1. Hukuk Dairesi 2016/13358 E. , 2017/3980 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar ...ve ... vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, duruşma isteği tebligat gideri karşılanmadığından reddedildi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, ortak mirasbırakanları ...’ın maliki olduğu 482, 662, 1832, 923, 1937, 1938, 1939 ve 824 parsel sayılı taşınmazlarını mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla yanında yaşadığı kızı ....’nin eşinin erkek kardeşi olan davalıya satış yoluyla devrettiğini, yapılan devrin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişler, 05/09/2011 tarihli dilekçeleri ile dava açıldıktan sonra bir kısım taşınmazların muvazaalı olarak ...’e devredildiğini, bu nedenle Yasin’in davalı olarak davaya dahil edilmesini istemişlerdir.
Davalı ..., kesin hüküm bulunduğunu, muvazaa iddiasının gerçeği yansıtmadığını, resmi akitte belirtilen bedelin gerçek olduğunu, öte yandan vekalete dayalı satışlarda muvazaa iddiasının da dinlenmeyeceğini bildirip davanın reddini savunmuştur.
Dahili davalı ..., kesin hüküm bulunduğunu, anılan hükme güvenerek diğer davalı ile alım satım yaptıklarını, tapuya güvenip iyiniyetli olduğunu, alım gücünün bulunduğunu bildirip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1928 doğumlu olan mirasbırakan ...’ın 30/07/2006 tarihinde öldüğü, mirasbırakanın vekili aracılığıyla maliki olduğu dava konusu 482, 662, 1832, 923, 1937, 1938, 1939 ve 824 parsel sayılı taşınmazları 24/12/2004 tarih ve 1630 yevmiye no’lu akit ile satış suretiyle davalı ...’e devrettiği, dava açıldıktan sonra da davalı ...’in dava konusu 662, 1832, 1938 ve 1939 parsel sayılı taşınmazları 02/07/2008 tarih ve 1219 yevmiye no’lu akit ile diğer davalı ...’e temlik ettiği kayden sabittir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; mirasbırakan ...’nun ölümünden kısa süre önce 76 yaşında iken aynı akit ile sekiz parça taşınmazını dava dışı kızı ...’ın eşi olan...’ın kardeşi davalı ...’a temlik ettiği, mirasbırakanın hayatının son deminde önemli bir harcama yapmasını gerektirecek bir olay da yaşanmamışken terekesinin tamamını elinden çıkarmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, temlik tarihinde 27 yaşında olan ve taşınmazların bulunduğu Çavuş köyünde çiftçilik yaparak geçinen davalı ...’in tek seferde toplam 41.655 m2’ye tekabül eden tarla, bahçeli kargir ev ve bağ niteliğindeki taşınmazları alım gücünün bulunmadığı, keşfen 2004 yılında dava konusu taşınmazların 66.702,99 TL edeceğinin tespit edildiği, ne var ki anılan bedelin mirasbırakanın terekesinden çıkmadığı, öte yandan tanık beyanları uyarınca dava konusu taşınmazları mirasbırakanın damadı olan ...’ın temlik tarihinden sonra da kullanmaya devam ettiği, davalı ...’in ise damat ...’ın kardeşi olduğu, yine mirasbırakanın ölümünden önce 2-3 yıl devamlı kızı ... ve damadı ...i’nin evinde yaşadığı, ilişkisinin diğer çocuklarına nazaran daha yakın olduğu, diğer taraftan dava açıldıktan sonra dava konusu 662, 1832, 1938 ve 1939 parsel sayılı taşınmazları temlik alan diğer davalı ...’ün, davalı ... ile aynı köyde ikamet ettiği gibi, daha önce dava konusu taşınmazlarla ilgili açılan davayı bildiğini beyan ettiği, davalı ...’in durumu bilen yada bilmesi gereken konumunda bulunduğu bir bütün halinde değerlendirildiğinde yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğu anlaşılmasına karşın mahkemece muvazaa iddiasının ispatlanamadığının kabulü hatalıdır.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabul edilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddedilmiş olması doğru değildir.
Davacılar ..., ve ... vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.