10. Hukuk Dairesi 2018/2463 E. , 2018/7161 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, Kurum işleminin iptali ile 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalılık süresinin ve yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti ile yasal faizi ile birlikte tahsili istemine ilişkindir.
Mahkeme, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde ilâmında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
13.4.1992 giriş bildirgesi ile ilk olarak 14.3.1978 tarihli vergi kaydına göre 20.4.1982 tarihi itibari 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalı olarak tescili yapılan, 20.4.1982-31.8.2006 tarihleri arası sigortalılığı kabul edilen, daha sonra 2006 yılında...Şoförler ve Otomobilciler Odası kaydının 31.12.1997 tarihinde yapıldığı gerekçesiyle oda kaydına dayalı olan 31.12.1991-17.12.1997 tarihleri arası sigortalılık süresinin iptal edilerek vergi ve sicil kaydına dayalı olarak sigortalığının güncellenen davacının, 24.3.1978-31.12.1983 tarihleri arasında vergi kaydı, 17.12.1997 tarihinden itibaren sicil kaydı, 22.5.1985-13.9.1991 tarihleri arası oda kaydı olduğu anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın, meslek odası karar defterinde 31.12.1991 tarihinde 91/8 nolu karar ile oda kaydının yapılmasına karar verildiği halde, üye kayıt defterine oda yönetimince üye kaydının yapılmasının unutulması üzerine tekrar 17.12.1997 tarihinde alınan kararla üye kaydı yapılan davacının yönetim kurulunca karar alınmasına rağmen üye kayıt defterine kayıt yapılmadığı 31.12.1991-17.12.1997 tarihleri arasında geçen sürede odaya kayıtlı kabul edilerek zorunlu ... sigortalılığının kabul edilip edilmeyeceği noktasında toplandığı, davacının, eldeki dava ile 31.12.1991-17.12.1997 tarihleri arasında 1479 sayılı Yasa kapsamında sigortalılık süresinin tespitini ve yaşlılık aylığı bağlanmasını talep ettiği, Mahkemece, sigortalılık yönünden isteğin kabulüne yaşlılık aylığı yönünden isteğin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Davanın yasal dayanağı; 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7. maddesindeki; “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20. maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler.” düzenlemesi ve genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı gereği 1479 sayılı Yasanın 24,25 ve 79. maddeleridir.
01.04.1972 tarihinde yürürlüğe giren 1479 sayılı Kanunun 24 ve 25. maddelerinde “...kendi adına ve hesabına çalışanlar olarak nitelendirilen bağımsız çalışanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına yazılı olan gerçek kişiler...”, “meslek kuruluşuna yazılarak çalışmaya başladıkları tarihten itibaren” zorunlu Bağ-Kur sigortalısı sayılmışken, anılan maddelerde 19.04.1979 gün ve 2229 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile meslek kuruluş kaydı zorunluluğu kaldırılarak, “kendi adına ve hesabına” çalışma koşulu ve belirtilen nitelikte çalışmaya başlama tarihi sigortalılık niteliğini kazanmak için yeterli kabul edilmiştir.20.04.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2654 sayılı Kanun ile yapılan düzenlemede, kendi adına ve hesabına çalışma koşuluna ek olarak “gerçek ve götürü usulde gelir vergisi mükellefi olanlar” için mükellefiyetin başlangıç tarihinden, “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmakla beraber gelir vergisinden muaf olanlardan kanunla kurulu meslek kuruluşlarına usulüne uygun olarak kayıtlı olanlar” kayıtlı oldukları tarihten itibaren sigortalı sayılmaktadır.
22.03.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3165 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikte ise, bu kez, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gerçek ve götürü usûlde gelir vergisi mükellefi olanlar, Esnaf ve Sanatkarlar Siciline kayıtlı bulunanlar veya kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun kayıtlı bulunanlardan” gelir vergisi mükellefi olanlar, mükellefiyetin başlangıç tarihinden, gelir vergisinden muaf olanlar ile vergi kaydı bulunmayanlar da Esnaf ve Sanatkarlar Siciline veya kanunla kurulu meslek kuruluşlarına kayıt oldukları tarihten itibaren kendiliğinden sigortalı sayılmışlardır.
02.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemede de; kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlardan; “gelir vergisi mükellefi olanlar ile, gelir vergisinden muaf olanlardan Esnaf ve Sanatkar Sicili ile birlikte kanunla kurulu meslek kuruluşuna usulüne uygun olarak kayıt olanlar” sigortalı sayılmışlardır.
Yukarıda açıklanan tüm bu Kanunlarla yapılan değişiklikler; önceki mevzuatın öngördüğü koşullara sahip olan sigortalıların, sigortalılık niteliklerine son vermemekte, değişikliklerin yürürlüğe girdiği tarihten sonra Bağ-Kur sigortalılık niteliğini kazananlar yönünden yeni düzenlemeler içermektedir. Tersinin kabulü, kazanılmış hakları ortadan kaldırmak olur ki, bu durumun kabulüne yasaca ve hukukça olanak olmadığı açıktır.
Belirtmek gerekirse anılan düzenlemenin açıkça değindiği üzere, sigortalılığın oluşumu yönünden “kendi adına ve hesabına bağımsız çalışma” olgusunun varlığı zorunlu ve asli unsur olup, vergi dairesine, meslek kuruluşuna ve Esnaf Sanatkar Sicil Memurluğuna kayıtlı olmak; anılan çalışmayı doğrulayan bir şekil şartından ibaret olduğu cihetle aksinin kanıtlanması olanaklıdır. Diğer bir anlatımla, bu gibilerin mesleki faaliyetlerine son verdiklerinin kanıtlanması halinde, artık somut bir çalışmaya dayanmayan, soyut ve sadece evrak üzerindeki oda/vergi/Esnaf Sicil Memurluğu kaydına itibar edilerek kişiyi sigortalı saymak, Kanunun amacına aykırı olacağı açıktır.
Hâl böyle olunca, Mahkemece, oda kaydının geçerli olduğu yönündeki mahkemenin saptaması yerinde ise de, oda kaydının olduğu dönemde kendi nam ve hesabına çalışmasının olup olmadığı yönde araştırma yapılmaksızın sigortalılığa karar verilmesi hatalı olup, kendi nam ve hesabına çalışmasına ilişkin 1479 sayılı Kanunun 26. maddesinde düzenlenen, “sosyal güvenliğin vazgeçilmez ve kaçınılamaz” kamusal yapısı gereği yöntemince ve re’sen araştırma yapılarak, zorunlu sigortalı olarak kabul edilmesi gereken dönem, kuşku ve duraksamaya neden olmayacak şekilde tespit edilerek tahsis koşulları irdelerek sonucuna göre karar verilmelidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 27.9.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.