3. Hukuk Dairesi 2017/1019 E. , 2018/11292 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili; davacı ... Vakfına ait tapunun ... ili, ..., ... Mahallesi veya ..., Camii ...Mevkii veya Sokağı, 29 pafta, 335 ada da kain, 6, 7 ve 8 nolu parsellerin davalı idarece mülk satış ve taviz bedelleri alınarak serbest tasarrufa terk edildiğini, davacı vakıfla ilişiğinin kesildiğini, mülk satış ve taviz terkin bedellerinin de davalı bütçesine gelir kaydedildiğini, vakıf mütevellisi ve vakıf evlatlarının zarara uğratıldığını ileri sürerek, elde edilemeyen, intifa gelirleri, akar, hayrat, mülk satış ve taviz bedelleri ile her türlü mali hakların terkin tarihinden itibaren, ayrı ayrı her yıl itibarıyla, her bir kalem gelirlerinin ana parası dahil faiz ve diğer nemalarıyla birlikte hesaplanarak tespitine, fazlaya ilişkin her türlü dava ve talep haklar saklı kalmak kaydıyla 6, 7 ve 8 nolu her bir parseldeki taşınmazlar için ayrı ayrı 8.000,00.-TL olmak üzere toplam 24.000,00 TL"nin faiziyle birlikte davalıdan tahsil edilerek vakfın mülhak vakıf olması sebebiyle davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, söz konusu vakfın mütevellisi tarafından 1961 yılından beri yönetilmekte olduğunu, bu vakfın özel hukuk tüzel kişiliğine sahip davalı idarece denetimi yapılmakta olduğunu, davalı idarece yasalara aykırı işlem yapılmadığını ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Mahkeme kararının gerekçesinde; davacının ... Esbak ... ...Vakfı olduğu, davanın tapu iptali ve tescil, mümkün olmaması halinde taviz bedellerinin tahsili talebine ilişkin olduğu, 08/01/2013 havale tarihli bilirkişi raporuna göre son ödemenin 1982 yılında yapıldığı belirtilerek karar verilmiş, gerekçeli karar başlığında da davacı ... olarak gösterilmiştir.
Tüm dosya kapsamının incelenmesinden; davacının ... Vakfı Mütevellisi... olduğu anlaşılmakla birlikte, davacının tapu iptal tescile yönelik bir talebi olmadığı gibi, dosya içerisinde 08/01/2013 tarihli bir bilirkişi raporu da bulunmadığı, bu haliyle iş bu dava dosyasına ilişkin gerekçe ve bu gerekçeye dayalı olarak kurulan hükmün dosya içeriğine uygun olmadığı anlaşılmaktadır.
Bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
Nitekim, 07.06.1976 gün ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yer alan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.
Bu durumda Mahkemece, dosya kapsamına uygun gerekçe kurulup hüküm verilmesi gerekirken dosyaya uygun düşmeyen gerekçe dayanak yapılarak hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2-) Bozma nedenlerine göre, davacının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, ikinci bendde açıklanan nedenle davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/11/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.