11. Hukuk Dairesi 2016/4672 E. , 2017/2988 K.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasında görülen davada erilen 15/06/2015 tarih ve 2010/701-2015/384 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin kardeşi olduğunu, 50.000,00 TL bedelli sadece tutarı yazılı olan bononun adı geçen işe girerken teminat olarak verildiğini, davalı şirkette işe başlayan tüm çalışanlardan bu şekilde teminat senedi alındığını, müvekkilinin davalı şirkete gerçekte borcunun olmadığını, davalının senedin boş olan kısımlarını doldurarak icra takibi başlattığını ileri sürerek, dava konusu bononun iptali ile, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, senet bedelinin % 40"ı oranında tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava konusu senet metninde teminat kaydının bulunmadığını, senedin çalışa şirketi uğrattığı zarar nedeniyle verildiğini, ancak zararın senet bedelinden fazla olduğunun anlaşılması üzerine adı geçen hakkında suç duyurusunda bulunmak zorunda kaldıklarını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davacının davaya konu senedi kardeşi olan çalıştığı işyerine teminat senedi olarak verdiği, adı geçenin davalı şirketin pazarlama elemanı olarak çalıştığı dönemde genel tahsilat raporları ile el terminali raporları arasında 109.683,14 TL fark olduğu, bu nedenle hakkında kamu davası açıldığı, ceza yargılaması sırasında da zarar miktarının varlığının tespit edildiği, davacının davalı şirkete borcunun bulunmadığı ancak dava konusu senedin üçüncü kişinin yol açtığı zararların teminatı olarak verilmesi nedeniyle davacının sorumlu olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava; menfi tespit ve bononun iptali istemlerine ilişkindir.
Dava konusu senet, davacının kardeşi olan dava girerken davalı şirkete zarar vermesi ihtimaline karşı teminat olarak alınmıştır. Davalı şirket vermiş olduğu cevap layihasında, davacının kardeşinin satış elemanı olduğunu ve şirkete ait işyerinde çalıştığı sırada zimmetine para geçirdiğini savunmuştur. Ancak davacı ise yargılamanın çeşitli aşamalarında,
.../...
davalı şirketin tüm işçilerinden senet aldığını ve hepsini işten çıkardığını ve senetleri icra takibine koyduğunu iddia etmiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda iddiaya konu eylemin yapıldığı 2009-2010 yıllarında işyerinde toplam onyedi satış elemanının çalıştığı, onbirinin işten çıkartılarak akabinde haklarında zimmete para geçirdikleri gerekçesiyle icra takibi başlatıldığı tespitine yer verilmiştir.
Davalı şirketin şikayeti üzerine açılan soruşturma neticesinde hazırlanan iddianameye göre, satış elemanlarının günlük satış kotalarını doldurmak amacıyla gerçekte satış işlemi bulunmamasına rağmen satış yapmış gibi gösterdikleri ve satışa konu ürünleri piyasa fiyatının altında satışa sundukları, eylemlerini gizlemek için kendilerine teslim edilen bilgisayar kayıtlarında değişiklik yaptıkları belirtilmiştir. Bu iddianameye dayalı olarak ceza davası açılıp, yapılan ceza yargılaması sonucunda on bir sanığın tümü hakkında delil yetersizliğinden beraat kararı verilmiş olup, karar gerekçesinde; şirketin bir yıllık dönem içerisinde 1 trilyona yakın kaybının olduğu, işe giren sanıkların sürekli değişmesine, birbirini tanımayan şahısların birbirlerinden farklı dönemde işe alınmalarına rağmen işe girdikleri günden itibaren iddiaya konu sistem içerisine dahil olmalarının beklenemeyeceği, şirketin yaptığı iş ve sanıkların eğitim durumları, işe başlama ve çalışma süreleri dikkate alındığında şirketin sanıkların bu eylemlerinden haberdar olmamasının bu kişilere duyulan güven ya da ihmalle açıklanamayacağı ayrıca, sanıkların eyleme konu el terminallerini mesai bitiminde iş yerinde bırakmaları şifresini bilen başka kişilerce de kullanılabiliyor olması, şirketin Danone şirketi ile çalışmasında belli bir kotayı aşması halinde prim alınması kotanın aşılmaması halinde prim alacağından yoksun kalınması birlikte değerlendirildiğinde tespit edilen muhasebe kayıtlarındaki farklılığın hukuki ihtilafa konu edilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Dosya içerisindeki belgelere göre yapılan bu tespitler nazara alındığında, mahkemece yapılan inceleme ve araştırma karar vermeye yeterli değildir.
Bu durumda mahkemece davacı ile davalı şirket arasında yapılan sözleşme ve davalı ile onbir satış görevlisi arasındaki hizmet akdinin dosya içerisine getirtilmesi; ceza yargılaması sonucu verilen kararın temyize konu edildiği anlaşılmakla, sonucunun beklenmesi, ceza dosyasındaki beyanlar ve diğer delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi suretiyle; davacının kardeşi olan gerçekte satış yapılmasına rağmen tahsil ettiği parayı zimmetine geçirerek bu yolla davalı şirketi zarara uğratıp uğratmadığı hususunun açıklığa kavuşturulması gerekir. Özellikle iddianame ve ceza mahkemesi kararında belirtildiği şekilde sözleşmedeki kotalar nedeniyle gerçekte satış yapılmadığı tespitine yönelik olarak; satış elemanları sanıkların “ sabah teslim alınan malların mesai sonunda satışına dair faturalarını ve kalan malların iadesinin yapıldığı ve bu işlemlerin depo sorumlusu tarafından her bir elemanın el terminaline kayıdının yapıldığı, kotanın aşılması için hayali satış yapıldığı fakat zimmete geçirilen bir para olmadığı, yapılan işlemlerden yetkilinin haberi olduğu” şeklindeki savunmalarının gözönüne alınması ve davalı Şirket"in davacının kardeşinin zimmetine para geçirdiğini işten çıkardıktan sonra fark etmesinin hayatın olağan akışına uygun olup olmadığının değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve değerlendirmeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile kararın BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 23/05/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.