin sahte olduğu iddiasıyla ... adına olan tapunun iptalini istedikleri, ... Asliye Hukuk Mahkemesinin ... gün ve ... sayılı ilâmıyla öncesinde ... ...’a ait olan 4/192 payın, yine aynı gün ve ... sayılı ilâmıyla öncesinde ... ...’na ait olan 8/192 payın tapu kaydının iptaline karar verildiği, kararların temyiz edilmeksizin 14/04/2011 tarihinde kesinleştiği, sahte vekaletnameyi kullanan ve düzenlemesine katılan kişiler hakkında ... Ağır Ceza Mahkemesinde kamu davası açıldığı, hukuk ve ceza davalarında yapılan incelemeler sonucunda satış işleminde kullanılan vekaletnamelerdeki imzaların tapu maliklerinin eli ürünü olmadığı, ancak, vekâletnamedeki fotoğrafların tapu maliklerine ait olup yardımcı bilgisayar programları kullanılmak suretiyle başka belgelerden elde edildikleri anlaşılmıştır.
4721 sayılı TMK"nın 38. maddesi “Kişisel durum sicilinin tutulmasından doğan zararlar, kusurlu memura rücû edilmek kaydıyla, Devletçe tazmin edilir.” hükmünü içermektedir. Yine aynı Kanunun 1007. maddesi ""Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur."" hükmünü içermekte olup, bu maddelerde düzenlenen sorumluluk, kusura dayanmayan (objektif) bir sorumluluk türü olup, muhtar, nüfus veya tapu müdürü ya da memurunun kusuru olsun ya da olmasın, sicilin tutulmasında, kişilerin malvarlığı çıkarlarını koruyan hukuk kurallarına aykırı davranılmış olması yeterlidir. Bu nedenle, uğranılan zarar nedeniyle memura karşı dava açılamayacak, ancak, Devlete karşı dava açılabilecek, kusurun varlığı halinde Devlet memuruna rücû edecektir.
Ayrıca; Noterlerin hukukî sorumluluğunu düzenleyen 1512 sayılı Noterlik Kanununun 162. maddesine göre; “Stajiyer, katip ve katip adayları tarafından yapılmış olsa bile noterler, bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumludurlar. Noter, birinci fıkra gereğince ödediği miktar için, işin yapılmaması, hatalı yahut eksik yapılmasına sebep olan stajiyer veya noterlik personeline rücû edebilir.” Görüldüğü üzere, noterlerin hukukî sorumluluğunu düzenleyen anılan maddede kusurdan sözedilmemiş olduğundan, noterlerin bu göreve ilişkin kişisel sorumlulukları, kusursuz sorumluluk esasına göre düzenlenmiştir.
Anılan madde uyarınca noterlerin sorumluluğu için noterin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin görevleriyle ilgili bir eylemleri olmalı; bir zarar bulunmalı; zarar doğuran eylem hukuka aykırı olmalı ve zararla eylem arasında uygun illiyet bağı bulunmalıdır. Kusursuz sorumluluk şeklinde düzenlenen noterin sorumluluğu, ancak zarar ile uygun nedensellik bağının kesildiğinin kanıtlanması durumunda ortadan kalkacaktır. Yani zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurunun veya mücbir sebep halleri gibi illiyet bağını kesen bir durumun varlığının kanıtlanması halinde sorumluluktan kurtulunabilecektir (Tekinay S., Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Cilt 1, 1985 İst., Sayfa 764 vd; Kartal B., Noterlerin Hukukî Sorumluluğu ve Kusursuz Sorumluluk, Yargıtay Dergisi, Cilt 24, Sayı 3, Sayfa 340 vd).
Uygun illiyet bağı ile belirtilmek istenen noterin veya çalıştırdığı kişilerin yaptığı noterlik işlemlerinden dolayı zarar doğmuş olmasıdır. Noterin sorumluluktan kurtulması için zararla eylem arasındaki illiyet bağının kesildiğini kanıtlaması gerekir. Bu da ancak mücbir sebebin varlığı veya üçüncü kişinin ağır kusuru veyahutta zarar görenin ağır kusurunun bulunması ile mümkün olacaktır, Kanun koyucu Noterlik Kanununun 162. maddesi ile genel nitelikteki kusursuz sorumluluk ilkeleri dışında özel bir kurtuluş kanıtı getirmemiştir (Kartal, ...g.e., s. 349 vd).
Dava konusu edilen olayda; tapudaki işlemin dayanağını oluşturan vekâletnamenin tapu malikleri dışında ancak tapu maliklerine ait fotoğraflar kullanılmak suretiyle sahtecilik yolu ile elde edildiği ve tescilin de yolsuz olarak gerçekleştiği, kesinleşen mahkeme kararları ile sabittir. Davacının zararının kaynağı da; sahte vekaletname ile birlikte sağlanan bu yolsuz tescildir ve davacının kasıtlı ya da kusurlu eylemleriyle, bu zararın gerçekleşmesine neden olduğuna ilişkin dosyada herhangi bir belirleme bulunmamaktadır.
Bu durumda; davacının sahte vekaletnameye dayalı olarak satın aldığı taşınmazın, sonradan yolsuz tescil nedeniyle tapu kayıtlarının iptal edilerek asıl maliki adına tescil edilmesi nedeniyle uğradığı zararın vekaletname düzenlenmesi ile bu sahte vekaletnamenin tapuda yapılan tescil işlemine dayanak olarak alınmasıyla ortaya çıktığı muhakkak olup, bu durumda, davacının zararı ile tapuda yapılan işlem arasında uygun illiyet bağının kesildiğinden söz edilemeyeceği gibi vekâletnamelerde kullanılan fotoğrafların asıl tapu maliklerine ait olması nedeniyle de davalı noterin kendisinden beklenen dikkat ve özeni gösterdiğinden bahsedilemez. Yargıtay HGK 2007/4-422-2007/536 sayılı kararı da benzer niteliktedir. Davacının zararı, sahte vekaletname ve tapu dairesinde yapılan işlemden kaynaklanmakta olup, kusursuz sorumluluk ilkelerine göre zararın tazminine ilişkin koşullar oluştuğundan ve yöntemince belirlenen tazminat miktarında bir isabetsizlik bulunmadığından Hazine ve Noter aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı ... ve Noterin temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması nedeniyle 1.100.-TL vekâlet ücretinin davalı ... ve Noterden alınarak davacıya verilesine, taraflarca 6100 sayılı HMK"nın 297/1-ç ve aynı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK"nın 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilâmının tebliğinden itibaren ilâma karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, aşağıda yazılı onama harcının davalı ..."e yükletilmesine, ... harç alınmasına yer olmadığına 08/03/2016 günü oy birliği ile karar verildi.