4. Hukuk Dairesi 2013/14307 E. , 2014/9616 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul 12. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 30/11/2012
NUMARASI : 2009/534-2012/569
Davacı G.. K.. vekili Avukat İ.F..tarafından, davalılar ... Gazetecilik A.Ş. vd aleyhine 11/11/2005 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın reddine dair verilen 30/11/2012 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 10/06/2014 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı asil G.. K.. ile vekili Avukat N. Ş.. ile karşı taraftan davalılar vekili Avukat T.S.. geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
Dava, basın yolu ile kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, 05/06/2005 tarihinde "Reis"in Hayranları" manşetiyle verilen haberde dava dışı kişi ile ilgili soruşturma sırasında iletişimin tespiti kararı ile kayıt altına alınan telefon görüşmesinin yayınlandığını, kendisinin soruşturmaya konu olayla ilgisinin bulunmadığını, anayasa ile korunan haberleşme özgürlüğü ve özel hayatın gizliliği ilkelerinin ihlal edildiğini, telefon görüşmesinin bu şekilde yayınlanmasının kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu, belirterek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılar ise, davaya konu haberin güncel olduğunu, herhangi bir yorum katılmaksızın aynen verildiğini, basın ilkelerine uygun olarak haber yapıldığını, manevi tazminatın şartlarının oluşmadığını davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davaya konu yayında belirtilen telefon kayıtlarının İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi"nin açık duruşmasında okunan kayıtlar olduğu, gizli olmadığı, ceza dosyasındaki bilgi ve belgelerin haber yapıldığı, görünür gerçeğe uygun olduğu, basın özgürlüğü kapsamında kaldığı davacının kişilik haklarının ihlal edildiğinin kabul edilemeyeceği gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa"nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasası"nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir.Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda,basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu"nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Somut olayda; davaya konu yayının davacı ile hakkında bir cezai soruşturma bulunan dava dışı kişi arasında geçen ve mahkeme kararı ile tespit edilen telefon görüşmesi kayıtlarına ilişkin olduğu, suça konu olaya ilişkin hehangi bir veri bulunmadığı, tamamen davacının özel yaşamına ilişkin görüşme kayıtlarından ibaret olduğu, bu kayıtların haber yapılmasında kamu yararı bulunmadığı, mahkemede okunmuş olmasının bu durumu değiştirmeyeceği, davacının özel hayatının gizliliğinin ihlal edildiği, yayının bu hali ile hukuka uygunluk unsurlarını taşımadığı anlaşılmakla uygun bir miktar manevi tazminata karar verilmesi gerekirken istemin tümden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA ve davacı yararına takdir olunan 1.100,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davalılara yükletilmesine, temyiz eden davacıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 10/06/2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun bozma kararına katılmıyoruz.10/06/2014