11. Hukuk Dairesi 2016/295 E. , 2017/3142 K.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasında görülen davada verilen 30/09/2015 tarih ve 2015/387-2015/753 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı ile müvekkili şirketin 10/06/2013 tarihinde belirsiz süreli iş sözleşmesi imzaladığını, bu iş ilişkisinin 2014 yılına kadar devam ettiğini, davalının müvekkiline ait kopyalanması yasak kontrollü belgeleri izinsiz bir şekilde kopyalaması nedeniyle iş aktine son verildiğini, bu tarihten sonra davalı işçinin müvekkili şirket ile husumeti bulunan bir şirkette teknik danışman olarak çalışmaya başladığını, buradan ayrıldıktan sonra da firmasında çalışmaya başladığını, davalının müvekkili şirkete ait önemli bilgileri bilen ve kontrollü dökümanları ele geçiren biri olduğunu, davalının müvekkili şirket ile akdettiği rekabet yasağı sözleşmesine aykırı tutum ve davranışlar sergilediğini, taahhütnamenin 4. maddesine aykırı olarak davalı işçinin 14/04/2014 tarihinde bünyesinde teknik eleman olarak çalıştığını ileri sürerek müvekkili ve davalı arasında imzalanan rekabet yasağı sözleşmesinin 5"inci maddesinde kararlaştırılan 30.000,00 USD tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsili talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalı tarafın aynı olay sebebiyle yaptığı başvurunun takipsizlik ile sonuçlandığını, davacının davalıyı töhmet altında bıraktığını, davacının rekabet yasağı sözleşmesi ile ilgili davasının davalının işçilik hakları ile ilgili açtığı davadan sonra açtığını, davacının sırlarının çalınmasının söz konusu olmadığını, iş akdinin davacı tarafından haksız feshedildiğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece maddesi uyarınca herkesin çalışma hürriyetine sahip olduğu, uyuşmazlığa uygulanması gereken 6098 sayılı TBK"nın 444 ile 447. ve TMK"nın 23"üncü maddeleri karşısında davalının sözleşmenin sona ermesinden sonra 5 yıl süre ile söz konusu ürünlerin üretilmesi, satılması ya da ithalatı ihracatı ile ilgili bir konuda iştigal eden, bir firmada veya herhangi bir asansör komponenti konusu ile iştigal eden asansör montajı yapan firmada çalışamamasının davalının ekonomik özgürlüğünü kısıtlayan bir hüküm ve kelepçeleme sözleşmesi niteliğinde olduğu, TBK"nın 445"inci maddesi uyarınca sözleşmenin süresinin 5 yıl olarak belirlenmesi ve coğrafi sınır içermemesi nedeniyle cezai şart koşulunun geçersiz olduğu, ayrıca davalının davacı firmada çalışırken edindiği ticari sır niteliğindeki bilgileri ne şekilde kullandığının ve davacı şirketin bu yolla ne tür bir zarara uğradığının iddia ve ispat edilememiş olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
--/--
6098 sayılı TBK’nın 445/2 fıkrasına göre ‘Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.’ Bu hükümden ve konuya ilişkin diğer hükümlerden de anlaşılacağı üzere, 6098 sayılı Kanun ile getirilen düzenleme ile 818 sayılı Kanundan farklı olarak, rekabet yasağı ile ilgili doğrudan mutlak bir geçersizliğin öngörülmediği, Anayasa ve diğer mevzuat hükümleri ile somut olgu nazara alınarak rekabet yasağının aşırı nitelikte olması halinde, yasağın kapsamı ve süresi bakımından hakime uyarlama yetkisi tanındığı anlaşılmaktadır. Hakime tanınan bu yetkinin gerek müstakil açılan bir uyarlama davasında ve gerekse de ihlal halinde açılacak bir tazminat davasında kullanılabileceği kuşkusuzdur. Bu bakımdan mahkemece rekabet yasağı sözleşmesinin içerdiği süre ve coğrafi koşullar bakımından geçersiz olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiş ise de, TBK 445/2 hükmü değerlendirilmeksizin verilen hüküm bu yönden isabetli görülmemiştir.
Ancak, dosyadaki açıklamalarda taraflar arasındaki iş akdinin haksız feshine dayalı olarak Esas sayılı dosyasında derdest dava bulunduğu bildirilmiştir. TBK 447/2 maddesi uyarınca iş akdinin haksız feshi halinde rekabet yasağı sona ereceğinden öncelikle söz konusu davanın sonucu beklenerek haklı fesih koşullarının oluşup oluşmadığı belirlendikten sonra, haklı fesih söz konusu olduğu takdirde uyuşmazlığın yukarıdaki açıklamalar ışığında ele alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yasal olmayan gerekçeyle davanın reddi doğru görülmeyip bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabülü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 29/05/2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
Dava, işçinin rekabet etme yasağına aykırılığa dayalı cezai şart istemine ilişkindir.
Ceza koşulunun kendisi başlı başına bir borcun konusu değildir. Ceza koşulu, daima ifası gereken bir asıl borcun varlığını arar. Zira ceza koşulu, borçlunun borca uygun davranmasını temin eden bir tür güvencedir. Yine ceza koşulu asıl borca bağlı (fer"i) nitelikte bir borç doğurur.
Ceza koşulunun türleri düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, ceza koşulunun türleri, seçimlik ceza koşulu, ifaya eklenen ceza koşulu ve ifa yerine ceza koşulundan (Dönme cezası) ibarettir. Bu genel düzenlemenin yanında BK. m 351/2"de (YTBK. m. 444/2) dönme cezası özel olarak düzenlenmiştir. Bu TBK. m. 351/2, aynı Yasa"nın 158 maddesine bir aykırılık oluşturur. Sözleşme cezası burada da madde 158"de olduğu gibi, kural olarak, ödenmesi ile akitten cayma hakkını verir. Ne var ki madde 158"in aksine, madde 351/2 gereğince ifayı yada sözleşme cezasını talep etmek isteyip istemediğini alacaklı seçemez. Aksine işçi sözleşme cezasını ödeme ile rekabet yasağından kendisini kurtarabilir.
İşveren ancak, işçinin kusurunu ve uğradığı zararı kanıtlayarak TBK m. 351/1 uyarınca zararının tazminini isteyebilir.
Bu nedenlerle, kararın yukarıdaki gerekçelerle onanması görüşünde olduğum için sayın çoğunluğun görüşüne katılamıyorum.