3. Hukuk Dairesi 2018/6055 E. , 2018/12709 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki ...... davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, galerici olan davalı ... aracılığı ile haricen ...... satın aldığını bedelini davalı ..."e ödediğini, ancak ......ün maliki tarafından bir başka kişiye satıldığını ileri sürerek, ......ün dava tarihindeki rayiç değerinin adı geçen davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı ..., kendisinin yalnızca ...... alım satımı konusunda aracı olduğunu, davacının kendisine ödeme yapmadığını, ......ün maliki tarafından davacı dışında bir başka kişiye satıldığını sonradan duyduğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davalı ... Üldügür"ün ...... olduğu ona bir satış bedeli ödenmediği gerekçesiyle davalı ... yönünden davanın reddine dair verilen karar Dairemizin 25.02.2015 tarihli, 2014/21494 Esas ve 2015/2983 Karar sayılı ilamı ile “....Satış bedelinin davalı ..."e ödenip ödenmediği yönünde davacının delilleri ve davalının karşı delilleri sorularak değerlendirilmeli, davacının dava dilekçesinde vs. deliller demek suretiyle yemin deliline de dayandığı anlaşılmakla, gerekirse davacının davalıya yemin teklifine hakkı olduğu hatırlatılarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra verilen 28.04.2016 tarihli kısa kararında; “Davanın kısmen kabulü ile, 18.000 TL alacağın dava tarihi olan 18.05.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ...... Dereliçay"dan alınarak davacıya verilmesine”, gerekçeli kararında ise “Davanın kısmen kabulü ile, 18.000 TL alacağın dava tarihi olan 18.05.2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ... Ülgüdürden alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Anılan karar Dairemizin 2017/106 Esas- 2017/12360 Karar sayılı ve 20.09.2017 tarihli kararı ile “Sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun olmaması halinde, yargılamanın açıklığı ilkesi, dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına duyulan güven sarsılacaktır. Yargıtay ...... Genel Kurulu’nun 10.4.1992 gün ve 1991/7 esas 1992/4 sayılı kararında da kısa karar ile gerekçeli kararın çelişik bulunmasının bozma nedeni sayılacağı ifade edilmiştir. kısa kararın çelişki yaratan kısmının hakim tarafından düzeltilerek onaylanmasının tefhim edilen kararı ortadan kaldırması da mümkün olmadığından, gerek anılan yasal düzenlemeler gerekse ...... Kararı uyarınca hükmün bozulması gerekmiştir.” gerekçesi ile bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra verilen 15.03.2018 tarihli son kararında; davanın kısmen kabulü ile 18.000,00 TL alacağın dava tarihi olan 18/05/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı ..."den alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, harici satım sözleşmesinden kaynaklı alacağın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre tahsili talebine ilişkindir.
Medeni Kanunu"nun 6.maddesine göre “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Somut olayda, 25.02.2015 tarihli bozma ilamımızda da açıkça belirtildiği üzere ispat yükünün davacı tarafa düştüğü hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır.
Yemin, taraflardan birinin davanın çözümünü ilgilendiren bir olayın doğru olup olmadığı konusunu, kanunda belirtilen usule uyarak, mahkeme önünde, kutsal sayılan değerlerle teyit eden ve kesin delil vasfı yüklenmiş sözlü açıklamalardır (03.03.2017 gün ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı YİBK). Bir ispat vasıtası olan yeminin konusu HMK"nın 225. maddesine göre, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır.
Bozma ilamından sonra yapılan yargılamada, satış bedelinin davalıya ödenip ödenmediği hususunda davacı tarafından davalıya yemin teklif edilmiş, davalı yeminli beyanında; ...... nedeni ile davacı taraftan para almadığını belirtmiştir. Ne var ki, kesin delil mahiyetindeki davalının yemin beyanına rağmen mahkemece davalının davacıdan ...... bedelini aldığı kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiştir. Medeni Usul Hukukumuzda yemin delilinin niteliği karşısında verilen karar hukuka uygun değildir.
O halde mahkemece, kesin delil niteliğinde bulunan vaki yemin sonucuna göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK" un 428. maddesi gereğince davacı vekili yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 12.12.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.