3. Hukuk Dairesi 2020/12372 E. , 2021/739 K.
"İçtihat Metni"Davacılar ... vd. ile davalılar ... Cemiyeti, ... aralarında birleştirilerek görülen vasiyetnamenin iptali davalarıa dair İstanbul Anadolu 30.Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 14/05/2019 tarihli ve 2015/132 E. 2019/223 K. sayılı hükmün onanması hakkında Dairece verilen 24/09/2020 tarihli ve 2020/3529 E. 2020/4800 K. sayılı ilama karşı davalı ... Cemiyeti vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar, asıl ve birleşen davada; murisleri (kardeşi) ..."un "sözlü vasiyetname" ile malvarlığını davalı ... Cemiyetine vasiyet ettiğini, sözlü vasiyetnamenin TMK"nın 539. maddesinde açıklanan koşulları içermediğinden iptalini, mümkün olmaması halinde saklı payın tenkisini talep etmiştir.
Davalı ... Cemiyeti; sözlü vasiyetnamenin usulüne uygun düzenlendiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, asıl ve birleşen davanın davalı ... Cemiyeti bakımından kabulü ile sözlü vasiyetnamenin iptaline dair verilen karar, davalı tarafın temyizi üzerine Dairece verilen 24/09/2020 tarihli ve 2020/3529 E. 2020/4800 K. sayılı karar ile onanmış, davalı bu kez karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
1- Düzeltilmesi istenilen Yargıtay ilamında benimsenen mahkeme kararındaki gerekçelere göre, davalının sair karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.
2- Davalı ... Cemiyeti, 1606 sayılı Bazı Dernek Ve Kurumların Bazı Vergilerden, Bütün Harç ve Resimlerden Muaf Tutulmasına İlişkin Kanun"un 1 inci maddesi uyarınca, harçtan muaf olduğu halde harçtan sorumlu tutulması usûl ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını gerektirmemesi nedeni ile kararın bu yönden düzeltilerek onanması gerekirken, zuhulen onandığı bu defa yapılan incelemeyle belirlendiğinden, davalı tarafın bu yöne ilişen karar düzeltme isteğinin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının sair karar düzeltme isteğinin reddine, ikinci bentte açıklanan nedenle Dairece verilen 24/09/2020 tarihli ve 2020/3529 E. 2020/4800 K. sayılı onama ilamının KALDIRILMASINA, hüküm fıkrasının yedinci bendinde yer alan “...davacı tarafından yatırılan 24,30 TL başvuru ve 24,30 TL peşin harç ile...” ifadesinin çıkartılarak yerine “...davalının harçtan muaf olması nedeniyle davacı tarafından karşılanan 24,30 TL başvuru ve 24,30 TL peşin harcın istek halinde davacıya iadesine, davacı tarafından karşılanan..." cümlesinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde karar düzeltme isteyene iadesine, 02/02/2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
Karşı Oy
Dava, muris ..."un malvarlığını davalı ... Cemiyetine bırakmasına yönelik olan "sözlü vasiyetnamesinin”, TMK"nın 539 ve 540 ıncı maddesinde açıklanan koşulları içermediğinden bahisle iptalini bunun mümkün olmaması halinde saklı payın tenkisini talebine ilişkindir.
Mahkemece; murisin sözlü vasiyete konu 14/02/2011 tarihli beyanından sonra 25/02/2011 tarihinde mahkemeye başvurulduğu, TMK 540 ncı maddesi uyarınca sözlü vasiyet tanıklarının, “vakit geçirmeksizin” vasiyetnameyi “birlikte” mahkemeye vermek ya da durumu hakime beyan ederek tutanak düzenlettirmekle yükümlü olduğu, bu kuralın vasiyetnamenin geçerliliğine ilişkin emredici bir hüküm olup, amacının çeşitli sebeplerle mirasçılarının haklarının ziyanını önlemek olduğunu, mirasbırakanın 14/02/2011 tarihinde iddiaya konu sözlü vasiyete ilişkin beyanda bulunduğu, vasiyetnamenin ise 9 gün sonra 23/02/2011 tarihinde düzenlendikten sonra tanıklarca 25/02/2011 tarihinde mahkemeye tevdi edildiği bu durumun, yasada öngörülen “vakit geçirilmeksizin” hükmü ile bağdaştırılamayacağı, bu sebeple sözlü vasiyetin kanuna uygun düzenlenmediği gerekçesiyle davanın kabulü ile sözlü vasiyetin iptaline karar verilmiştir.
İptali istenen 23/02/2011 tarihli sözlü vasiyetname incelendiğinde; murisin son ve kesin arzusunun bütün malvarlığının Darüşşafakaya kalmasını istediği, başka hiç kimseyi mirasçı olarak kabul etmediği yönünde iradesinin olduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, vasiyetnamenin yorumunda gözönünde bulundurulması gereken kurallardan biri, ölüme bağlı tasarrufun geçerliliğini üstün tutan, Roma Hukukundan beri geniş uygulama alanı bulan "favor testemanti" prensibi, diğeri de, yorumun, kanuni mirasçılık yararına yapılması ilkesidir. Bu itibarla, şüpheli ve müphem hallerde tasarrufun muhafazası lehine yorumun yapılması gerekir. Favor Testamenti, yani vasiyetnamenin muteber tutulması kuralı, Türk Medeni Kanununda açıkça belirtilmemekle beraber, gerek doktrinde ve gerek mahkeme içtihatlarında ölüme bağlı tasarrufların yorumlanmasında uygulanacak temel kurallardan biri olarak kabul edilmektedir.
Bu yorum tarzı, ölüme bağlı tasarrufu imkan olduğu ölçüde geçerli saymaya, onu ayakta tutmaya başka bir ifade ile tasarruf yapanın gerçek iradesini, son isteklerini elden geldiği kadar değerlendirmeye, onu üstün tutmaya, ona saygı ve bağlılık göstermeye yönelmiş bulunmaktadır. Dolayısıyla vasiyetin mümkün olduğu kadar ayakta tutulması aynı zamanda vasiyetçinin iradesine duyulan saygının açık bir ifadesi olacaktır.
Murisin ölüme bağlı tasarruflarını hükümsüz saymaktan çok bunları muhafaza etmek, vasiyetçinin iradesine ve isteğine daha uygun düşer. Vasiyetnamenin yorumunda uygulanacak olan kurallar, vasiyetnamenin metnine bağlılık, mirasbırakanın iradesine bağlılık ve dış etmenlerle bağlılık olmak üzere üç başlık altında toplanmaktadır.
Vasiyetnamenin yorumunda, murisin iradesini ayakta tutacak bir yol izlenmeli, azami biçimde murisin iradesinin açığa çıkarılmasına gayret gösterilmeli ve vasiyetnamenin tenfizine imkan sağlanmalıdır. (YHGK, 07.06.1966 tarih, 738/309) .
Somut olaya bakıldığında; muris ..."un 14/02/2011 tarihinde yakın aile dostu ... ile beraberken, “sol göğsündeki ağrının göğsüne vurduğunu, başının çok döndüğünü, kendini hiç iyi hissetmediğini, son ve kesin arzusunun bütün malvarlığının Darüşşafakaya kalmasını istediği, başka hiç kimseyi mirasçı kabul etmediği” yönünde beyanda bulunduktan sonra evine geçtiği; vasiyet tanıklarının ise, murisin oldukça rahatsız göründüğü, pazartesi ve salı günü ışığının yanmaması üzerine 16/02/2011 tarihinde polis maarifetiyle kapısının açtırıldığı, murisi yatar vaziyette bulduklarını, öldüğünü zannettiklerini ancak nefes aldığını farkedince ambulansla hastaneye kaldırıldığını; yaklaşık iki ay yoğun bakımda yattıktan sonra vefat ettiği yönünde beyanları olduğu görülmektedir.
Tüm bu maddi ve hukuki durum birlikte değerlendirildiğinde; vasiyetname tanıklarının yaşlı olması ve bu tür tasarruflarda izlenmesi gereken prosedürün ne olduğunu bilememeleri yine vasiyetname tanıklarından birinin eşinin ağır hasta olması nedeniyle yanında bulunma zorunluluğunun olması; murisin hastanede hayata tutunma çabası içerisinde olduğunun düşünülmesi nedeniyle iptale konu sözlü vasiyetnamenin 23.02.2011 tarihinde tanzim edilerek mahkemeye tevdi edildiği anlaşıldığından; somut olayın özelliği dikkate alındığında, kanunun lafzı olan vakit geçirmeksizin ifadesinin eldeki davada sıkı bir şekilde uygulamanın, murisin malvarlığını tasarrufa yönelik iradesini ayakta tutacak bir yol olmadığı, gayesine ve son isteklerine aykırılık teşkil edeceği düşünüldüğünden, yerel mahkeme kararının bu gerekçe ile bozulması gerektiği kanâatinde olduğumdan, sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.