1. Hukuk Dairesi 2014/21253 E. , 2017/3659 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 20.06.2017 Salı günü saat 9.55" de daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, ortak mirasbırakanları ...’nin maliki olduğu 16 parsel sayılı taşınmazını dava dışı ...’ya, 17 parsel sayılı taşınmazını da dava dışı ...’ya mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla 13/02/1990 tarihinde devrettiğini, mirasbırakanın dul ve çocuksuz öldüğünü, ... ve ...’nin de anılan taşınmazları 05/10/2006 tarihinde davalı ...’e temlik ettiklerini, ..., ... ve ...’in birlikte hareket edip kötü niyetli olduklarını, yapılan temliklerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, çekişme konusu 16 ve 17 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarının iptalini ve miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalı, davaya devap vermemiş, yargılama sırasında ölümü üzerine mirasçıları, satışın gerçek olduğunu, mirasbırakanları ...’ün iyiniyetli olduğunu, alım gücünün bulunduğunu, davanın kanıtlanamadığını bildirip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1912 doğumlu mirasbırakan ... ...’nin 29/07/2006 tarihinde dul ve çocuksuz olarak öldüğü, geriye mirasçı olarak kardeşlerini ve onların çocuklarını bıraktığı, mirasbırakanın 13/02/1990 tarih ve 599 yevmiye no’lu işlemle intifa haklarını üzerinde tutarak 16 sayılı parselini ... Barış’a, 17 sayılı parselini ise ...’a temlik ettiği, ... . ve ...’ın mirasbırakanın kardeşi ...’in çocukları olduğu, daha sonra mirasbırakanın 21/07/2000 tarihinde çekişmeli taşınmazlar üzerindeki intifa hakkını tapudan terkin ettirdiği, ... ... ve ...’ın da çekişmeli taşınmazları 05/10/2006 tarih ve 11860 yevmiye no’lu işlemle davalı ...’e satış yoluyla devrettiği kayden sabittir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; ilk temlik tarihinde ara malikler ... ’ın 16, ...’ın ise 19 yaşında olduğu, ara maliklerin alım güçlerinin bulunmadığı, dinlenen tanık beyanları uyarınca mirasbırakanın köyün en zengin kişisi olup mal satmayı gerektirecek bir ihtiyacının bulunmadığı, yine temlikten önce çekişmeli taşınmazları mirasbırakanın kardeşi ve aynı zamanda ... ve ...’ın babası ...’in kullandığı, öte yandan son malik ...’ün ... ile ...mi arkadaş olduğu ve köy yerinde hep birlikte gezdiği, mirasbırakanın ölümünden kısa süre sonra davalı ...’in çekişmeli taşınmazları devir aldığı, açıklanan nedenlerle ...’ün durumu bilen ya da bilmesi gereken konumunda bulunduğu bir bütün halinde değerlendirildiğinde yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğu anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddedilmesi hatalıdır.
Davacılar vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.