3. Hukuk Dairesi 2017/163 E. , 2018/10717 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen nişan bozmadan kaynaklanan maddi-manevi tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içerisinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, davalının müvekkili ile nişanlandığını, ancak daha sonra davalının nişanı haksız yere bozduğunu ileri sürerek, müvekkilinin uğradığı üzüntü nedeniyle 35.000,00 TL manevi tazminat ile müvekkili tarafından iş kurması için verilen 11.000 EUR davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafın temyizi üzerine; Dairemizin 13.12.2012 günlü, 2012/18757 E.- 2012/25776 K. sayılı ilamı ile ""...davalının usulüne uygun şekilde duruşma gün ve saatinden haberdar edilmesi gerekirken, taraf teşkili sağlanmadan yokluğunda yargılamaya devam edilerek, hüküm kurulmuş olması.." gerekçesi ile bozulmuştur.Bozma ilamına uyan mahkemece; davanın kısmen kabulü ile 10.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili, davacının maddi tazminata ilişkin talebinin genel hükümlere tabi olması nedeniyle mahkemenin görevsizliği yönünde hüküm tesis edilmiş, yine süresi içinde davalı vekilince temyiz edilen karar, Dairemizin 16.03.2015 tarihli ve 2014/11344 E. 2015/4170 K. sayılı ilamıyla eksik incelemeye dayalı hüküm kurulmasının doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.O halde mahkemece yapılacak iş, davalı tarafın tanıklarının dinlenip, delillerinin toplanması, hasıl olacak sonuç dairesinde davaya ilişkin itirazları da değerlendirilmek sureti ile hüküm kurulması olmalıdır." gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; davanın kısmen kabulüne, 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili ile davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine; davacının maddi tazminat talebi Asliye Hukuk Mahkemesi görev alanına girdiğinden, mahkemenin görevsizliğine, Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından daha önce görevsizlik kararı verilmiş olduğundan, görev uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın ilgili Yargıtay Hukuk Dairesine gönderilmesine karar verilmiş; hüküm, süresi içinde her iki taraf vekilince temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacı tarafın maddi tazminata ilişkin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede;
Somut olayda; maddi tazminat talebi, genel hükümlere tabi bir alacak davası niteliğinde olmayıp, ilerde kurulacak evlilik birliğinin temelini ve dayanağını oluşturmak üzere davacı tarafından iş kurması için davalıya nişanlılık döneminde verilmiş olan paralardan kaynaklanan maddi zararın tazmini talebine ilişkindir. Bu durumda, nişanlanmanın hukuki sonuçlarının 4721 sayılı TMK"nın Aile Hukuku başlıklı ikinci kitabında Aile Hukuku başlığı altında 118 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olması ve 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun Aile Mahkemelerinin Görevleri başlıklı 4. maddesinde yer alan; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun ikinci kitabında düzenlenen aile hukukundan doğan dava ve işlerin Aile Mahkemelerinin görevi alanına gireceği yönündeki düzenleme karşısında dava konusu maddi tazminat talebi yönünden Aile Mahkemesinin görevli olduğu hususunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Nitekim temyize konu karardan önce dosya Dairemizin 13.12.2012 tarihli ve 2012/18757 E.-2012/25776 K. sayılı ilamı ve yine Dairemizin 16.03.2015 tarihli ve 2014/11344 E.-2015/4170 K. sayılı ilamı ile iki kez bozma geçirmiş olup, söz konusu bozma kararlarında görev yönünden bozma yapılmamış olmakla mahkemenin maddi tazminata ilişkin talep yönünden görevli olduğu hususu kesinleşmiş bulunmaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece; maddi tazminat talebi yönünden de işin esası incelenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
3- Davalı tarafın manevi tazminata ilişkin temyiz itirazları yönünden yapılan incelemede;
4721 sayılı TMK.nun 121. maddesine göre; "Nişanın bozulması yüzünden kişilik hakları saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir."Bilindiği üzere; manevi tazminat, haksız bir eylemin yarattığı üzüntünün, duyulan elem ve acıların giderilmesini amaçlayan bir ödencedir. Manevi zarar, mal varlığına dokunmayan, yaşam, sağlık, namus, sır, aile mahremiyeti gibi mal varlığı harici varlıklarda meydana gelen azalma olup, bu zarar manevi tazminatla giderilmeye, azaltılmaya çalışılmıştır.
Nişanın bozulmasının, taraflarda değişik şiddet ve ölçülerde de olsa üzüntü yaratması ve menfaatleri haleldar etmesi doğaldır. Doğal olan bu üzüntü ve menfaat ihlali manevi tazminata esas alınmaz. Ne var ki, davacı nişanın bozulması nedeniyle, fahiş bir zarara uğramış ve bu nedenle kişilik hakları da saldırıya uğramış ise bu durumun ispatı halinde manevi tazminata hükmedilebilir.Hakim, manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hâkimin hukuka ve hakkaniyete göre hüküm vereceği Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Buna göre, somut olayda; tarafların yaklaşık 1 yıl nişanlı kaldıkları, nişanın davalının davacıyı darp etmesi sonrasında bozulduğu, söz konusu darp olayı ve akabinde nişanın bozulması nedeniyle davalının kişisel haklarının ihlal edilmiş olduğu anlaşılmış ise de; yapılan ekonomik ve sosyal durum araştırması neticesinde davalının şoför olarak çalıştığı, aylık 700.00 TL gelirinin olup, 250.00 TL kira ödediği, menkul ve gayrımenkul malvarlığının bulunmadığı; yurt dışında yaşayan davacının ise, mahkemeye bildirilen adresi itibariyle tanınmayıp muhtarlıkta da kaydı olmadığı için ekonomik sosyal durum araştırmasının yapılamamakla birlikte mahkemece davacı için takdir edilen 10.000,00 TL manevi tazminat miktarı fazla bulunmuş, davacı yönünden sebepsiz zenginleşme teşkil etmeyecek, davalı yönünden davalıyı fakirleştirmeyecek şekilde hakkaniyete uygun daha düşük bir tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. Diğer taraftan; karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T."nin 10.maddesinin; "(1) bendinde manevi tazminat davalarında avukatlık ücreti, hüküm altına alınan miktar üzerinden Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. (2) bendinde de davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez.” yazılıdır. Mahkemece, Yönetmeliğin ilgili maddeleri gözardı edilerek davalı lehine fazla vekalet ücretine hükmedilmesi de kabul şekli bakımından doğru görülmemiştir.Dosyanın incelenmesinde; davanın 35.000,00 TL manevi tazminat talebiyle açıldığı, mahkemece 10.000,00 TL üzerinden manevi tazminat talebinin kısmen kabulüne karar verildiği, kabul edilen miktar yönünden davacı lehine 1.800,00 TL maktu vekalet ücretine, reddedilen miktar yönünden ise davalı lehine 4.750,00 TL nisbi vekalet ücretine hükmedildiği anlaşılmıştır. AAÜT"nin yukarıda belirtilen ilgili maddesi gereğince davalı lehine, davacı lehine hükmedilen vekalet ücretini geçmeyecek şekilde 1.800,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile 4.750,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru görülmemiştir.SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacı yararına, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle davalı yararına hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.10.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.