Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/20849
Karar No: 2017/3426
Karar Tarihi: 13.06.2017

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2014/20849 Esas 2017/3426 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2014/20849 E.  ,  2017/3426 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ


    Taraflar arasında birleştirilerek görülen elatmanın önlenmesi, yıkım, ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili ile davalı ... vekili ve davalı ...,... vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 13.06.2017 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar ... v.d. vekili Avukat ..., davalı ... vekili Avukat ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz eden davacılar ... v.d. vekili Avukat, davalılar ... v.d. vekili Avukat ve diğer davalı asiller gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

    -KARAR-

    Asıl ve birleştirilen davalar, çaplı taşınmaza yönelik el atmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
    Asıl davada davacı, maliki olduğu 201 parsel sayılı taşınmazına komşu 188 parsel sayılı taşınmaz maliki olan davalıların taşkın inşaat yapmak suretiyle müdahale ettiğini, davalıların kötü niyetli olduklarını ileri sürerek, davalıların çekişme konusu 201 parsel sayılı taşınmaza el atmalarının önlenmesini, tecavüzlü kısmın yıkımını ve dava tarihinden geriye dönük 5 yıl için şimdilik 5.000,00 TL ecrimisilin davalılardan tahsilini talep etmiş, birleştirilen 2009/718 esas sayılı davada, asıl davadaki iddialarını aynen tekrarlayarak 188 parsel sayılı taşınmazın diğer maliklerini davalı olarak gösterip el atmanın önlenmesi, yıkım ve 1.000,00 TL ecrimisilin davalılardan tahsilini istemiştir.
    Birleştirilen 2010/501 Esas sayılı davada davacılar, dava konusu 201 parsel sayılı taşınmazda kat irtifakı tesisi ile malik olduklarını, komşu 188 parsel sayılı taşınmaz maliki olan davalıların taşkın inşaat yapmak suretiyle taşınmazlarına haksız el attığını ileri sürerek, davalıların el atmasının önlenmesini, tecavüzlü kısmın yıkımını ve dava tarihinden geriye dönük 5 yıl için şimdilik 1.000,00 TL ecrimisilin davalılardan tahsilini istemiştir.
    Asıl ve birleştirilen davada davacılar vekili, 07/12/2012 havale tarihli ıslah dilekçesi ile ecrimisil isteklerini 11.040,00 TL ye çıkarmıştır.
    Davalı ..., çekişmeli binayı inşa ettirmeden önce ölçüm yaptırdığını, hata var ise ölçüm yapan şahıslardan kaynaklandığını, kötü niyetli olmadıklarını bildirip davanın reddini savunmuştur.
    Davalı ..., bina inşa işlemleri ile ...’nün ilgilendiğini, mevcut durumu bilmediğini belirtmiştir.
    Davalılar ..,. tecavüz var ise bu kusurdan binayı inşa eden diğer davalı ...’in sorumlu olduğunu, kendilerinin daire satın alan kişiler olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
    Davalılar ... ve ..., daireyi ...’nden satın aldıklarını, tecavüzün ...’in eylemi ile yapıldığını, davacının husumetini müteahhit İbrahim’e yöneltmesi gerektiğini bildirip davanın reddini savunmuşlardır.
    Davalılar ... ve .. ise bir savunma getirmemişlerdir.
    Mahkemece, 15.720,00 TL nin yasal faizi ile birlikte davalılardan alınması karşılığında 26/07/2012 tarihli fen bilirkişi raporuna ekli krokide ‘’ A ‘’ harfi ile gösterilen 7,69 m²"lik kısmın çekişme konusu 201 parsel sayılı taşınmazdan ifrazı ile davalıların maliki olduğu 188 parsel sayılı taşınmazla birleştirilmesine, aynı krokide ‘’ B ‘’ harfi ile gösterilen 68,70 m²"lik kısma davalıların el atmasının önlenmesine, ecrimisil isteği yönünden 10.040,00 TL’nin yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu 201 sayılı parseldeki kat irtifakı kurulu binada davacılar ..., ...’ün bağımsız bölümlerinin bulunduğu, komşu 188 sayılı parselde ise dava açılırken tüm paydaşların davalı olduğu, ancak yargılama sırasında davalı paydaş ...’in payının tamamını 10/09/2012 tarihinde dava dışı ... isimli şahsa devrettiği kayden sabittir.
    Bilindiği üzere, tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten ve 6100 sayılı HMK. nun 186. (1086 sayılı HUMK. nun 376.) maddesine göre; son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hâkimin; ...nun 297.(HUMK.nun 388.) maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
    Ne var ki, uygulamada söz konusu HMK. nun 294/4.(HUMK. nun 38l/son) maddesinin getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağa geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
    İşte bu gibi hallerde HMK. nun 298/2 (HUMK. nun 389.) maddesine uygun olarak tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkça gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hâkimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK. (HUMK.) nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hâkime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
    Somut olayda; kısa kararda, 10.040,00 TL ecrimisile hükmedilmesine karşın; gerekçeli kararda, 11.040,00 TL ecrimisile hükmedilmek suretiyle, değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek, kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir.
    Öte yandan, davalı ...’in yargılama sırasında payını devrettiği gözetilerek 6100 sayılı HMK’nun 125. maddesi uyarınca taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamaya devam edilmesi gerekir iken anılan bu husus yerine getirilmeden sonuca gidilmesi de hatalıdır.
    Ayrıca, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli ve elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı da bulunmamaktadır.
    Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz"ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
    Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
    298l sayılı Yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
    Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
    Somut olaya gelince, keşfen saptanan tecavüzün imar uygulaması ile oluşup oluşmadığının araştırılmadığı anlaşılmaktadır.
    Diğer taraftan, 6100 sayılı HMK’nın 297/2. maddesi uyarınca, hüküm sonuç kısmında; davadaki taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
    Eldeki davada, dava dilekçesinde çekişmeli 201 parsel sayılı taşınmaza taşkın tüm kısımlara yönelik el atmanın önlenmesi ve yıkım istendiği halde, mahkemece tecavüzlü duvar ile ilgili olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiştir. Bu şekilde oluşturulan hükmün usul ve yasaya uygun olduğunu söyleyebilme imkanı yoktur.
    Ayrıca, somut olayda olduğu gibi dava dosyaları birleştirilse dahi her dosya ayrı dava olma özelliğini devam ettirmekte ve mahkemece, yargılama sonunda her dosya hakkında fer’ileri de dahil olmak üzere ayrı ayrı hüküm kurulması gerekmektedir.
    Ne var ki, somut olayda birleştirilen dosyaların ayrı dava olma özelliğini kaybetmedikleri gözetilmeksizin hatalı değerlendirme ile asıl ve birleştirilen dosyalar bakımından fer’ileri de kapsayacak şekilde tek çatı altında hüküm kurulduğu görülmektedir.
    Hal böyle olunca, kısa karar – gerekçeli karar arasındaki çelişkinin giderilmesi, yıkım isteğinin de bulunduğu gözetilerek 188 sayılı parselin yeni paydaşı olan ...’ın davaya dahil edilmesi, ilgili belediye başkanlığından çekişmeli taşınmazların bulunduğu bölgede imar uygulaması yapılıp yapılmadığının sorulması, yapılmış ise imar işlemlerine ilişkin dosya örneğinin celp edilmesi, tecavüzün imar ile oluşup oluşmadığının saptanması, imar ile oluşmuş ise davalıların iyiniyetli oldukları gözetilerek sonucuna göre bir karar verilmesi, imar ile oluşmamış ise davalıların kötüniyetli oldukları gözetilerek temliken tescil isteklerinin reddedilmesi, keşfen tecavüzlü olduğu saptanan duvar ile ilgili olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulması ve her dava ile ilgili fer’ilerini de kapsayacak şekilde ayrı ayrı karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
    Kabule göre de; tecavüzün imar uygulaması ile oluştuğunun saptanması halinde çekişmeli yerin ifrazının mümkün olup olmadığının 3194 Sayılı Yasanın 15. ve 16. maddeleri gereğince Encümen Kararına dayalı olarak belirlenmesi gerekirken İmar ve Şehircilik Müdürlüğünün 21/01/2013 tarihli yazısı ile yetinilerek karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi, tecavüzün imar uygulaması sonucu oluşup oluşmadığı tespit edildikten sonra ecrimisil yönünden sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi de isabetsizdir. Öte yandan taşkın kısmın bedelinin belirlenmesi sırasında maddi hata yapıldığı anlaşılmaktadır.
    Davacılar vekili ile davalı ... vekili ve davalı ..., ... ve ... vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden taraf vekillerinden duruşmaya katılan davalılar vekili için 1.480.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin duruşmaya katılmayan karşı temyiz eden davacılardan alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


















    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi