1. Hukuk Dairesi 2020/810 E. , 2021/1809 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 1. HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasındaki görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin verilen kararın davacı vekili tarafından istinafı üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi ...’un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası ...’ın maliki olduğu 9 parsel sayılı taşınmazdaki 1 ve 6 nolu bağımsız bölümleri davalı torunu ...’e, 3 ve 5 nolu bağımsız bölümleri davalı torunu ...’a, 2,4 ve 7 nolu bağımsız bölümleri ise davalı oğlu ...’ye satış suretiyle devrettiğini, yapılan işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarının miras payı oranında iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, çekişme konusu 2,3 ve 4 nolu bağımsız bölümlerin kendileri tarafından inşaa edildiğini, mirasbırakanın asıl amacının sağlığında mallarını paylaştırmak olduğunu, bu amaçla 133 parsel sayılı taşınmazdaki 5 nolu bağımsız bölümü davacıya, diğer oğlu ...’nin yurt dışında olması nedeniyle ona verilecek bağımsız bölümleri de çocukları olan ... ve ...’a devrettiğini, ayrıca mirasbırakana uzun yıllar kendileri tarafından bakıldığını, halen mirasbırakanın temlik dışı bir çok taşınmazının bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, temlikinlerin taksim ve denkleştirme amacıyla yapıldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, anılan karara karşı davacı vekilinin istinaf başvurusu ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddedilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1933 doğumlu mirasbırakan ...’ın 16.11.2015 tarihinde ölümü üzerine davacı kızı ..., davalı oğlu ..., dava dışı, eşi ..., kızları ... ve ... ile oğlu ...’nin mirasçı kaldıkları, mirasbırakanın 28.09.2007 tarihinde maliki olduğu 32 ada 9 parsel sayılı taşınmazda bulunan çekişme konusu 2,4 ve 7 nolu bağımsız bölümleri davalı oğlu ...’ye, 15.10.2007 tarihinde de aynı ada ve parselde yer alan çekişme konusu 1 ve 6 nolu bağımsız bölümleri oğlu ...’den olma davalı torunu ...’e, 3 ve 5 nolu bağımsız bölümleri de yine oğlu ...’den olma davalı torunu ...’a satış suretiyle temlik ettiği, ayrıca mirasbırakanın 20.04.2012 tarihinde maliki olduğu dava dışı 133 parsel sayılı taşınmazdaki 5 nolu bağımsız bölümü davacı kızı ...’ye, 6 nolu
bağımsız bölümü ise dava dışı kızı ...’den olma torunu ...’ye satış suretiyle temlik ettiği, mirasbırakanın ölümü ile geriye 32 ada 9 parsel sayılı taşınmazdaki 8 nolu bağımsız bölüm ile arsa ve fındık bahçesi niteliğinde olan toplam 9 parça daha taşınmaz bıraktığı ve bu taşınmazların mirasçılarına intikal ettiği, davacı ...’nin mirasbırakan tarafından kendisine temlik edilen 5 nolu bağımsız bölüm için diğer mirasçıların muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemli dava açtıklarını beyan ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada mirasbırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237., (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerekmektedir. Bu kapsamda, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amacıyla yapıldığını ispat külfeti 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 190. maddesi ile TMK"nın 6. maddesi gereği davacı tarafa aittir.
Somut olaya gelince; mahkemece mirasbırakanın denkleştirme amacı ile hareket ettiği kabul edilerek davanın reddine karar verilmişse de; denkleştirmeden söz edilebilmesi için mirasbırakan tarafından bütün mirasçıları kapsayan kazandırmalar yapılması gerektiğinde kuşku yoktur. Mirasbırakan tarafından mirasçıları lehine olmak üzere onların alt soyuna yapılan temlikler, denkleştirme kapsamında kabul edilemeyeceği gibi, mirasbırakanın eşi ... ve kızı ...’ye herhangi bir temlikte bulunulduğu iddiası da ileri sürülmediğinden ortada bir denkleştirmenin varlığından söz edilemeyecektir.
Diğer yandan; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı davalarda, HMK‘nın 25. maddesindeki taraflarca yerine getirilmesi ilkesine aykırı olarak mahalli bilirkişi dinlenilmek suretiyle sonuca gidilmesi hatalı olduğu gibi, işin niteliği gereği tarafların açık vazgeçmesi bulunmadığı sürece, tüm tanıklar dinlenerek oluşan sonuca göre bir kanaate varılması gerekirken, yasal olmayan ve hukuki dinlenilme hakkını zedeleyecek şekilde davacı tanığı ...’ın dinlenmemesi de hatalıdır.
Hâl böyle olunca; dinlenmeyen davacı tanığı ...’ın HMK"nın 243 vd. gereğince duruşmaya çağrılarak usulünce dinlenmesi, mirasbırakan tarafından davacıya temlik edilen 133 parsel sayılı taşınmazdaki 5 nolu bağımsız bölüm ile ilgili muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açıldığı belirtilen dava dosyasının getirtilmesi, davanın halen derdest olması halinde HMK‘nın 166. maddesi gereğince eldeki dava ile birleştirme hususunun
değerlendirilmesi, kesinleşmiş olması halinde dosya kapsamına dahil edilerek, toplanan ve toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek mirasbırakanın temliklerdeki gerçek iradesinin açık ve tereddüte yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi ve ondan sonra hasıl olacak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken anılan, hususların gözardı edilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/1. maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 Sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren ... Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29/03/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.