3. Hukuk Dairesi 2017/2557 E. , 2018/11559 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (AİLE) MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki kişisel eşya iadesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, dava dilekçesinde; davalı ile 2011 yılında evlendiklerini ve daha sonra ...Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/392 esas - 2012/781 karar 04/07/2012 tarihli kararı ile boşandıklarını, davalının ortak konutta bulunan ve şahsına ait eşyalarının tümünü alarak ortak konutu terk ettiğini, öncelikle şahsi eşyalarının aynen iadesine; aynen iade mümkün değilse, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş,davacı 04/03/2015 havale tarihi ıslah dilekçesi ile dava değerini 28.568,50 TL ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, cevap dilekçesinde; davacı tarafın bahse konu altınları yanına alarak ortak konuttan ayrıldığını, ayrıca davacının dava dilekçesinde sunduğu eşyaların kendisine ait olmadığını,davacı tarafın bu eşyaları faturalandırılamayarak davasını ıspat edemediğini savunarak; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; taraf ve tanık beyanları, bilirkişi raporu ve tüm dosya münderacatına göre; TMK"nın 122. maddesine göre, nişanın bozulması sebebiyle hediyelerin geri alınması istemine dair davada kusur aranmayacağı,mutat dışı hediyelerin ise aynen iade edileceğini,aynen iadesi mümkün değil ise karşılığı olan bedelin sebepsiz zenginleşme kurallarına göre geri verileceği; yerleşik yargıtay uygulamalarına göre de altın ve ziynet eşyası mutad hediye kapsamında olmayıp iadesi gereken hediyeler olarak değerlendirilmekte olduğunu, davaya konu nişan hediyesi olan bilezik ve takılar niteliği itibariyle mutad olmayıp iadesi gerektiği gerekçesi ile davanın kabulü ile 28.588,50 TL’ nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte, davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı ispatlaması gerekir. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Evlilik birliği içerisinde bozdurulan ziynetlerin iade edilmemek üzere erkek eşe verildiği vakıasının ispatı halinde ise, davalı erkek lehine hak çıkacağından, ziynetlerin kadına iade edilmemek üzere bozdurulduğunu kanıtlama yükü de erkek eşe aittir. Öteki deyişle, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere erkek eşe verildiğinin, kadının isteği ve onayı ile bozdurulup ev ihtiyaçları için harcandığının davalı yanca kanıtlanması halinde koca ziynet eşyalarını iade yükünden kurtulur. Davalı, iade edilmemek üzere söz konusu ziynet eşyasının kendisine verildiğini ispatlamadıkça iade ve tazmin ile yükümlüdür.
Bununla birlikte, medeni yargılama hukukunda egemen olan taraflarca getirme ilkesine göre, davanın sebebini oluşturan vakıaların getirilmesi taraflara yüklenmiş bir ödevdir. Buna karşılık bu vakıaları mümkün olan bütün hukuki görüş açılarından inceleme ve hukuku uygulama görevi ise hâkime yüklenmiştir. Hâkim, tarafların hukuki sebepleri hiç belirtmemiş ya da yanlış belirtmiş olması ile bağlı tutulmamıştır. Bu sayede, tarafların hukuku bilgisizliklerinden zarar görmeleri engellenmiştir.
Nitekim, 6100 sayılı HMK"nun 33. maddesi ve 04.06.1958 gün ve 15/6 sayılı YİBK"na göre, olayları izah taraflara, kanunları resen uygulamak ve dolayısıyla hukuki nitelendirmede bulunmak hakime ait bir görevdir. Hakimin hukuki nitelendirmede bulunma görevine ilişkin muhtelif kararlar mevcuttur. (YHGK 11.4.2007, E. 2007/12-179, K. 2007/198), (YHGK 19.1.1974; YHGK 1.5.1991)
Somut olayda; davacı(kadın) dava konusu edilen ziynet eşyalarının ve kişisel eşyalarının davalıda kaldığını ileri sürerek iadesini talep etmiş; mahkemece, dava TMK"nın 122.maddesine göre nişanın bozulması sebebiyle hediyelerin geri alınması istemi olarak nitelendirilmiştir. Eldeki davada talep edilen, dava dilekçesinin içeriğine göre, ziynet ve kişisel eşyanın iadesi istemine ilişkin dava mahiyetindedir. Mahkemece dava türünün yanlış nitelendirmesi talebin esasını değiştirmez. O halde, mahkemece; davanın ziynet ve kişisel eşya alacağı olarak nitelendirilmesi gerekirken, nişanın bozulması sebebiyle hediyelerin geri alınması olarak nitelendirilmesi ve yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olması doğru görülmemiştir.
O halde, mahkeme, taraflarca ileri sürülen delilleri toplayıp, yukarıdaki madde hükümleri de gözetilerek tümünü birlikte değerlendirerek bir sonuca varmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, hükmün davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 14.11.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.