4. Ceza Dairesi 2020/7050 E. , 2020/19843 K.
"İçtihat Metni"KARAR
Hakaret ve tehdit suçlarından sanık ...’ın, 5237 sayılı TCK"nın 125/1, 129/1, 62, 52, 106/1. maddesinin ikinci cümlesi, 29, 62, 52. maddeleri gereğince, sırasıyla 1.100,00 ve 360,00 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı CMK"nın 231/5. maddesi gereğince hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına dair, İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 12/04/2019 tarihli ve 2018/311 esas, 2019/157 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin, mercii İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 16/05/2019 tarihli ve 2019/558 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
İstem yazısında; "1-Hakaret suçu yönünden yapılan incelemede;
Dosya kapsamına göre, 5237 sayılı Kanun"un 29. maddesi gereğince haksız tahrik hükümleri uygulanmak suretiyle ceza da indirim uygulanmış ise de, şikayetçi ... "nın sanık olarak yargılandığı, şikayetçisinin ... olan sesli yazılı veya görüntülü bir ileti ile hakaret, tehdit, kişilerin huzur ve sükununu bozma ve cinsel taciz suç isnatları ile Bakırköy 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/546 esas sayılı dosyasında yargılanmaya devam ettiği, şikayetçi ..."ın sanık ..."ın eşi olduğu gözetilerek yapılan incelemede;
İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesince verilen kararın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunun 129/1. maddesinde ki, "Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir." hükmü uyarınca şikayetçinin sanığın eşine karşı işlediği iddia ettiği eylemlerin niteliği, ağırlığı ve sayısının fazlalığı nedeni ile sanık hakkında Türk Ceza Kanunu"nun 129/1. maddesi hükmü tartışılmadan, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde,
2-Tehdit suçu yönünden yapılan incelemede;
Mahkemesince, müşteki ... "nın sanığın eşine yapmış olduğu iddia edilen eylemleri nedeniyle, sanığın haksız tahrik altında söylemiş olduğu sözlerin hak arama ve şikayet hakkı kapsamında olduğu gözetilmeden, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir." denilmektedir.
Hukuksal Değerlendirme:
1-Hakaret suçundan kurulan hükme yönelik istemin incelenmesinde;
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03/04/2012 gün ve 10/438-141 sayılı kararında belirtildiği üzere, öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “Kanun Yararına Bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir.
Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu"nun 14/11/1977 gün ve 3-2 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere, bu yasa yolunun olağanüstü bir yasa yolu olması nedeniyle, her türlü hukuka aykırılık iddiası, yasa yararına bozma konusu yapılamayacak, bu kapsamda hâkimlerin takdir hakkı alanına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar ile mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları veya takdirin yerinde olup olmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemeyecektir. (Ceza Genel Kurulu"nun 23/03/2010 tarih ve 2/29-56 sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
Ceza Genel Kurulu"nun 25/10/1993 gün ve 260/281 sayılı kararında ise, olaya ilişkin tüm deliller toplanıp, değerlendirilip suçun oluştuğu kabul edilerek mahkumiyet hükmü kurulduğuna göre, delil takdiri yapılarak verilen karar aleyhine, takdirde yanılgıya düşüldüğünden ve suçun yasal unsurlarının oluşmadığından bahisle, kanun yararına bozma yoluna başvurulamayacağı belirtilmiştir.
Hakaret suçlarında özel tahrik hükümleri içeren TCK"nın 129. maddesinin 1. fıkrası: “Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte birine kadar indirilebileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.” hükmünü içermektedir.
İnceleme konusu somut olayda; sanık hakkında, katılana karşı hakaret ve tehdit suçlarını işlediği iddiasıyla kamu davası açılmış, yapılan yargılama sırasında katılan, iddialarını tekrarlayarak sanıktan şikayetçi olduğunu beyan etmiş, sanık ise aşamalardaki savunmalarında, katılanın, Bakırköy 13. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2017/546 esas sayılı dava dosyasına konu eylemleri nedeniyle, iddiaya konu sözleri sarf ettiğini kabul etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama neticesinde, taraf beyanları, whatsapp araması ile mesaj içeriklerini tespit eden bilirkişi raporu, Bakırköy 13. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2017/546 esas sayılı dava dosyasına ait belgeler ve tüm dosya kapsamı değerlendirilerek sanığın mahkumiyetine karar verilmiş, kararın gerekçe bölümünde de vurgulandığı üzere, sanığın eyleminin, katılandan kaynaklanan haksız fiile tepki olarak gerçekleştirildiği kabul edilerek, cezasından TCK"nın 129/1. maddesine göre takdiren 1/4 oranında indirim yapılmıştır.
Hakimin kanaat ve takdirine ait fiili sorunlardan dolayı olağanüstü bir yasa yolu olan kanun yararına bozma yoluna gidilemeyeceği, somut olayda sanık hakkında TCK"nın 129/1. maddesinin tatbik edildiği ve indirim oranına ilişkin değerlendirmelerin hakimin takdirinde olduğu, ihbarnamedeki "1" numaralı istemde ileri sürülen hususun da bu kapsamda bulunduğu anlaşılmıştır.
Bu itibarla, kanun yararına bozma kurumunun kesinleşmiş hükümlere karşı istisnai durumlarda başvurulabilen kanun yolu olması, temyiz incelemesi sırasında bozma nedeni yapılabilen her türlü nedenin bu yolla denetlenememesi ve mahkemelerin delil takdiri yaparak suçun oluştuğuna dair kanaatlerini ortaya koydukları kararlarında, açık bir hukuka aykırılık bulunmadığı sürece, bu hususların kanun yararına bozma konusu yapılamayacağı anlaşıldığından, talebin reddine karar verilmiştir.
2-Tehdit suçundan kurulan hükme yönelik istemin incelenmesinde ise;
Türk Dil Kurumu’nun Büyük Türkçe Sözlüğü’ne göre, “gözdağı verme” anlamına gelen tehdit, bir kimsenin bir zarara veya kötülüğe uğratılacağının bildirilmesidir. Bu bildirimin sözlü olması mümkün olduğu gibi başka yollarla ve bu bağlamda davranışlar yoluyla da yapılması mümkündür. 5237 sayılı TCK"nın 106. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde, bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişinin altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacağı belirtilerek tehdit suçunun temel şekli düzenlenmişken, anılan fıkranın ikinci cümlesinde malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehdit düzenlenmiş ve mağdurun şikayeti üzerine failin, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasıyla cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır.
Bu düzenlemeden hareketle hayat, vücut dokunulmazlığı, cinsel dokunulmazlık ve malvarlığı değerlerine yönelik tehdit dışında kalan bir ifadenin, sair tehdit olarak kabul edilebilmesi için açık bir kötülük bildirimi ve kastını içermesi veya oluşa göre tereddüde mahal vermeyecek şekilde bu yönde algılanması gerekmektedir. Bu nedenle, özellikle haksız bir fiil veya hukuksuz bir uygulamaya tepki olarak ortaya konulan ve yasal yollara başvuruyu da içinde barındırabilecek tarzda yorumlanabilecek ifadeler, sözlerin sarf edildiği doğal ortamın bütünlüğü içerisinde değerlendirildiğinde, tehdit suçunun oluşması için aranan uygunluk, elverişlilik, yeterlilik koşullarını içermeyecektir. Sair tehdit eyleminde hukuka aykırılık öğesinin oluşması bakımından olayda hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmaması da zorunludur. TCK"nın 26. maddesinde "hakkını kullanan kişiye ceza verilmez" hükmü yer almaktadır. Anayasa"nın 36. maddesinde ise, herkesin yargı merciileri önünde iddia ve savunmada bulunma hakkının bulunduğu belirtilmiştir. Ayrıca, gerçek kişiler veya resmi mercilerin hukuka aykırı işlem ve eylemleri nedeniyle kişilerin şikayet hakları da hak arama özgürlüğü kapsamında bu madde içerisinde değerlendirilmektedir. Şikayet hakkının kullanılması, kişilerin veya kamu görevlilerinin yasaya uygun davranmadıkları iddiasıyla idare veya yargı makamlarınca denetlenmelerine olanak sağlamaktadır. Şikayet edilen kişinin suç işlediği için cezalandırılması veya kamu görevlisinin hukuka aykırı davranışı nedeniyle disiplin işlemine ya da yargılamaya tabi tutulması sair kötülüğe uğratılması anlamına gelebilecek ise de, yasal hakkın kullanılması nedeniyle kişi cezalandırılamaz. Hukuksuz bir muameleye maruz kalan kişinin bu haksızlığı icra eden sivil veya kamu görevlisi olan kişiye, hukuk önünde hesaplaşması anlamına gelen sözleri söylemesi tehdit olarak düşünülmemelidir. Zira bu halde Anayasanın 74. maddesiyle güvence altına alınan şikayet hakkının kullanımı söz konusudur. Bu kişinin ilgili makamlara müracaat etmesi de, kendiliğinden hak alma ya da tehdit düşüncesiyle değil, şikayet hakkının kullanılması amacıyla hareket ettiğinin göstergesi olmaktadır.
İnceleme konusu somut olayda; ... ile katılanın daha önceden evli olup 29.04.2016 tarihinde boşandıkları, 21.05.2016 tarihinde ise sanık ile ..."ın evlendikleri, Mahkemece de kabul edildiği gibi, Bakırköy 13. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2017/546 esas sayılı dava dosyasına konu edilen eylemlerin, sanığın eşine yönelik olarak katılan tarafından gerçekleştirilmesi üzerine, sanığın incelemeye konu edilen dava dosyasındaki, hakaret içeren sözlerin yanında, "...seni bulurum, ne biliyorsam yapacağım, dünyanın neresine gidersen git seni bulacağım..." biçiminde tehdit iddiasına konu edilecek sözler sarf ettiği, sanığın aşamalardaki savunmalarında, tehdit iddiasına konu edilen sözlerin başlangıcının uyarı mahiyetinde olduğunu, katılanın haksız davranışına karşı onu şikayet edeceğini bildirmeyi amaçladığını, bu nedenle eyleminin hak arama hürriyeti kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirttiği anlaşılmıştır.
Buna göre; katılan vekilince yargılama aşamasında sunulan ve katılan ile sanık arasındaki görüşmenin tamamını içerdiği belirtilen ses kaydının çözümüne ilişkin 21.12.2018 tarihli bilirkişi raporu ile Diyarbakır 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2018/19 değişik iş sayılı dava dosyasından örneği alınan bilirkişi raporundaki, tarafların bir birine gönderdiği mesajların tamamının içerikleri göz önüne alındığında, tehdit iddiasına konu edilen yukarıda belirtilen sözlerin, görüşme içeriği ile yazışmalardaki tartışmanın bütünü ve söylendikleri bağlam içinde değerlendirildiğinde, sanığın eyleminin Anayasal şikayet hakkının kullanılması kapsamında kaldığı, dolayısıyla tehdit suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı ve sanığın yüklenen suçtan beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden mahkumiyet hükmü kurulması ve bu karara karşı yapılan itirazın da bu açıdan kabulü yerine reddine hükmedilmesi hukuka aykırı bulunmuştur.
Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın düzenlediği ihbarnamedeki düşünce kısmen yerinde görüldüğünden,
1-Sanık ... hakkında, hakaret suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yapılan itirazın reddine dair karara ilişkin istem açısından, CMK"nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE,
2-Sanık ... hakkında, tehdit suçundan, İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 12/04/2019 tarihli ve 2018/311 esas, 2019/157 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin, mercii İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 16/05/2019 tarihli ve 2019/558 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
3-Bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK"nın 309/4-a maddesi gereğince, mahallinde tamamlanmasına, 15/12/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.