10. Hukuk Dairesi 2016/6017 E. , 2018/6293 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, kesilen ölüm aylığının tekrar bağlanması gerektiğinin tespiti ile davalı kurum tarafından çıkartılan borcun iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosya içindeki kayıt ve belgelerden; davacının, 506 sayılı Yasa kapsamında olan eşinin 29.10.1999 tarihinde vefat ettiği ve eşinden ötürü de 01.11.1999 tarihinden itibaren aylık aldığı, 1479 sayılı Yasa uyarınca sigortalı olan davacının babasının 27.05.1991 tarihinde vefat ettiği 24.03.2011 tarihinden itibaren davacıya ölüm aylığı almaya başladığı, davalı Kurum tarafından, 2013/26 sayılı genelge uyarınca davacının gelir testi sonucu gelirinin asgari ücret brütünün brüt üzerinde olduğu tespit edildiğinden babasından aldığı aylığın başlangıç tarihi itibari ile kesildiği ve yapılan ödemelerin borç kaydedildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, 1479 sayılı Yasa’nın 45/2-c ve 46/2 maddelerine istinaden davanın reddine karar verilmişse de, bu hüküm eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirmeye dayalıdır.
Uyuşmazlık, davacının eşinin ölümü nedeniyle 506 sayılı Yasa uyarınca aldığı ölüm aylığı yanında, 1479 sayılı Yasaya tabi olan babasının ölümü nedeniyle ayrıca ölüm aylığı alıp alamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı kanunun 66. maddesinde yaşlılık aylığı almakta iken ölen sigortalının hak sahibi kimselerine aylık bağlanacağı belirtilmiş, ölüm sigortasından aylık tahsisinde hak sahiplerinden eş ve çocuklar yönünden 68. maddede anne ve baba bakımından ise 69. maddede gereken koşullar sıralanmıştır.
5510 sayılı Yasa"nın Geçici 1. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan;”…. 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı, 2/9/1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17/10/1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17/10/1983 tarihli ve 2926 sayılı Kanunlara göre bağlanan veya hak kazanan; aylık, gelir ve diğer ödenekler ile 8/2/2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1"inci maddesine göre ödenmekte olan ek ödemenin verilmesine devam edilir. Bu gelir ve aylıkların durum değişikliği nedeniyle artırılması, azaltılması, kesilmesi veya yeniden bağlanmasında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümleri uygulanır.” Hükmü gereğince davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Yasa hükümleri olup eldeki uyuşmazlığı çözümünde bu yasa hükümlerinin dikkate alınması gereklidir.
1479 sayılı Kanunun “Eş ve çocuklara, ana ve babaya tahsis yapılması” başlığını taşıyan 45. maddesinin 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Kanunla değişik 2. fıkrasının (c) bendinde, sigortalının; 18 yaşını (veya ortaöğretim yapması halinde 20 yaşını, yükseköğretim yapması halinde 25 yaşını) doldurmamış veya yaşları ne olursa olsun çalışamayacak durumda malûl bulunan çocukları ile geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak koşulu ile yaşları ne olursa olsun evlenmemiş kız çocuklarına aylık bağlanacağı belirtilmiş, daha sonra 04.10.2000 günü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile bentteki “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” koşulu, “bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmama, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” olarak değiştirilip 1479 sayılı Kanunun “Ölüm aylığının kesilmesi” başlıklı 46. maddesinin 2. fıkrasına, “Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” cümlesi eklenmiş, ancak, söz konusu KHK, Anayasa Mahkemesi’nin 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 gün 61/34 sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
İptale konu düzenleme daha sonra, 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren ve anılan (c) bendini değiştiren 4956 sayılı Kanunun 23. maddesiyle benimsenerek, sigortalının evli olmayan/boşanan/dul kalan kız çocuklarına ölüm aylığı bağlanabilmesi için “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” şartı, “bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmama, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” olarak değiştirilmiş, aynı zamanda 46. maddenin 2. fıkrasına da “Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” cümlesi yeniden eklenmiştir.
Görüldüğü üzere, 1479 sayılı Kanunun 46. maddesinin ilk halinde, 02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile getirilen “Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” ifadesi bulunmamakta, sadece sigortalının kız çocukları yönünden aylık bağlama şartları arasında “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” şartının, kesme nedeni olarak ise evlenme olgusunun var olduğu görülmektedir.
Diğer taraftan, 5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden önce, Sosyal Sigortalar Kurumu, Bağ-Kur ve T.C. Emekli Sandığı ayrı ayrı tüzel kişiliğe sahip, ayrı ayrı yasalara göre sosyal güvence sağlayan Kurumlardır. Her bir Yasa kendi sigortalıları açısından hüküm ifade eder. Açıkça atıf yapılmadıkça diğer yasa hükümleri dikkate alınamaz.
Benzer bir olaya ilişkin olarak olarak Hukuk Genel Kurulu tarafından, 2018/21-427E- 2018/949K. sayılı Kararında “ ... 1479 sayılı Kanunun “Eş ve çocuklara, ana ve babaya tahsis yapılması” başlığını taşıyan 45’inci maddesinin 04.05.1979 tarihinde yürürlüğe giren 2229 sayılı Kanunla değişik 2’nci fıkrasının (c) bendinde, sigortalının; 18 yaşını (veya ortaöğretim yapması hâlinde 20 yaşını, yükseköğretim yapması hâlinde 25 yaşını) doldurmamış veya yaşları ne olursa olsun çalışamayacak durumda malul bulunan çocukları ile geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak koşulu ile yaşları ne olursa olsun evlenmemiş kız çocuklarına aylık bağlanacağı belirtilmiş, daha sonra 04.10.2000 günü Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 619 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile bentteki “geçimini sağlayacak başka bir geliri olmamak” koşulu, bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmama, bu kapsamdaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” olarak değiştirilmiştir. Öte yandan 619 sayılı KHK ile 1479 sayılı Kanunun “Ölüm aylığının kesilmesi” başlıklı 46’ncı maddesinin ikinci fıkrasına, “Ancak evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kız çocuklarına bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” cümlesi eklenmiştir. Ancak söz konusu KHK, Anayasa Mahkemesi’nin 08.08.2001 tarihinde yürürlüğe giren 26.10.2000 gün 61/34 sayılı Kararı ile iptal edilmiştir. Bu durumda söz konusu KHK’nın iptali nedeniyle eski kanun hükümlerinin aleyhe olan kısımlarının somut olayda uygulanması mümkün değildir. Davacının babasından dolayı ölüm aylığına hak kazandığı tarih aralığında Kanun koyucu tarafından aranan tek şart “sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmama, bu kapsamdaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” olup, dosya kapsamından da davacının kendi çalışmasından dolayı gelirinin bulunmadığı açıktır.” şeklinde açıklama yapılmıştır.
Yukarıda yer alan hukuki ve maddi olgulara göre, eldeki davada hak sahibi davacının geçimini sağlayacak başka bir gelirinin olması halinde dahi, bu kanuni şarta dair ibare, 02.08.2003 tarihi itibari ile yürürlükten kalktığı için, 1479 sayılı Yasanın 45’inci maddesinde yer alan “bu Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında çalışmama, bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama” şartlarını taşıyan davacı hakkında, ölüm aylığı hakkını doğuran olaya göre, en azından, yasanın yürürlüğe girdiği tarihi takip eden 01.09.2003 tarihi itibari ile ölüm aylığına müstehak olacağı ve bu tarih sonrası bakımından, 506 sayılı Yasa kapsamındaki eşi üzerinden dul aylığı alması olgusunun, her bir Yasanın kendi sigortalıları açısından hüküm ifade etmesi gereği dikkate alınarak, 1479 sayılı Yasa kapsamında uygulama olanağının bulunmaması nedeniyle, 46’ncı maddesi anlamında bir kesme nedeni oluşturmadığı, buna göre, 1479 sayılı Yasa kapsamında ölüm aylığı alan davacının aylığının kesilmesine dair kurum işleminin, hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmakta olup, açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilerek yapılacak araştırma ve değerlendirme sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 03.07.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.