3. Hukuk Dairesi 2014/313 E. , 2014/6649 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : TÜRKELİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/10/2013
NUMARASI : 2013/32-2013/212
Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dilekçesinde, Sinop İli .. İlçesi ..Köyü .. mevkiinde bulunan 169 ada 34 parselde bulunan tapulu taşınmaz üzerinde davalının yapmış olduğu inşaat halindeki binanın alçak katlarındaki dairelerden birini satın almak isteyen müvekkilinin, müteahhit olan davalıdan 19.04.2012 tarihli sözleşme ile toplam 56.000 TL bedel karşılığında satın alındığını, 26.000 TL"nin peşin ödendiğini, müvekkilinin eşinin hasta ve yaşlı olması nedeniyle alçak katlardan daire almak istediğini davalıya bildirdiği halde, gözleri iyi görmeyen müvekkilinin bu durumundan istifade eden davalının sözleşmede çatı arası dairesini satmış gibi gösterdiğini, davalıya güven duyması nedeniyle sözleşmeyi okumadan imzalayan müvekkilinin evine gittiğinde çatı arası dairenin satıma konu yapıldığını öğrendiğini, aralarındaki anlaşmaya aykırı düzenlenen sözleşmeyi kabul etmeyen müvekkilinin durumu düzeltmesi ve alçak katlardan bir daire vermesi hususunda davalıyı şifahen uyarmasına rağmen bir netice alınamadığını, müvekkilinin noter ihtarnamesi ile daire satın almaktan vazgeçtiğini,sözleşmeyi feshettiğini ve ödemiş olduğu 26.000 TL nin iadesini talep etmesine rağmen bedelin ödenmediğini belirterek, 26.000 TL"nin ihtarnamenin tebliği tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili dilekçesinde, davacının beyanlarının iyi niyetli olmadığını, taraflar arasında imzalanmış geçerli bir sözleşme bulunduğunu ve sözleşmenin bağlayıcı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde “Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek yada tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.
Bir hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.4077 sayılı yasanın 23. maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür.
Somut olayda; dava konusu harici satım sözleşmesine konu taşınmazın mesken niteliğinde olduğu, 4077 sayılı yasada tanımlandığı şekilde, davalı yüklenicinin satıcı, davacı alıcının tüketici olduğu anlaşılmakla; aynı yasanın 23. maddesi gereğince davaya bakmaya genel mahkeme değil Tüketici Mahkemesi görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi, yargılamanın her aşamasında resen gözetilir.
Hal böyle olunca; 4077 sayılı Kanunun 2. ve 3.maddeleri gereği somut olaya 4077 sayılı Kanunun uygulanması gerekmektedir. Aynı yasanın 23.maddesi gereğince uyuşmazlığın çözümünde Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, ayrı bir Tüketici Mahkemesinin bulunması halinde görevsizlik kararı verilmesi, aksi halde davaya Tüketici Mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup doğru görülmemiştir.
Bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 30.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.