(Kapatılan)21. Hukuk Dairesi 2019/1345 E. , 2020/161 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi
İLK DERECE
MAHKEMESİ : Bodrum İş Mahkemesi
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
A) Davacı İstemi:
Davacı; 5510 sayılı Yasa"nın 56/2.fıkrası uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali ve aylığın kesilme tarihi itibariyle yeniden bağlanmasını ve yasal faiziyle ödenmesini talep etmiştir.
B) Davalı Cevabı:
Davalı SGK vekili özetle; Kurum işleminin mevzuata uygun olduğu ve denetim raporuna dayanak ifadesi bulunanların mahkemece dinlenmesi gerektiğini beyanla, davanın reddi gereğini savunmuştur.
C)İlk Derece Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı:
İlk derece Mahkemesince; “ Mahkememizce yapılan yargılamada tarafların delilleriyle birlikte sosyal güvenlik denetmeninin araştırma ve inceleme raporu, rapora dayanak tanıkların bir kısmının mahkememizce alınan beyanları, resen celp edilen muhtarlık, nüfus ve seçim kayıtları birlikte değerlendirildiğinde aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir ” gerekçesiyle
“ DAVANIN KABULÜ İLE;
1- Davalı kurumun davacıdan yersiz ödeme olarak talep ettiği 41.138,47 TL ve bu alacağın faizinden davacının borçlu olmadığının tespiti ile buna ilişkin kurum işleminin iptaline,
2- Davacıya 24/04/2015 tarihinden itibaren gelir ve aylık bağlanması gerektiğinin tespitine, ” karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu ;
Davalı Kurum vekili; SGK Başkanlığı vekili; denetim raporuna dayanak ifadesi bulunan tanık anlatımlarının objektif olduğu ve birlikte yaşama konusunda bilgi verdikleri dikkate alınarak hüküm kurulması gerektiğini beyanla, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
D) Bölge Adliye Mahkemesi Gerekçesi ve Kararı :
Bölge Adliye Mahkemesince “Birlikte yaşama olgusunun ortaya konulması açısından yapılacak araştırmalar kapsamında gerek denetim raporu düzenlenirken, gerekse yargılama sürecinde, adres kayıt sistemi, elektrik, su ve telefon aboneliği, seçmen ve medula kayıtlarından, birlikte yaşama olgusunu ortaya koyan bir kayda ulaşılamamış; kira sözleşmeleri, otel konaklama bedeli ve kira ödemelerine ilişkin belgeler ile zabıta araştırması ve tanık anlatımları da birlikte yaşama olgusunun kabulünü gerektirir bir kanıt, beyan veya tespite yer vermemiştir.
Soyut denetim raporuyla gerçekleştirilen Kurum işleminin yasal dayanaktan yoksun olduğu yargılama sürecinde toplanan kanıtlarla ortaya konulmuş olduğundan; SGK Başkanlığı vekilinin davanın esasına yönelik itirazlarının yukarıda sıralanan gerekçeler ışığında yerinde bulunmadığı; ancak, kamu düzenine ilişkin konular yönünden yapılan incelemede, 5502 sayılı Yasanın 36/1. maddesi uyarınca harçtan bağışık olan SGK Başkanlığı"na, bakiye harç ve yargılama giderleri kapsamında başvuru harcına ilişkin tutarın yüklenmesine ilişkin hatanın giderilmesi ise, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden; HMK 353/1-b.2 maddesi uyarınca belirlenen aykırılık düzeltilerek yeniden esas hakkında karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm fıkrası oluşturulmuştur. ” gerekçesiyle
“1- Davalı SGK Başkanlığı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle; Bodrum İş Mahkemesi"nin, 14.12.2017 tarihli, 2016/174 E, 2017/389 K. sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b.2 maddesi uyarınca kaldırılmasına;
2-Davanın KABULÜNE;
Davacıya, babası üzerinden bağlanmış olan ölüm aylığının kesilmesine ilişkin işlemin iptaliyle; aylığın kesildiği tarihten itibaren yeniden bağlanması ve hak edilen aylıkların ödenmesi gereken tarihlerden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi gereğinin tespitine;
Davacının, 25.10.2010-24.04.2015 tarihleri arası ödenen aylıklar toplamı 41.138,47 TL ve faizi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine,
3-Davalı Kurum harçtan bağışık olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, dava açılırken yatırılan 58,40 TL harç tutarının, karar kesinleştiğinde ve istemi halinde davacı tarafa iadesine, ” karar verilmiştir.
E) Temyiz:
Davalı SGK vekili; “Denetmen raporuyla davacının eşiyle birlikte yaşadığı ispatlanmıştır. Denetim tanıkları birlikte yaşamı ifade etmişlerdir. Davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.” gerekçesiyle temyiz yoluna başvurmuştur.
F) Delillerin Değerlendirilmesi ve Gerekçe:
Dava; 5510 sayılı Yasa"nın 56/2.fıkrası uyarınca boşandığı eşi ile birlikte yaşadığının tespit edilmesi nedeni ile ölüm aylığının kesilmesine ilişkin davalı Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Hüküm, davalı Kurum vekilince temyiz edilmiştir.
Davanın, yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 56. maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada: “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96. madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Düzenleme ile ölen sigortalının kız çocuğu veya dul eşi yönünden, boşanılan eşle boşanma sonrasında fiilen birlikte olma durumunda, ölüm aylığının kesilmesi ve ödenmiş aylıkların geri alınması öngörülmektedir. Buna göre, daha önce sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen birlikte yaşama olgusu, gelir veya aylık kesme nedeni ve bağlama engeli olarak benimsenmiştir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 59/2. maddesinde: “Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının görevleri sırasında tespit ettikleri Kurum alacağını doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemler, yemin hariç her türlü delile dayandırılabilir. Bunlar tarafından düzenlenen tutanaklar aksi sabit oluncaya kadar geçerlidir.” hükmü yer almaktadır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu nedenle Anayasanın 20"nci maddesi ile 5510 sayılı Kanun, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 4857 sayılı İş Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacının ve boşandığı eşinin su, elektrik, telefon aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiğini saptanmalı, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı belirlenmeli, davacının ve boşandığı eşinin kayıtlı olduğu adreslerde kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının 08/06/2010 tarihinde eşi ...’den boşandığı, 1998 yılında vefat eden babasından dolayı yetim aylığı aldığı, annesinin 17/04/2010 tarihinde vefat ettiği, Sosyal Güvenlik Denetmeni tarafından düzenlenen 28/11/2014/ tarihli rapora göre davacı ve boşandığı eşinin birlikte yaşadıklarının tespit edildiği, bu rapora dayanılarak Kurumca 25/10/2010-24/04/2015 tarihleri arasında yersiz ödenen 41.138,47 TL asıl, 10.801,54 TL 14.01.2016 tarihi itibariyle işlemiş faiz olmak üzere toplam 51.940,01 TL borç çıkarıldığı, davacının boşandığı eşinin 2011-2014 arası Basmane’de otelde kaldığına ilişkin konaklama belgesi ve Huzurevine başvurusunun uygun bulunduğu, sıraya alındığına dair yazı sunulduğu anlaşılmıştır.
28/11/2014/ tarihli Denetmen Raporunda; davacının adresinin Bodrum...Sitesi olduğu, eşinin denetim tarihinde kayıtlı adresinin olmadığı, Medula da kayıtlı adres görülmediği, tarafların çeşitli tarihlerde İzmir’de tedavi gördüğü, davacının 2010 yılında Kuruma beyan ettiği 466. sok. İzmir/Üçyol adresinde davacıyla görüşüldüğü, “Adresin annesine ait olduğunu, boşanınca annesine taşındığı, annesi öldükten sonra burada yaşamaya devam ettiğini, eşinin nerede olduğunu bilmediğini, adresinin Bodrum’da kızının yanında olduğunu arada oraya gittiğini” beyan ettiği, anılan adreste sokak komşusu ...’nun; “4-5 yıldır burada eşiyle birlikte yaşadıklarını, eşinin taksici olduğunu, arada gördüğünü, bir ara ayrıldıklarını, sonra barışıp burada yaşamaya devam ettilerini” beyan ettiği, bu adreste aynı sokaktaki ...’in ; “Eşiyle birlikte 4-5 yıldır burada yaşadıklarını, maaş için ayrıldıklarını duyduğunu” beyan ettiği, apartman komşusu ...’ün, davacının eşiyle bir dönem ayrı olduğunu, yalnız yaşadığını, sonradan eşini tekrar görmeye başladığını, eşinin taksici olduğunu” beyan ettiği, yalnızca ...’nun yazılı beyanı olduğu, diğer tanıkların imzadan imtina ettikleri, eşinin, denetim sırasında beyan ettiği Karabağlar adresindeki muhtarın ; “adresin ...’nin arkadaşına ait bodrum katı olduğunu,davacının eşini (...’yi) burada 1- 1,5 yıl kadar arada yaşarken gördüğünü ancak sürekli yaşayıp yaşamadığını bilmediğini” beyan ettiği, ev sahibinin kızının; “bodrum katında babasının arkadaşının eşinden ayrı olup, bir süre kaldığını, şu an kalmadığını, burasının daire olmadığını, kömürlük gibi bir yer olduğunu” beyan ettiği, belirtilen yerde hiç bir eşyanın görülmediği hususlarının tespit edildiği anlaşılmıştır. Raporun sonucunda denetmen tarafından davacı ve eşinin beyanlarının çelişkili olduğu, boşanma davasının annesinin ölümünden hemen sonra açıldığı, eşinin denetim sırasında adres beyanında bulunduğu, bundan önce adresi bulunmadığı, çevre araştırmasında eşiyle birlikte yaşadığının söylendiği gerekçeleriyle birlikte yaşadıklarına dair kanaatte bulunulmuştur.
Somut olayda ; davacı ve eşi bir dönem ayrı yaşamış olsalar bile denetimin yapıldığı tarihlerde birlikte yaşadıklarına dair kuvvetli bir kanaat oluştuğu, Mahkemece, tutanak tanıklarından yalnızca ...’nun dinlendiği onun da çelişkili, anlaşılmaz, ortada bir ifade verdiği, diğer tanıkların dinlenmediği, seçim kayıtlarında davacının en son 2007’de boşanmadan önce Bodrum’da oy kullandığı , bu tarihten sonra oy kullanmadığının, bildirildiği, sonradan 30/03/2014 seçiminde bodrum’da oy kullandığına ilişkin seçmen listesi gönderildiği, davacı ve eşinin seçmen kaydı geri izleme raporlarının dosyada bulunmadığı, davacının eşine ait adres bilgileri raporunun dosyada olduğu, davacıya ait adres bilgileri raporunun bulunmadığı toplanan delillerin kabule yeterli olmadığı görülmüştür.
Mahkemece yapılacak iş; yukarıda izah edilen açıklamalar doğrultusunda; davacı ve eşinin , adres bilgileri raporunu, seçmen kaydı geri izleme raporlarını getirtmek, dinlenmeyen tutanak tanıklarının beyanlarını almak, eşinin huzurevi başvurusunun sonucunu ve halihazırda huzurevinde kalıp kalmadığını sormak , ... adresinde ve ... adreslerinde araştırma yaparak bu adreslerin kime ait olduğunu, kimlerin hangi dönem yaşadığını kolluk vasıtasıyla araştırmak tüm delilleri topladıktan sonra sonuca göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve Bölge Adliye Mahkemesince yeniden verilen “Davanın Kabulü” kararı bozulmalıdır.
G)SONUÇ: Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı 6100 sayılı HMK’nun 373/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 16/01/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.