Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/1012
Karar No: 2018/2995
Karar Tarihi: 03.04.2018

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2016/1012 Esas 2018/2995 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2016/1012 E.  ,  2018/2995 K.

    "İçtihat Metni"

    ...
    Dava, yersiz ödenen geçici iş göremezlik ödemelerinin istirdadı istemine ilişkindir.
    Mahkemece ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    1- Davacı vekilinin temyiz talebine istinaden yapılan incelemede, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu"nun 8. maddesinin 1. fıkrasına göre karar tarihi itibariyle iş mahkemelerinin para ile değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararları hariç miktar veya değeri bin lirayı geçmeyen davalar hakkındaki nihaî kararlar kesindir.
    Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.06.1975 gün ve 1975/6-8 sayılı içtihadında, HUMK’un 427 maddesindeki kesinlik sınırının iş mahkemelerinde verilen kararlarda da uygulanması gerektiği belirtilmiştir.
    1 Ekim 2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) yürürlüğe girmiş, anılan Kanunun 450. maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte yasa koyucu uygulamada birtakım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için, Hukuk Muhakemeleri Kanununda geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
    Bu bağlamda 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3. maddesinde, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26.09.2004 tarih ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı açıkça düzenlenmiştir.
    16.07.1981 gün ve 2494 sayılı Kanunun geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
    Temyiz kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir. Temyiz sınırı belirlenirken yalnız dava konusu edilen taşınır malın veya alacağın değeri dikkate alınır.

    ./...
    Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması halinde temyiz (kesinlik) sınırının saptanmasında alacağın tamamının gözetilmesi, tümü dava konusu yapılan bir alacağın kısmen kabulünde ise temyiz (kesinlik) sınırının belirlenmesinde kabul ve reddedilen miktarların esas alınması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununu Geçici 3. maddesi gereğince 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 427"nci maddesi hükmü gereğidir.
    21.07.2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ve ayrıca 5236 sayılı Kanun; katsayı artışı da uygulanmak suretiyle bu kanunların yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 2015 yılı için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. Maddesindeki atıf nedeniyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427.maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını 2080,00 TL olarak değiştirmiştir.
    Somut olay incelendiğinde, davacı alacağı yönünden reddedilen kısmın, yukarıda değinilen temyiz (kesinlik) sınırının altında bulunduğu anlaşılmakla, anılan karara karşı temyiz yoluna başvurulması miktar itibariyle mümkün bulunmadığından, davacı Kurum vekilinin temyiz dilekçesinin miktar itibarıyla kesinlik nedeniyle REDDİNE,
    2- Davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince, 5510 sayılı Yasanın 96. maddesi, “Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler;
    a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden,
    b) Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren yirmidört ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, yirmidört aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu süre sonundan itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır…” hükmünü içermektedir.
    Konuya ilişkin 5510 sayılı Yasa öncesi mevzuata bakıldığında, 506 sayılı Yasanın 121. maddesinde yersiz ödeme halinde iade yükümünün kapsamını belirleyen bir düzenleme bulunmadığı gibi, anılan Yasa içeriğinde konuyu düzenleyen başka bir özel düzenlemenin de yer almadığı görülmektedir. 5510 sayılı Yasanın 96. maddesi ile 506 Yasada yer almayan yeni bir düzenleme getirilmiş, sebepsiz zenginleşmenin iyi niyetle veya kötü niyetle gerçekleşmesine bağlı olarak istirdadı mümkün ödeme miktarları belirlenmiştir. Kapsam belirlendikten sonra, ilgilinin Kurumdan alacağı yoksa geri alma işleminin genel hükümlere göre yapılacağı öngörülmüştür. 5510 sayılı Yasanın geçici maddelerinde ise, yersiz ödemelerin tahsili konusunda önceki hükümlerin uygulanması gereğini öngören herhangi bir kural yer almamaktadır.
    Kurumun istirdadını isteyeceği yersiz ödemenin kapsamını belirlemedeki irade serbestisi de, 5510 sayılı Yasanın 96. maddesi hükmünün, Kurumun yersiz ödemeden kaynaklanan alacakları konusunda süren uyuşmazlıklara uygulanması gereğini doğurmaktadır.
    ../...
    5510 sayılı Yasanın 96. maddesiyle getirilen düzenleme, sebepsiz zenginleşmede iade konusuna ilişkin özel bir düzenleme olup; zamanaşımı hükmü olarak nitelenmesine olanak bulunmamaktadır. Maddenin genel hükümlere atfı, 5510 sayılı Yasanın 97. ve diğer maddelerinde zamanaşımı konusunda özel bir düzenlemenin yer almamış olduğu durumlarda zamanaşımı konusunun, genel hükümlerden hareketle çözümünü gerektirmektedir.
    Bilindiği gibi zamanaşımı defi, borcu ortadan kaldırmamakla birlikte, bunu ileri süren tarafa, borcu yerine getirmekten kaçınma yetkisi vermektedir. Bu bağlamda Borçlar Kanununun 66’ncı maddesine göre; nedensiz mal ediniminden dolayı açılacak dava, zarar gören tarafın verdiğini geri almaya hakkı olduğunu öğrendiği tarihten itibaren bir yıl ve herhalde bu hakkın doğduğu günden itibaren on yıl geçmekle zamanaşımına uğramaktadır. Anılan Kanunun 132’nci maddesinde, zamanaşımının işlemesine engel olan ve onu durduran sebepler sıralandığı gibi, 133’üncü maddesinde de zamanaşımını kesen olgular açıklanmıştır. Sebepsiz zenginleşme hukuksal temeline dayalı bu tür davalarda öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcı ise kamu kurum ve kuruluşları açısından, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.09.1987 gün ve 1987/9-68 Esas, 1987/618 Karar numaralı ilamında da vurgulandığı gibi, o kurum ve kuruluşların dava açma konusunda yetkili kılınan kişi veya organlarının verdiğini geri almaya (istirdada) hakkı olduğunu öğrendiği tarihtir.
    Eldeki dava dosyası incelendiğinde, davalı vekilinin zamanaşımı defisinde bulunduğu belirgin olduğundan, mahkemece bu konuda yukarıda anlatılanlar ışığında (zamanaşımını durduran ve kesen hususlar dikkate alınmak suretiyle) bir değerlendirme yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O hâlde, davalı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm sair yönler incelenmeksizin bozulmalıdır.
    SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle sair yönler incelenmeksizin BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 03.04.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


    ...




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi