3. Hukuk Dairesi 2016/21355 E. , 2018/11365 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın ksmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, tarımsal sulama abonesi olduğunu, 2010/10.dönem faturasının fahiş miktarlı olup kendisine 36.478,00 TL fatura borcu çıkartıldığını, davalı kuruma yaptığı başvuru üzerine sayacın incelendiğini ve bakanlık mühürlerinin sağlam olup sayaçta kristal arızası olduğunun kendisine bildirildiğini, bu tespitin bilimsel olmadığını, zira kristal arızası halinde endeksin okunamayacağını ileri sürerek; 15.756,00 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, kristal bozukluğunun sonraki bir durum olup, fatura ile ilgisinin bulunmadığını ve tahakkukun yerinde olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; yargılama esnasında davacı asilin imzaladığı 29.06.2011 tarihli taahhüt belgesi sebebiyle, davalı tarafından davanın düşürülmesine karar verilmesi istenilmiş ise de; davacı asilin beyanının açık bir feragat olmadığı gerekçe gösterilerek, bu talep dikkate alınmamış; bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulü ile davacının 15.756.00 TL borçlu bulunmadığının tespitine dair verilen karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Söz konusu karar, Dairemizin 22.05.2014 tarihli ve 2014/3491 E. 2014/7946 K. sayılı ilamı ile "Mahkemece benimsenerek hükme dayanak alınan bilirkişi raporunda; sayacın doğru tüketim kaydetmesi ve kristal arızası ile ilgili saptamanın bilimsel verilerden uzak ve varsayıma dayalı olarak belirlendiği, raporun denetime açık olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, mahkemece; önceki bilirkişi dışında oluşturulacak 3 kişilik uzman bilirkişi kurulu marifeti ile daha önceki sayaç ayar raporu ve sayaç temin edilmek suretiyle sayacın doğru tüketim kaydedip kaydetmediği ve kristal arızasının etkisi bilimsel verilere dayalı olarak belirleyecek ve davalı yanın itirazlarını da karşılayacak nitelikte rapor alınarak davanın sonuçlandırılması gerekirken; itiraza uğrayan bilirkişi raporuna itibar edilerek, yazılı şekilde eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Bundan ayrı olarak, davalı vekili tarafından dosyaya sunulan ve davacının 6111 sayılı Yasa kapsamında 29.06.2011 tarihinde imzaladığı taahhüt belgesi ve taksitlendirme protokolü içeriği dikkate alınarak protokolün dava konusu borcu kapsayıp kapsamadığı belirlenmek suretiyle, protokolde herhangi bir ihtirazı kaydı bulunmayan, iradi olarak protokolü yapıp daha sonra (dava konusu borcu da kapsadığı saptandığı takdirde) sözkonusu yapılandırmadaki tahakkukun fazla olduğundan bahisle, dava açmasına ilişkin BK.62.maddesi kapsamında bir değerlendirme yapılmaksızın, feragat yönünden tartışılmak suretiyle hüküm tesisi doğru görülmemiştir." gerekçeleriyle bozulmuştur.
Bozma üzerine yapılan yargılama neticesinde, mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, davacının 6.559,94 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 2010/10 dönem faturasından kaynaklanan menfi tespit talebine ilişkindir.
Somut olayda; davacının 10000278080 nolu aboneliğine ilişkin olarak hiçbir ihtirazi kayıt koymaksızın imzaladığı 29.06.2011 tarihli taahhütname içeriğinde; 31.12.2010 tarih ve öncesi dönemleri kapsayan tüm borçlarının yeniden yapılandırılmasını talep ettiği, davalı kuruma karşı açılmış olan dava ve icra takiplerinden feragat edip feragatine ilişkin olarak dava ve icra dosyalarına beyanda bulunacağını taahhüt ettiği, taahhütname ekinde yer alan aynı tarihli taksitlendirme prokokolünde 29.06.2011 tarihi itibariyle 45.116,10 TL"ye ulaşan borcun protokol içeriğinde belirtilen şartlarda peşinen ve yine taahhütname ekinde bulunan taksit ödeme planına göre 02.01.2012 vade tarihinde ödeneceğinin kararlaştırıldığı, davaya konu fatura borcunun endeks esaslı ek tahakkuk olarak 04.11.2010 son ödeme tarihli ve 36.478,80 TL olarak taahhütname ekindeki borç listesinde yer aldığı, bu durumda 28.10.2010 tarihli faturanın 29.06.2011 tarihli taksitlendirme protokolü ve taahhütname kapsamında kaldığı, eldeki davanın söz konusu protokol ve taahhütname düzenlendikten sonra 04.08.2011 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır.
Davacı tarafından imzalanmış olan 29.06.2011 tarihli taahhütname ve ekinde yer alan taksitlendirme protokolünde davacının herhangi bir ihtirazi kaydı bulunmadığı gibi bu konuda iddiası da bulunmamaktadır. Davacının imzaladığı taahhütname ile taksitlendirme protokolünü iradi olarak yapıp, daha sonra sözkonusu protokol uyarınca yapılan yapılandırma kapsamında kalan fatura borcuna ilişkin tahakkukun fazla olduğundan bahisle dava açması BK"nun 62. maddesine aykırıdır.
Hal böyle olunca; herhangi bir zorlama ve baskı altında olmaksızın iradi olarak düzenlenen protokol sonrası anılan protokol kapsamında yer alan fatura borcuna ilişkin tahakkukun fazla olduğundan bahisle dava açılamayacağından, davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 12.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.