20. Hukuk Dairesi 2016/1540 E. , 2017/6632 K.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
27.06.1985 ilâ 29.07.1985 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşen genel arazi kadastrosu sırasında parsel sayılı 1640,00 m² yüzölçümündeki taşınmaz, mera niteliğiyle sınırlandırılmıştır.
Davacı ... sunduğu 02.06.2011 havale tarihli dilekçesiyle, parsel sayılı taşınmazın mera, yaylak, kışlak, otlak ve çayır niteliğiyle sınırlandırıldığını, ancak; taşınmazın kesinleşmiş orman kadastro sınırları içinde bulunduğu iddiasıyla, 4342 sayılı Kanun uygulaması ile kesinleşmiş Devlet ormanı üzerine ihdas edilen mera, yaylak, kışlak, otlak ve çayır tespitlerinin iptali ile taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tescili istemleriyle dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne ve dava konusu parsel sayılı taşınmazın mera kadastro tespit komisyonu tarafından 4342 sayılı Kanun kapsamında orman sınırları dışına çıkarılarak mera olarak tespit ve tescil işleminin iptali ile 2139 parsel sayılı taşınmazın 6831 sayılı Kanunun 11/4. maddesi gereğince orman niteliğiyle Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dairenin 20/05/2013 tarih ve 2012/10594 – 2013/5860 E-K sayılı kararıyla “dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede 4342 sayılı Mera Kanunu uyarınca İl Mera Komisyonu tarafından mera tespit ve tahdit çalışmaları yapılmıştır. Dava, mera komisyonu tespit ve tahdit kararının iptali istemiyle 30 günlük askî ilânı süresi içinde açılmışsa da, mera komisyon kararının askı ilânından önce çekişmeli taşınmazın bulunduğu köyde genel arazi kadastrosu yapılıp çekişmeli taşınmaz hakkındaki kadastro tespit tutanağı kesinleşmiştir. İl Mera Komisyonunca yapılan bu işlemlere karşı yapılan itirazların inceleme ve sonuca bağlanması 4342 sayılı13. maddesi gereğince genel mahkemelerin görevi içindedir.
Görev, kamu düzenine ilişkin olup istek olmasa bile yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmesi zorunludur. Hal böyle olunca; mahkemece, davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır” denilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Kadastro Mahkemesince bozma kararına uyulduktan sonra görevsizlik kararı verilmiş, görevsizlik kararı temyiz edilmeksizin kesinleşmiş ve dosya Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiş esasına kaydedilmiş, mahkemece 20/02/2014 tarih ve 2014/14 – 2014/58 E-K sayılı kararıyla davanın kabulüne dava konusu 2139 parsel sayılı taşınmazın mera niteliğindeki tapu kaydının iptali ile taşınmazın orman niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, taraflarca temyiz edilmemesi üzerine 04/04/2014 tarihinde kesinleşmiştir.
Yargılamanın yenilenmesini talep eden Hazine vekili 03/03/2015 havale tarihli dilekçesinde özetle; 2014/14 esas sayılı dosyası ile Kanunu uygulaması ile yapılan tespit işleminin itirazen iptali ile orman vasfı ile adına tescilinin talep edildiğini, mahkemece yapılan yargılama neticesinde taşınmazın orman sınırları içerisinde olmadığının ortaya çıktığını, taşınmazın bulunduğu yörede 4342 sayılı Mera Kanunu uyarınca il mera komisyonu tarafından mera tahdit tespit çalışmaları yapıldığını, davanın mera komisyon kararının iptali istemli olduğunu, ancak mera komisyon kararının askı ilanından önce çekişmeli taşınmazın bulunduğu köyde genel arazi kadastrosu yapılıp çekişmeli taşınmaz hakkında kadastro tespit tutanağı düzenlendiğini ve tespitin kesinleştiğini, Esas sayılı dosyasında verilen kararın temyiz incelemesi sonucu Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2012/10594-2013/5860 E-K sayılı kararıyla da taşınmaz hakkında yapılan tahdit ve sınırlandırma çalışmasına karşı ilan süresi içerisinde dava açılmadığının ortaya çıktığını, mahkemece taşınmazın orman sınırları dışında kaldığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek Mahkemesinin 2014/14 E. - 2014/58 K. sayılı kararın yeniden yargılanmasının yapılarak usulüne uygun olarak kesinleşen kararın yeniden inceleme ve araştırılmasının yapılarak davacı tarafın davasının reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece “Davacı Yargıtay 20.Hukuk Dairesi"nin 2012/10594E, 2013/5860 Karar sayılı ilamına göre yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuş ise de; iddia olunan husus yargılamanın yenilenmesi sebebi teşkil etmediği gibi anılan ilamda süre yönünden değil görev yönünden Fethiye Kadastro Mahkemesi"nin 2011/95E, 2012/17K sayılı kararı bozulmuştur, açıklanan nedenlerle davacının 6100 sayılı HMK"nun geçici 3.maddesi atfıyla 1086 sayılı Kanun"un 445. maddesindeki şartları taşımadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm yargılamanın iadesini talep eden davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, yargılamanın yenilenmesi niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce 19.06.1991 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması bulunmaktadır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, dava dilekçesinde ileri sürülen hususların 1086 sayılı HUMK’un m. 445(6100 sayılı HMK’nın m. 375)’te sınırlı olarak sayılan sebeplerden hiçbirisine uymadığı belirlenerek hüküm kurulmuş olduğuna göre yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına
20/09/2017 gününde oybirliği ile karar verildi.