3. Hukuk Dairesi 2018/4273 E. , 2018/11647 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; tarafların 02.01.2006 tarihli sözleşme ile adi ortaklık kurduğunu, ortaklık amacını gerçekleştirmek için 90.000 TL bedelli malzeme alındığını, ... AVM"den 2 dükkan kiraladığını, ortaklık başladıktan sonra dükkanlardan biri zarar edince 3. kişiye devredildiğini, 40.000 TL devir bedeli ile ortaklığa ilişkin borçların temizlendiğini, anlaşmaya göre kar eden işletmenin ise daha rahat koşullarda devredileceği ve elde edilen kârın paylaşımı ve tasfiye yapılacağının kararlaştırıldığını, ancak davalının kâr eden işletmeye haksız ve hukuka aykırı el koyduğunu belirterek, 5.000 TL adi ortaklık tasfiye payı alacağı (ıslah ile 17.500 TL) ile 1.000 TL (ıslah ile 3,442 TL) mahrum kalınan tasfiye payına isabet edecek kâr payı (kazanç kaybının) davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı; taraflarca adi ortaklık kurulup bir süre birlikte çalıştıklarını, zarar eden işyerinin devredildiğini, gelen parayla buranın zararının karşılandığını, bunun üzerine davacının diğer işyerindeki hakkından vazgeçip, davalının işletmesine muvafakat ettiğini, bu işletme de zarar edince davalının burayı 2007 sonunda devredip kapattığını, devri öğrenen davacının haksız alacak talebinde bulunduğunu, sermaye koymadığını, harcamaları davalı ve babasının yaptığını belirterek, davanın reddini istemiş, karşı davasında ise 4.500 TL (şahsi harcama)"nın tahsilini talep etmiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne, 3.442,50 TL kar payı ile 12.795,00 TL tasfiye payı alacağının faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karşı davanın ise reddine dair verilen kararın taraflarca temyizi üzerine, Dairemizin 25.12.2014 günlü ve 2014/7626 E.-2014/17291 K. sayılı ilamı ile; "..mahkemece verilen kararda HMK 297.md. aykırı davranılarak kararın gerekçesiz olarak yazılması ve ayrıca hükmün gerekçesinde ortaklık payı alacağının 17.500 TL olduğu belirtildiği halde, hüküm kısmında 12.795 TL tasfiye payı alacağının tahsiline hükmedilmek suretiyle gerekçe ile hüküm kısmında çelişki yaratılması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir. Ayrıca, ıslah edilen miktar ile ilgili daha evvel temerrüt oluşmadığından, ıslah tarihinden itibaren faize karar verilmesi gerekirken, alacağın tamamının dava tarihinden itibaren faiziyle tahsiline hükmedilmesi de doğru görülmemiştir. Bunun dışında; taraflar arasında adi ortaklık ilişkisi bulunduğu hususu ihtilafsız olup, davacı bu dava ile tasfiye payı alacağı ve kâr payını talep etmektedir, bu istek adi ortaklığın fesih ve tasfiye isteğini de kapsar. Buna göre mahkemece, uyuşmazlığın TBK.nun 520 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir...Bütün bu açıklamalar ışığında, dosya kapsamından anlaşıldığı üzere taraflar arasında geçerli bir adi ortaklık ilişkisinin kurulduğunun kabulü zorunlu olup, uyuşmazlığın yukarıda açıklanan ve maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözümlenmesi gerekirken, mahkemece, değinilen bu yönler dikkate alınmadan eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir." gerekçesi ile hüküm bozulmuş, davacı/karşı davalının karar düzeltme istemi Dairemizin 2015/8589 E., 2015/16045 K.sayılı ilamı ile; "Düzeltilmesi istenilen Yargıtay ilamının başlık kısmında hükmün taraflarca temyiz edildiği yazılmış olmasına rağmen, ilamın 1. sayfasının 4. paragrafında zuhulen hükmün davalı vekili tarafından temyiz edildiğinin yazılmasının sonuca etkili olmamasına, ayrıca 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1.maddesi uyarınca davada, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 642 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin hükümlerinin uygulanacak olmasına ve bozma ilamının bu hususu da içermesine göre, karar düzeltme isteğinin reddine karar verilmiştir.
Mahkemece; bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonucunda; tasfiye memurlarınca hazırlanan rapor ile işletmenin tasfiye hesabını yapmak ve bilanço oluşturmak için gerekli belge ve veri olmadığından hesaben sonuca gidilemediği, heyetçe 21/11/2011 tarihli bilirkişi raporuna katıldıkları, davacı yanın işletmeden payına düşen miktarın 12.795,00-TL olduğunun belirtildiği, tasfiye memurlarınca hazırlanan raporun usulüne uygun bulunduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile ortaklığın feshi ve tasfiyesi ile 12.795,00 TL tasfiye payı alacağının 5.000,00 TL" sinin 31/12/2007, 7.795,00 TL" sinin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla talebin reddine, karşı davanın reddine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
Mahkemece, Dairemiz bozma ilamına uyulmakla birlikte bozma gerekleri yerine getirilmemiştir. Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.). Bu ilke, kamu düzeni ile ilgili olup; Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.(Aynı yönde HGK.nun 26.2.1986 gün ve 1986/1-50 E.-174 K.; 11.5.1994 gün ve 1994/8-252 E.-314 K.; 1.12.1999 gün ve 1999/18-1041 E.-1006 K.; 11.5.2005 gün ve 2005/2-315 E.-333 K.; 27.09.2006 gün ve 2006/19-635 E.-573 K. sayılı ilamları).
Diğer taraftan, bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hâkim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
Somut olayda, bozma sonrası alınan 08.11.2016 tarihli bilirkişi kurulu raporunda Dairemizin bozma ilamında belirtilen sıra ve yönteme göre değerlendirme yapılmamış, bozmadan önceki raporun doğru olduğu vurgulanmakla yetinilmiştir. Bu haliyle hükme esas alınan bilirkişi raporu, bozma ilamında belirtilen maddi ve hukuki olguları karşılayacak nitelikte olmayıp, hüküm kurmaya ve Yargıtay denetimine elverişli değildir.
Öyle ise mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın Dairemizin 25.12.2014 günlü ve 2014/7626 E.-2014/17291 K. sayılı ilamında açıklanan ve maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözüme kavuşturulması gerekmekte olup, bu hususlar dikkate alınmaksızın, eksik inceleme, araştırma ve özellikle uyulmasına karar verilen bozma ilamı gerekleri yerine getirilmeksizin, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince taraflar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.