1. Hukuk Dairesi 2020/3154 E. , 2021/1799 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar ... ve ... vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve miras payı oranında tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, ortak mirasbırakanları ...’ın maliki olduğu 150 ada 1 ( eski 6 ) ve 9 ( eski 51 ) sayılı parsellerin tamamı ile 1028 ada 7 ( eski 94 ) sayılı parselin ¼ payını oğlu ...’ya vekalet vererek davalıların mirasbırakanı ...’a ( murisin oğlu ) satış suretiyle temlik ettiğini, ...’in ölümü ile davalılara intikal ettiğini, muris Münevver tarafından yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, daha önce muris muvazaası nedeniyle ... Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1993/21 esası üzerinden açılan davada temlikin muvazaalı olduğunun saptandığını ileri sürerek, çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
Yargılama sırasında 02.05.2014 tarihli dilekçe ile davacılar, eldeki davaya konu tüm hak ve yetkilerini ...’a devir ettiklerini beyan etmeleri üzerine, dava ... tarafından takip edilmiştir.
Davalılar ... ve ..., miras hakkından kaynaklanan dava açmamaları konusunda davacılar ile anlaşmaları neticesinde maliki oldukları 13 parça taşınmazı davacı ...’a devir ettiklerini, devri bedel almadan yaptıklarını, ...’ın diğer kardeşlerinin haklarını vereceğini söylediğini, eldeki davanın haksız ve kötüniyetli açıldığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
Davalı ..., davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, muris tarafından yapılan temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunun daha önce açılan davalarda kesinleştiği gerekçesiyle davanın kabulü ile, çekişmeli taşınmazların davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptaline ve davacıların miras payları oranında ... ... adına tesciline ilişkin karar Dairece; “Yargılama sırasında dosya içine
sunulan 02.05.2014 tarihli dilekçe ile, ...’ın kendi adına asaleten, ... adına vekaleten ve ...’ın da kendi adına asaleten, küçük çocukları ... ile ...’a velayeten eldeki davanın konusu olan tüm hak ve yetkilerini ...’a devir ettikleri, bu devri de ...’ın kabul ettiği görülmektedir. Hemen belirtilmelidir ki, 02.05.2014 havale tarihli mahkemeye hitaben yazılan devir sözleşmesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 183. ( 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 162 vd. ) ve devam eden maddelerinde öngörülen ‘alacağın devri’ niteliğinde kabul edilemez. Anılan yasal düzenlemelerde öngörülen ve devri mümkün olan hak bir alacağa ilişkindir. Oysa, eldeki davada yapılan devrin koşulların gerçekleşmesi halinde mülkiyetin nakline ilişkin olduğu açıktır. Böylesine taşınmazların mülkiyetinin devrini öngörecek nitelikte yapılan devir sözleşmesinin yasal olduğunu da söyleyebilme olanağı yoktur. Öte yandan, gerek 1086 sayılı HUMK’da gerekse 6100 sayılı HMK’da dava hakkının devrine ilişkin bir düzenleme yer almayıp, dava konusunun devrine ilişkin HUMK"da 186. madde HMK"da ise 125.madde düzenlenmiştir. 02.05.2014 havale tarihli sözleşmenin yasanın açık hükmü karşısında ...’a davayı takip yetkisi vermediği kuşkusuzdur. Bu nedenle temlik alan ...’ın davada yasal açıdan sıfatının varlığı da kabul edilemez. Davanın davacılar ..., , ..., ... ve ... huzurunda görülerek, dava şartlarından olan taraf teşkilinin sağlanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken davanın ... huzurunda görülerek onun adına tescile karar verilmesi hatalıdır” gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; davalılar tarafından ibraz edilen; davacı ... ... tarafından 10.08.2012 tarihinde, davacı ... tarafından ise 06.08.2012 tarihinde imzalanan belgelerle ilgili ... ve ...’ın ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2015/593 Esas sayılı dosyasındaki beyanlarının değerlendirilmediği, bu durumda söz konusu belgelerin asıllarının temin edilip, söz konusu belgelerdeki imzaların davacılara ait olması halinde; belge içeriğinde belirtilen tapu kayıtlarının incelenerek davalılardan davacılara taşınmazların intikal ettiğinin tespiti halinde davanın reddine, aksi halde ise şimdiki gibi davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek, yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalılar ... ve ..."nın yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.03.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.