4. Hukuk Dairesi 2014/5718 E. , 2014/8578 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Orhangazi 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 20/11/2013
NUMARASI : 2012/746-2013/603
Davacı B. M.-İş Sendikası vekili Avukat G. Ö. tarafından, davalı H.. K.. aleyhine 06/11/2012 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarının ihlali nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 20/11/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedenine dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, 12/09/2012 tarihli www.ajansorhangazi.com sitesinde yayımlanan ve davalı tarafından yapılan açıklamada, sendikanın kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu belirterek manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Davalı yan ise istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme, dava konusu açıklama ile davalının kişilik haklarının ihlal edildiği gerekçesi ile istemin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanununun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dosya kapsamından, davalının davacı sendikanın baş temsilcilerinden birisi iken bu görevinden ayrıldığı, açıklamanın ise sendikalı 35 fabrika işçisinin işten çıkarılmasından dolayı yapıldığı, davaya konu açıklamada; toplumun ilgisini çeken ve güncel bir konuda, sendikanın işçilere yeterince sahip çıkmaması konusunda eleştiri yapıldığı anlaşılmıştır.
Davaya konu sözlerin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve buna bağlı olarak gelişen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları çerçevesinde ele alınıp, ifade özgürlüğü kapsamında kalıp kalmadığı değerlendirilmelidir. Gerek Dairemizin gerekse Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi"nin istikrar kazanmış uygulamalarıyla, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınan ifade özgürlüğünün; sadece zararsız ve ilgilenmeye değmez olarak görülen bilgi ve fikirleri değil aynı zamanda rahatsız eden, şaşırtan ve gücendiren ifadeleri de kapsadığı belirtilmiş, ifade özgürlüğü olmadan "demokratik bir toplum"dan söz edilemeyeceği vurgulanmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, kamuyu ilgilendiren, genel nitelikli sorunlara ilişkin alanlarda ifade özgürlüğüne sınırlama getirilemeyeceğini kesin bir dille belirtmektedir. (AİHM 26118/10 Eon / Fransa kararı) Ayrıca bir yazı veya açıklamanın ifade özgürlüğü kapsamında kalıp kalmadığı değerlendirilerken, bütününe bakılması gerektiğinin, kullanılan ifadelerin nasıl bir içerik ile verildiğinin üzerinde durulmaktadır. Davacının da kuruluş amacı ve faaliyetleri gereği sert eleştirilere katlanması gerekir. Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle istemin kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 26/05/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.