1. Hukuk Dairesi 2014/22434 E. , 2017/4884 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL- TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil- tazminat davası sonunda, yerel mahkemece tapu iptal ve tescil isteğinin reddine, tazminat isteğinin kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, temyiz eden vekili duruşma talebinden vazgeçtiğinden duruşmasız olarak dosya incelendi, Tetkik Hakimi ... "in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, hile ve muvazaa hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, kayden maliki olduğu 761 parsel sayılı taşınmazın 750.000-TL bedelle davalı ...’a satışı konusunda davalı adına hareket eden dava dışı vekili ... ile anlaştıklarını, ...’in kendisine güven telkin ederek, satış işleminden sonra paranın bankada ödenmesi teklifini kabul ettiğini, ancak ...’in fırsatını bulup parayı ödemeden yanından ayrıldığını, aynı gün taşınmazın diğer davalılara muvazaalı işlemle devredildiğini, davalıların el ve iş birliği içerisinde hile ile hareket edip kendisini dolandırdıklarını, satış bedelinin ödenmediğini ileri sürerek tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmazsa rayiç bedelin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldıklarını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalılardan ... ve ... bakımından iyiniyetli oldukları gerekçesiyle davanın reddine, davalı ... yönünden iddianın sabit olduğu gerekçesiyle tazminat isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacı ...’un maliki olduğu çekişme konusu 761 parsel sayılı taşınmazı 23.07.2013 tarihinde davalı ...’a, ...’ın da aynı gün diğer davalılar ... ve ...’e satış suretiyle temlik ettiği, davacının davalılar aleyhine şikayette bulunduğu, soruşturma neticesinde ... Cumhuriyet Başsavcılığınca 03.10.2013 tarihinde davalılar ... ve ... bakımından ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, diğer davalı ... bakımından dolandırıcılık suçundan iddianame düzenlenip ... Ağır Ceza Mahkemesinin 2013/305 Esas sayılı dava dosyası ile yargılamaya devam edildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun 74. maddesinde “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz” hükmü yer almaktadır.
Bilindiği üzere, hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989. tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde,huzur ve güveni koruma,toplam düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Somut olayda, uyuşmazlık son kayıt maliki davalılar ... ve ...’in hile ile gerçekleştirilen işlemi bilebilecek konumda bulunup bulunmadıkları, tapu siciline güven ilkesinden yararlanıp yararlanamayacakları noktasında toplanmaktadır. Dosya kapsamında davalılar ... ve ...’in emlakçılık işi ile uğraştıkları, basiretli bir tüccardan beklenen dikkat ve özeni göstermeden taşınmazı aynı gün değerinin çok altında bir bedelle diğer davalı ...’tan satın aldıkları anlaşıldığından iyiniyetli olduklarını kabule imkan yoktur. Bu durumda anılan davalıların 4721 sayılı TMK.nun 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanamayacakları açıktır.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan nedenlerle davacının dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptaline dair isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davacı vekilinin temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03/10/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.