3. Hukuk Dairesi 2017/13829 E. , 2018/12168 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili; 13/09/2014 tarihinde orman yangını çıktığını, yangının enerji nakil hattından çıktığının tespit edildiği, olayla ilgili suç tutanağı düzenlendiğini, idarenin zarara uğradığını, davalının sorumlu olduğunu belirterek fazlaya ilişkin hakların saklı kalması kaydıyla 72.533,63 TL’nin olay tarihinden yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; olay nedeniyle sorumluluklarının bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; yangınını davalıya ait enerji nakil hattına kuş çarpması sonucu, dış sebeplerden çıktığı ve kısa devreye bağlı nedenlerden çıktığını gösteren teknik bulgu ve belge bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; elektrik enerjisi dağıtım hattından kaynaklanan yangın nedeniyle,uğranılan maddi zararın tazminine ilişkindir.
Bir binanın veya diğer yapı eserlerinin maliki, bunların yapımındaki eksikliklerden doğan zararlardan veya bakımındaki eksikliklerden doğan zararı gidermekle yükümlüdür. (TBK m.69; BK m.58)
Yapı malikinin sorumluluğu, bir bina ya da diğer bir inşa eserinin bizatihi kendisinden kaynaklanan bir nedenle oluşan zarardan sorumluluğu kapsamakta olup, niteliği itibariyle kusursuz sorumluluk türlerinden "olağan sebep sorumluluğu"dur. Burada malike kurtuluş kanıtı sunma olanağı tanınmamıştır. Malik ancak illiyet bağını kesen sebeplerin (mücbir sebep, zarar görenin kendi kusuru, üçüncü kişinin ağır kusuru gibi) varlığı durumunda sorumluluktan kurtulabilir.
Enerji nakil hatları, bölgede elektrik enerjisinin dağıtımını yerine getirmektedir. Bu faaliyet, varlığı ve niteliği itibariyle bir tehlike ve dolayısı ile zarar ihtimali taşıdığından, davalı şirketin sorumluluğu, bir sebep sorumluluğu olan kusursuz (objektif) sorumluluktur.
Sorumlu kişi veya işletmenin, kusurlu olup olmaması, özen ödevini yerine getirip getirmemesi, işletme veya nesnede (şeyde) bir bozukluk veya noksanın bulunup bulunmaması, meydana gelen zararın tazmin borcu yönünden bir etkiye sahip değildir. Zira bunların sebep oldukları zararlarda, kusurun bulunup bulunmadığı ya da rolünün olup olmadığı çoğu zaman bilinemediği veya ispat edilemediği gibi, sorumlu kişi veya işletme, her türlü özeni gösterse, gözetim ve denetim ödevini yerine getirse, gerekli bütün tedbirleri alsa bile, gene çoğu zararın meydana gelmesini önlemek mümkün değildir. Bu sebeple sorumluluğunun bağlandığı olgu ile zarar arasında uygun illiyet bağı kurulduğu zaman, sorumluluk da gerçekleşmiş olacağından, bu işletme veya nesnelerin sahip veya işletenleri, bunların sebep oldukları zararı gidermek zorundadır.
Dosyanın incelenmesinde; suç tutanağına göre; yangının enerji nakil hattından çıktığının belirtildiği, aynı tutanakta davalı çalışanının da 2 adet kumru kuşunun elektrik tellerini şase yaptırması sonucu sigortanın patlayarak otları tutuşturmasıyla yangının çıktığını beyan ettiği, hükme esas bilirkişi raporunda yangının enh’ye kuş çarpması sonucu dış sebeplerden çıktığının ifade edildiği görülmektedir.
Bu şekilde; enerji nakil hatlarının olay yerinde varlığı, niteliği itibariyle bir tehlike ve zarar ihtimali taşıdığı, 2 adet kuşun elektrik tellerine temasının ardından otları tutuşturması sonucunda yangının ve zararın ortaya çıktığı anlaşıldığından dava konusu somut olayda kusursuz sorumluluk ilkesinin uygulanması gerekir. Açıklandığı üzere; kusursuz sorumlu işletme her türlü özeni gösterse de zararın meydana gelmesini önlemek mümkün olmadığından illiyet bağının kurulduğu dikkate alınarak sorumluluğu gerçekleşmiş bulunmaktadır.
O halde; mahkemece kusursuz sorumluluk ilkesi gereği, olayın meydana gelmesi sonucunda ortaya çıkan zarar ile davalının faaliyeti arasında illiyet bağı bulunduğu gözetilerek davacı tarafın talep edebileceği tazminat miktarına hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.