1. Hukuk Dairesi 2014/20602 E. , 2017/3434 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tazminat davası sonunda, yerel mahkemece tapu iptal tescil davasının reddine, sebepsiz zenginleşme yönünden davanın kabulü ile 62.689,12.-TL"nın 15.12.2008 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalı ..."den tahsiline, diğer davalılar yönünden husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından süresinde, davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 06.06.2017 Salı günü saat 10.15"te daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı, oğulları ... ve...’ın doğrudan gelir desteği almak ve kiracıların işleri ile ilgilenmek bahanesi ile kendisini kandırmaları neticesinde davalı ...’i 03/11/2008 tarihinde vekil tayin ettiğini, davalı ...’in hile ile alınan vekaletnameye dayanarak diğer davalı ...’u vekil tayin ettiğini, davalı ...’nın da satış yetkisini içeren vekaletnameyi kötüye kullanarak maliki olduğu 67 ada 18 sayılı parseldeki 3 ve 4 no’lu bağımsız bölümlerini diğer davalı ...’e 15/12/2008 tarihinde devrettiğini, kendisine herhangi bir satış bedeli ödenmediğini, davalı ...’in, oğlu ...’in işçisi, ...’in ise diğer oğlu...’ın bacanağı olduğunu, tüm davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ettiklerini ileri sürerek, çekişmeli 3 ve 4 no’lu bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarının iptali ile adına tescilini, olmadığı takdirde fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL’nin davalılardan tahsilini istemiş, 20/11/2013 tarihli ıslah dilekçesi ile tazminat isteğini 62.689,12 TL ye arttırmıştır.
Davalılar, iddiaların yersiz olduğunu, davacının satış bedelini aldığını, davanın kötü niyetle açıldığını, 03/11/2008 tarihli vekaletnamenin çok ayrıntılı düzenlenmesi karşısında davacının içeriğini bilmediğinden bahsedemeyeceğini, yapılan işlemlerin hukuka uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, tapu iptal ve tescil isteğinin reddine, sebepsiz zenginleşme yönünden davanın kabulü ile 62.689,12 TL ‘nin 15/12/2008 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...’den tahsilin, diğer davalılar yönünden davanın husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı ...’ın, ... 4. Noterliği’nin 03/11/2008 tarih ve 42849 yevmiye no’lu düzenleme şeklindeki vekaletnamesi ile maliki olduğu 67 ada 18 sayılı parseldeki B Blok 5 no’lu bağımsız bölümü oğlu ...’a, B Blok 1, 3, 4 ve 6 no’lu bağımsız bölümleri ise dilediği kişilere dilediği bedelle satması ve bahse konu yetkileri devir edebileceği konusunda davalı ...’i vekil tayin ettiği, davalı ...’in anılan vekaletnameye dayanarak ... 25. Noterliği’nin 04/12/2008 tarih ve 33257 yevmiye no’lu düzenleme şeklindeki vekaletnamesi ile davalı ...’u vekil tayin ederek aldığı yetkileri devir ettiği, davalı ...’nın vekaleten davacıya ait B Blok 1, 3, 4 ve 6 no’lu bağımsız bölümleri 15/12/2008 tarihinde davalı ...’e temlik ettiği, davalı ...’in 1 no’lu bağımsız bölümü dava dışı ...’a, 6 no’lu bağımsız bölümü ... Alüminyum isimli şirkete devrettiği, dava konusu 3 ve 4 no’lu bağımsız bölümlerin ise halen adına kayıtlı olduğu kayden sabittir.
Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet aktini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
6098 s. Türk Borçlar Kanununda (TBK) sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 s. Borçlar Kanununun 390.) maddesinde aynen; "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir. (TBK"nin 504/1) Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 s. Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 3. maddesi anlamında iyiniyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; davalılar, dava konusu 3 ve 4 ile dava dışı 1 ve 6 no’lu bağımsız bölümlerin bedeli karşılığında davacıdan alındığını, satış bedeli olan 100.000,00 TL’nin davacıya elden ödendiğini savunmuş iseler de; 6100 sayılı HMK’nun 200. maddesi uyarınca anılan bedelin davacıya ödendiğinin senetle ispat edilemediği, davacıya herhangi bir ödeme yapılmadığı, öte yandan davalı tanıklarının anılan bağımsız bölümleri davacının ilk eşinden olma davalı oğlu ...’ın satın aldığını ifade ettikleri, ancak davalı ...’in bedelini ödediği taşınmazları kendi adına tescil ettirmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davalı ... hakkında yapılan sosyal ve ekonomik durum araştırmasında dört adet bağımsız bölümü tek seferde satın alma gücünün bulunmadığının tespit edildiği ve davalı tanığı ...’ın alınan beyanında davalı ...’in davacının ilk eşinden olma oğlu...’ın bacanağı olduğunu ifade ettiği, ayrıca davalı ...’in dava dışı 6 no’lu bağımsız bölümü 06/05/2010 tarihinde davalı ...’ın yetkilisi olduğu ... Alüminyum isimli şirkete devrettiği, dava dışı 1 ve 6 no’lu bağımsız bölümler ile ilgili davaların da devam ettiği bir bütün halinde gözetildiğinde, davacı tarafından verilen vekaletnamenin kötüye kullanıldığı ve davalıların el ve işbirliği içerisinde hareket ettikleri anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, tapu iptal ve tescil isteğinin kabul edilmesi gerekir iken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
Davacı vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 13.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.