8. Hukuk Dairesi 2010/2463 E. , 2010/5890 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tespite İtiraz
...ile Hazine ve Yeşilköy Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tespite itiraz davasının kabulüne dair Gelendost Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 23.12.2009 gün ve 123/259 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili ile davalı Yeşilköy Köyü Tüzel Kişiliği temsilcisi taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R AR
Davacı, Gelendost ilçesi Yeşilköy köyünde bulunan 108 ve 109 adalar arasında kalan ve paftada yol olarak gösterilen taşınmaz bölümünün esasen yol olmadığını, bitişikte bulunan kendi parseline ait yer olduğunu açıklamış ve paftasında yol olarak gösterilen bu yerin kendi parseline eklenmesi suretiyle veya bağımsız parsel olarak adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı Yeşilköy muhtarlığına yöntemine uygun bir biçimde dava dilekçesi tebliğ edilmiş ve davaya katılarak davanın reddini istemiştir.
Dava, kadastro mahkemesinden görevsizlikle Sulh Hukuk Mahkemesine süresinde aktarılmıştır.
Mahkemece, teknik bilirkişi ...ve ...’ın 26.12.2006 günlü rapor ve krokilerinde A harfiyle belirtilen taşınmaz bölümünün aynı ada son parsel numarası ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı Hazine vekili ile köy tüzel kişiliği temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik ve tapu kaydına dayalı olarak açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, teknik bilirkişiler ... ve ...’ın 26.12.2006 tarihli raporlarında A harfiyle gösterilen taşınmaz bölümü hakkındaki davanın kabulüne karar verilmiş ise de, davacı ... başlangıçta dava dilekçesinde diğer dava arkadaşlarıyla birlikte paftada yol olarak gösterilen kısmın bitişikte bulunan kendisine ait parsele eklenmesi suretiyle ya da ayrı bir parsel adı altında kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayalı olarak adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir. Davacının bitişikteki parseli 108 ada 197 sayılı parsel olup, tespiti 03.10.1990 tarihinde yapılmıştır. Bu tarihte tescilini istediği taşınmaz bölümlerinin kadastro çalışmaları sırasında paftada yol olarak gösterildiğinin kabulü gerekir. Taşınmaz 3.10.1990 tarihinde paftada yol olarak gösterildiğine göre, davanın açıldığı 11.7.2005 tarihine kadar kazanmayı sağlayan 20 yıllık zilyetlik süresi henüz dolmamıştır. Kural olarak kadastro işleminin yapıldığı tarih ile kadastrodan önceki zilyetlik süresi kesintiye uğrar ve kadastrodan sonraki zilyetlik süresine eklenmez. Kadastro işleminin yapıldığı tarihten itibaren yeniden 20 yıllık zilyetlik süresi aranmaktadır. Paftasında yol olarak gösterildiği 1990 yılından davanın açıldığı 2005 yılına kadar kazanmayı sağlayan 20 yıllık süre dolmadığından zilyetliğe dayalı tescil davasının bu sebep yönünden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
Ne var ki, 22.12.2006 tarihinde yapılan keşifte dinlenen davacı tapu kaydının olduğunu, daha önce geçirilen yol nedeniyle Asliye Hukuk ve İdare Mahkemelerinde dava konusu yapıldığını belirttiğine göre tapu kaydına da dayandığının kabulü gerekir. Davalıların, davacının bu beyanına karşı koymadıkları belirlenmiştir. Teknik bilirkişiler 108 ada 197 sayılı davacının parseline revizyon gören Haziran 1928 tarih ve 4 sıra nolu tapu kaydının krokide A ve B harfleriyle gösterilen taşınmaz bölümleri ile 108 ada 196, 197, 198, 199, 200, 201 ve 109 ada 10 ve 11 sayılı parselleri kapsadığını açıklamışlardır. Ancak, tapu kaydı getirtilip dosya arasına konulmadığı gibi yapılan keşifte uygulanmadığı da belirlenmiştir. Davacı tapu kaydına dayandığına göre, kadastrodan önceki hukuki sebeplere de dayandığının kabulü gerekir. Bu durum karşısında tapuya dayanma halinde kadastro tespitinden sonra 20 yıllık kazanma süresi aranmaz. Tescili istenen taşınmaz bölümlerinin tapu kaydı kapsamında kalıp kalmadığının keşfen belirlenmesine çalışılması gerekir. Şu halde mahkemece yapılacak iş; davacı keşif tutanağındaki beyanı ile ve adına tespit ve tescil edilen parsele revizyon gören Haziran 1928 tarih ve 4 sıra nolu tapu kaydına dayandığına göre, öncelikle sözü edilen tapu kaydının tüm geldi ve gittilerinin Tapu Sicil Müdürlüğünden getirtilerek dosya arasına konulması, yöntemine uygun bir biçimde yapılacak keşifte teknik, yerel bilirkişi ve tanıklar aracılığıyla zemine uygulanması, HUMK. nun 258 ve 259. maddeleri gereğince yerel bilirkişi ve tanıkların keşifte dinlenmelerinin sağlanması, tescili istenen ve paftasında yol olarak gösterilen kısımların tapu kaydı kapsamında kalıp kalmadığının saptanmasına çalışılması, istenen yerler ortak miras bırakandan kalma ise öncelikle dava koşulunun gözönünde tutulması, davacının keşifteki beyanında açıkladığı Gelendost Asliye Hukuk Mahkemesinin 1988/95 Esas, 1990/30 Karar sayılı dosya ile Antalya İdare Mahkemesinin 1992/1119 Esas, 1993/127 Karar sayılı dosyanın bulundukları yerlerden getirtilerek olayın çözümünde gözönünde tutulması, ondan sonra toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalı Hazine vekili ile köy temsilcisinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulüyle yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle ve HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden Yeşilköy Köyü Tüzel Kişiliğine iadesine 06.12.2010 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Davacı ve 4 arkadaşı, 11.07.2005 havale tarihli dilekçeyle kadastro çalışmaları sırasında kendilerine ait parseller arasında yol olarak bırakılan yolun kendilerine ait olduğunu ileri sürerek Kadastro Mahkemesinde bu yerlerin kendi adlarına ait parsellere ilave edilerek tescili için dava açmışlardır. Kadastro Mahkemesi görevsizlikle dosyayı Asliye Hukuk Mahkemesine göndermiştir. Yargılama Sulh Hukuk Mahkemesince neticelendirilerek karara bağlanmıştır. Eldeki dosyanın davacısı Hüseyin Gökmen açıkça Kadastro Mahkemesine itiraz dilekçesinde ve eldeki davada zilyetliğe tutunmuştur. 22.12.2006 tarihli keşif zaptının ilk sayfasında ise dava konusu yerleri haricen Veli Kılıç mirasçısı Gülsüm Kılıç’tan satın aldığını, aslında önceki malikler adına tapu kaydının bulunduğunu açıklamıştır. Bu durumda, bu beyanının davacının mutlak surette bayiine ait tapu kaydına dayandığı şeklinde yorumlanması olanaklı değildir. Kaldı ki; dava kabulle sonuçlanmış olup, davacı şahsın temyiz itirazı yoktur. Temyize davalı Hazine ve köy tüzel kişiliği gelmiştir. Mahkemenin nitelemesi ve dosyadaki delillere göre, zilyetlik 1971 yılında başlatılmıştır ve doğrudur. Tespit ise 1990 yılında yapılmıştır. Bu durumda, tespit öncesi ve tespit sonrası zilyetlikle kazanma süreleri yeterli değildir. Sayın çoğunluğun bozma kararının buna ilişkin bölümüne katılmaktayım. Ancak; davacının temyizi olmadığı halde ve davacı haricen satın alma ve zilyetliğe dayandığına göre bayiine ait tapu kaydının uygulamasının yaptırılarak sonucuna göre bir hüküm kurulmasına ilişkin bozma sebeplerine katılmam mümkün değildir.
Netice olarak; davacı yararına tespit öncesi ve tespit sonrası zilyetlikle mülk edinme koşulları oluşmamıştır. Davanın tümüyle reddine karar vermek gerekirken; bayiine ait tapu kaydının da uygulamasının yapılması yönündeki öteki bozma nedenlerine katılamıyorum. Yerel mahkeme kararı açıklanan sebeple bozulmalıdır kanaatindeyim. 06.12.2010