1. Hukuk Dairesi 2014/21883 E. , 2017/4398 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 19.09.2017 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... ... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilenler vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava ve birleştirilerek görülen davalar, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
Asıl ve birleşen davanın davacıları olan mirasbırakanın yeğenleri ..., ... ve ..., mirasbırakan halaları ..."nin dava konusu 1 ve 4 nolu bağımsız bölümlerini mirastan mal kaçırmak amacıyla kardeşi ... muvazaalı biçimde temlik ettiğini, bunlardan 1 nolu bağımsız bölümün soradan üçüncü kişiye satıldığını ileri sürerek 4 nolu bağımsız bölüm yönünden miras payları oranında tapu iptali-tescile, 4 nolu bağımsız bölüm bakımından ise miras payları oranında alacağa karar verilmesi isteğiyle eldeki davaları açmışlardır.
Mirasbırakanın kardeşi olan davalı ... ise, satışın gerçek olup bedelinin ödendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, mirasbırakanın davalıya yaptığı temlikin muvazaalı bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Getirtilen kayıt ve belgelerden, dava konusu 1385 ada 1 parselde inşa edilmekte olan apartmanın 720 irtifak payının tamamı mirasbırakan ..."a ait iken; bu payının 1 nolu meskene isabet eden 10/720 payını ve 4 nolu meskene isabet eden 10/720 payını 21.01.1997 tarihli resmi akitte kardeşi ... 55.000.000+55.000.000=110.000.000-TL"ye satış yoluyla temlik ettiği; mirasbırakanın aynı akitte iki adet dükkana ait toplam 40/720 payını da üçüncü kişiye sattığı; diğer taraftan, mirasbırakanın 7 parça taşınmazda daha paydaş bulunduğu; ayrıca, mirasbırakan adına kayıtlı 2 katlı 4 meskenli bir taşınmazın ölümünden sonra mirasçılarına intikal ettiği; yine dava konusu taşınmazda mirasbırakan üzerinde kalan 12 adet bağımsız bölümün de ölümünden sonra mirasçılarına intikal ettiği görülmektedir.
Öte yandan, mirasbırakan ... 30.08.2008 tarihinde öldüğü, geride mirasçıları olarak kardeşi ... ile 1994"te ölen kardeşi ... çocukları(yeğenleri) ... ve 2002"de ölen kardeşi ... çocukları(yeğenleri) ...il"in kaldığı veraset ilamıyla sabittir.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında vurgulandığı gibi, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun 706, Türk Borçlar Kanunu"nun 237. (Borçlar Kanunu"nun 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de, Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı hususlarının araştırılmasında ve satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, mirasbırakanın ölene kadar uzun yıllar davalı kardeşi ... yanında kaldığı, birlikte hacca gittiği, her zaman kardeşinin ve ailesinin destek ve yardımını gördüğü, davaya konu iki adet dairesini kardeşine sattığı dönemde binanın henüz inşaat halinde bulunduğu, ölümünden sonra da mirasçılarına geride birçok taşınmaz bıraktığı anlaşılmaktadır.
Değinilen olguların ve tüm dosya içeriğinin yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesi sonucunda; mirasbırakanın iki adet dairesini kardeşine satışında diğer mirasçılardan mal kaçırmak amacıyla hareket etmediği, dairelerin akit bedelleri ile gerçek değerleri arasında fark bulunsa da, salt bedeller arasındaki farkın muvazaanın kanıtı sayılamayacağı; kaldı ki, satış sırasında dairelerin henüz tamamlanmamış olması ve mirasbırakanın kardeşine duyduğu vefa ve minnet duyguları göz önüne alındığında bedeller arasındaki farkın hayatın olağan akışına da ters düşmediği kanaatine varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.
Davalının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 02.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 1.480.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19/09/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.