Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2014/18452
Karar No: 2017/3842
Karar Tarihi: 04.07.2017

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2014/18452 Esas 2017/3842 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2014/18452 E.  ,  2017/3842 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil ve tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı ve davalılardan ... tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 04.07.2017 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... vekili Avukat ..., davalı ... vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ... gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:


    -KARAR-
    Dava, vekalet yetkisinin kötüye kullanılması ve danışıklı işlem iddialarına dayalı tapu iptali-tescil; olmadığı takdirde, taşınmaz bedelinin tahsili isteğine ilişkindir.
    Davacı ...; davaya konu 3241 parsel sayılı taşınmazının vekil... tarafından vekalet yetkisi kötüye kullanılmak ve zararlandırılmak kastıyla el ve işbirliği içerisindeki ...."ya devredildiğini, kısa süre sonra da danışıklı olarak diğer davalı ..."a aktarıldığını ileri sürerek tapu iptali-tescile, aksi takdirde taşınmaz bedelinin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Davalılar ... ve ...; satışın davacı iradesine uygun yapıldığını, muvazaalı olmadığını, davanın kötüniyetli açıldığını belirterek reddini savunmuşlardır.
    Davalı ... ise bir savunma getirmemiştir.
    Mahkemece, davacı tarafın iddialarının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından esastan, davalı ... tarafından da vekalet ücreti ve yargılama giderine hasren temyiz edilmiştir.
    Getirtilen kayıt ve belgelerden, davacı adına kayıtlı 109 ada 3241 parsel (26916,53 m2. tarla) sayılı taşınmazın, davacının 09.09.2004 tarihli vekaletnamesiyle vekil kıldığı davalı ... tarafından 03.11.2004 tarihli resmi akitte davalı ..."ya satış yoluyla temlik edildiği; ..."nın da bu taşınmazı 07.12.2004 tarihli resmi akitte diğer davalı ..."a yine satış yoluyla devrettiği görülmektedir.
    Bilindiği üzere, Borçlar Kanununun temsil ve vekalet akdini düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
    6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nda(TBK) sadakat ve özen borcu vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 506. maddesinde (818 sayılı Borçlar Kanununun 390. maddesi) aynen;
    "Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir.
    Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.
    Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse görülecek işin niteliğine göre belirlenir(TBK"nin 504/1). Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil, değinilen maddenin son fıkrası uyarınca sorumlu olur. Bu sorumluluk BK"de daha hafif olan işçinin sorumluluğuna kıyasen belirlenirken, TBK"de benzer alanda iş ve hizmetleri üslenen basiretli bir vekilinin sorumluluğu esas alınarak daha da ağırlaştırılmıştır.
    Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun(TMK) 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
    Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması TMK"nin 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (re"sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötüniyeti teşvik etmek, en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötüniyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Somut olayda, dosya içeriği ve toplanan delillerden, özellikle dinlenen tanık anlatımlarından; davacı adına kayıtlı taşınmazın vekil sıfatıyla satışını gerçekleştiren..."ın bir bankada ikinci müdür olarak çalıştığı, davacının eski kayınvalidesini ve boşandığı kocasını tanıdığı, taşınmazı da onların yönlendirmesiyle yine tanıdıkları olan ve ekonomik durumu bozuk bulunan ..."ya satış yoluyla temlik ettiği; ..."nın da yaklaşık bir ay kadar sonra anılan taşınmazı arkadaşı olan diğer davalı ..."ya yine satış yoluyla devrettiği; bu satışlardan davacıya herhangi bir bilgi verilmediği ve ödeme yapılmadığı gibi, satış bedelinin davacının banka hesabına gönderildiği savunmasının da kayden kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır.
    Bunun yanında, taşınmazın satış tarihlerindeki gerçek değeri ile resmi akitlerde gösterilen satış bedelleri arasında fahiş fark bulunduğu da keşfen saptanmıştır.
    Diğer taraftan, ceza soruşturması sonucu düzenlenen iddianame suretinden, davalı ..."ın ikinci müdür olarak çalıştığı bankanın müşterilerine ait hesaplardan zimmetine para geçirdiği ve bu olaya banka dışı kişi olarak davacının eski kayınvalidesi ..."ün de yardım ettiği ileri sürülerek iddianame düzenlendiği ve ağır ceza mahkemesinde dava açıldığı; dava konusu taşınmazla ilgili olarak açılmış bulunan tasarrufun iptali davalarına ilişkin karar suretlerinden de, davalı ..."nın davaya konu taşınmazı diğer davalı ..."a devretmesinden ötürü ..."nın alacaklıları tarafından tasarrufun iptali davaları (2005/527 es.s.; 2008/376 es.s.) açıldığı, yargılaması sonunda ... ile ... arasındaki devrin danışıklı bulunduğu gerekçesiyle tasarrufun iptaline karar verildiği, bu davalardan 2008/376 esas sayılı olanın temyiz incelemesinde olduğu; 2005/527 esas sayılı olanın ise derecattan geçerek 05.04.2010 tarihinde kesinleştiği belirlenmiştir.
    Açıklanan olgular yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde, davacı adına kayıtlı taşınmazın vekil tarafından vekalet yetkisi kötüye kullanılamak ve davacıyı zararlandırmak suretiyle el ve işbirliği içerisinde hareket eden diğer davalılara aktarıldığı sonuç ve kanaatine varılmaktadır.
    Hal böyle olunca, davanın tapu iptali-tescil yönünden kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile reddedilmesi isabetsizdir. Kabule göre de, herhangi bir gerekçe gösterilmeden davalı ... yararına taşınmazın gerçek değeri üzerinden vekalet ücretine hükmedilmemesi ve yargılama giderlerinin dökümü yapılmayarak denetimine olanak verilmemesi doğru değildir.
    Tarafların temyiz itirazları belirtilen nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden taraf vekilleri için 1.480.00.-"er TL. duruşma vekâlet ücretinin karşılıklı olarak alınıp birbirlerine verilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.













    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi