20. Hukuk Dairesi 2015/11550 E. , 2017/6362 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar ... ile ... Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... 25.04.2007 tarihli dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği ... ilçesi ... köyü Hamamovası mevkiinde bulunan 15000 m2 yüzölçümündeki taşınmazın, tapuda kayıtlı olmadığını, imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medeni Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir. Mahkemece davanın kabulüne, ... İlçesi ... Köyü Hamamovası mevkiinde bulunan fen bilirkişi ... ...’ın 01.09.2008 tarihli krokisinde (A) harfi ile gösterilen 12.483,86 m2 yüzölçümündeki taşınmazın davacı ... adına tapuya tesciline karar verilmiş, davalı ... tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 27/06/2010 tarih ve 2010/17022 E.-2011/947 K. sayılı kararı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; “3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince ... sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, sadece taşlarını temizlemez, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ihya olarak kabul edilemez) ve imar ihyanın tamamlandığı tarihten tescil davasının açıldığı ya da tesbit tutanağının düzenlendiği güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek tapuya tescili istenen taşınmazların, Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile dava tarihinden ya da kadastro tesbit tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen streoskopik çift hava fotoğraflarının streoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir.
Somut olayda; resmi belgelerin, komşu parsel kayıtlarının uygulanmasına dayalı araştırma inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman bilirkişi ve ziraat uzmanı bilirkişi raporlarıyla çekişmeli taşınmaz bölümlerinin ... sayılmayan yerlerden olduğu, davacı ve önceki zilyetleri tarafından 1974 yılında taşlıktan imar ihya edildiği, dava tarihine kadar yararına kazandırıcı zamanaşımı
zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğunun belirlendiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de, hükme dayanak yapılan ve 31.07.2008 tarihli keşifte bilgisine başvurulan yerel bilirkişiler, çekişmeli taşınmazın yörede genel kadastronun yapıldığı 1964 yılında taşlık ve boş bir arazi olduğu, çalılık bulunmadığı, davacının köye gelip yerleştikten sonra temizleyip tarla haline getirdiği, 1974 yılına gelindiğinde taşınmazın tarla niteliğini kazanmış olduğu, taşınmaza 20 yıl önce de narenciye ve zeytin ağaçlarını diktiğini bildirmiş, imar ihyanın tarihi ve zilyetliğin süresi konusunda somut olaylara dayalı beyanlarda bulunmamışlar, mahkemece, sadece taşınmaz üzerindeki taşların toplanması şeklindeki ameliyenin, imar ihya olarak kabul edilip edilmeyeceği tartışılmamış, özellikle 31.07.2008 tarihli keşifte edinilen izlenime göre ziraat uzmanı bilirkişi tarafından düzenlenen raporla üzerinde 15-20 yaşında narenciye ve zeytin ağaçları bulunduğu bildirilen taşınmazın, davanın açıldığı 25.04.2007 tarihi itibariyle bu ağaçlar daha genç olacağından, davanın açıldığı tarih itibariyle en az 20 yıl zilyetlik süresinin dolduğu yönünde delil oluşturmayacağı gözetilmemiş, çekişmeli taşınmazın ... sayılan yerlerden olup olmadığı yönünde araştırma gereği hissedildiği halde, ... Yönetimi davaya taraf edilmemiştir.”denilerek yeniden inceleme ve arştırma yapılması gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu davanın kabulüne
... ili, ... ilçesi, ... köyü, Hamamovası mevkiinde bulunan doğusunda 5637 parsel sayılı taşınmaz, kuzey ve batısında 7880 parsel sayılı taşınmaz, güneyinde ... ... ... tarafından kullanılan tescil harici taşınmaz ile çevrili Fen ve ... bilirkişinin 04/04/2014 tarihli rapor ve krokisinde (A) harfi ile gösterilen 12.483,86 m² büyüklüğündeki bahçe vasfındaki tapusuz taşınmazın ... oğlu 1951 doğumlu ... T.C. Kimlik nolu ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş hüküm davalılar ... ve ... Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazların tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce ... kadastrosu yapılmamıştır.
Genel arazi kadastrosu işlemi 1964 yılında yapılıp, 01.07.1967 ila 31.7.1967 tarihleri arasında ilan edilerek kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
6100 sayılı HMK"nın 50. maddesinde medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın davada taraf ehliyetine de sahip olacağı, 51. maddesinde dava ehliyetinin medenî hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği, 114/d maddesinde ise taraf ve dava ehliyetinin dava şartlarından olduğu ve 115. madde uyarınca da mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı belirtilmektedir.
4721 sayılı TMK"nın 47, 48, 49 ve 50. maddelerinde de tüzel kişiliğin kazanılması, hak ehliyeti ile fiil ehliyeti ve bunun kullanılmasına ilişkin hükümler yer almaktadır.
442 sayılı Köy Kanununun 37/7. maddesi uyarınca da köy tüzel kişiliği adına dava açmak ve açılan davayı takip yetkisi köy muhtarına aittir. Köy muhtarının hukukî bir engelinin çıkması durumunda bu yetki aynı Kanunun 33/b maddesine göre köy derneğinin seçeceği temsilciye tanınmıştır.
Ancak, On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 6360 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince;
1)..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... illerinde, sınırları il mülki sınırları olmak üzere aynı adla büyükşehir belediyesi kurulmuş ve bu illerin il belediyeleri büyükşehir belediyesine dönüştürülmüştür.
2)..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... Büyükşehir Belediyelerinin sınırları il mülkî sınırlarıdır.
3) Birinci ve ikinci fıkrada sayılan illere bağlı ilçelerin mülkî sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır.
Aynı Kanunun Geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrasında; "1. maddeye göre tüzel kişiliği kaldırılan belediye ve köylerin mahkemelerde süren davalarında katıldıkları ilçe belediyesi taraf olur" hükmü yer almaktadır.
Bu hüküm Kanunun "Yürürlük" başlıklı 36. maddesi uyarınca ilk mahalli idareler genel seçiminin yapıldığı 30.03.2014 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.
Somut olayda, davalı köyün 6360 sayılı Kanun gereğince köy tüzel kişiliği ortadan kalkmış ve ... ilçesinin mahallesi haline gelmiştir. Taraf sıfatı kalmayan köyün yerine katıldığı ilçenin belediyesi olan ... Belediyesinin ve Büyükşehir sınırlarının il mülki sınırı haline gelmesi nedeniyle ... Büyükşehir Belediyesinin ilgili kamu tüzel kişisi sıfatıyla davada taraf olarak yer alması gerekli olacağından, 6360 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrası gereğince işlem yapılması için kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılar ... ve ... Yönetiminin temyiz isteminin kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 07/07/2017 günü oy birliği ile karar verildi.