3. Hukuk Dairesi 2017/1223 E. , 2017/1224 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı,20.10.2006 tarihinde, kol ve bacaklarındaki istenmeyen tüylerin yok edilmesi için epilasyon yaptırmak amacıyla davalıya ait güzellik merkezine başvurduğunu ve bu hizmet karşılığında kendisinden talep edilen 2.600,00 TL ücreti peşin olarak ödediğini; davalının vermiş olduğu program dahilinde güzellik merkezine gittiğini ve tedavi sürecinin başladığını, aylık bir seans halinde tedavi uygulandığını ,Haziran 2007 tarihinde güneş sebebi ile tedaviye ara verildiğini ve Ekim ayında devam edildiğini;Ekim ayında yapılan bu son seansta vücudunda giderilemeyecek yanıklar meydana geldiğini,bu olay nedeniyle telafisi çok zor durumlara düştüğünü, psikolojisinin bozulduğunu, vücudunda giderilemeyecek yanık izleri oluştuğunu;davalının tamamen kusurlu hareketi sonucunda meydana gelen bu olay nedeniyle, büyük acı ve ızdırap içerisinde kaldığını, manevi çöküntü yaşadığını ve bu nedenle psikolojik tedavi gördüğünü ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile, 5.000,00 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı,görev ve zamanaşımından davanın reddi gerektiğini,esas yönünden ise; sahibi bulunduğu güzellik merkezinde, tamamen tıbbi ve bilimsel çağın son ürünü olan lazer ve.... cihazları ile epilasyon hizmetlerini .... Hekimliği sertifikası sahibi olarak yerine getirdiğini; kendisi dışında her hangi bir kimsenin güzellik merkezine gelen hastalara müdahale etmesinin söz konusu olmadığını, yapılan muayenede hasta için oluşturulan dosyada epilasyon işleminin tüm olası yan etkilerinin defalarca hastaya anlatıldığını; iş bu uyarılara uymayan ve güneş ışığına maruz kalan hastalarda bu tip olası yan etkilerin görüleceğini;meydana gelen olayda kendisinin bir kusuru olmadığını, talep edilen maddi ve manevi tazminat miktarının çok fahiş olduğunu, hastanın peşin ödediğini iddia ettiği tedavi bedelini de kabul etmediklerini savunarak;davanın reddini istemiştir.
Mahkemece;davanın ödenen hizmet bedeli yönünden kabulü ile,davacı tarafından davalıya ödenen 2.600,00 TL hizmet bedelinin ve 10,00 TL ilaç bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine;manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile ,5.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara,kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre,davacının tüm,davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava; estetik amaçlı lazer uygulamasından meydana geldiği iddia olunan zararın tazmini için açılan manevi tazminat istemine ilişkindir.
Tarafların açıklamaları ile dosyadaki bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki akdi ilişkinin, TBK"nın 470 (BK. m. 355) ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklandığı açıktır.
Davacı taraf iş-eser sahibi; davalı taraf ise yüklenicidir.
Eser sözleşmesinde, işin uzmanı sayılan yüklenici, yapımını yüklendiği işi, özen borcu gereği olarak fen ve sanat kurallarına, sözleşme hükümlerine, kendisine duyulan güvene ve beklenen amaca uygun şekilde yapmakla ödevlidir.
Eser sözleşmesini diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran önemli özelliklerinden birisi sonuç sorumluluğu, yani tarafların iradeleri doğrultusunda yüklenici tarafından bir sonucun meydana getirilmesi taahhüdüdür. Zira; eser sözleşmesinde bir eserin yaratılıp teslim edilmesi borcu altına girilmektedir. Bu borcun altına giren taraf yani yüklenici, işin mahiyeti gereği işi sadakat ve özenle yerine getirmek zorundadır. Sadakat borcu, yüklenicinin iş sahibinin yararına olacak şeyleri yapması ve ona zarar verecek her türlü eylemden kaçınmasıdır.
Eserin, sözleşmede kararlaştırılan niteliklerine, ya da iş sahibinin beklediği amaca uygun olmaması veya lüzumlu bazı vasıflardan bir ya da bir kaçının bulunmaması halinde ayıplı ifa edildiğinin kabulü gerekir.
Eser sözleşmesinde, yüklenici belli bir sonucu (eser) taahhüt ettiğinden sonuç gerçekleşirse, yüklenici borcunu ifa etmiş sayılır. Buna göre davalı yüklenici, davacı iş sahibinin zarar görmemesi için mesleki tüm şartları yerine getirmişse; somut durumun gerektirdiği tedbirleri noksansız biçimde almışsa, uygun tedaviyi belirleyip uygulamışsa, uygulanan tedavide nadirde olsa görülebilecek olumsuz sonuçlara dair davacıyı aydınlatıp uyarmış ve davacının bu hususta rızasını almışsa, eserini iş sahibi davacının ondan beklediği amaca uygun olarak tamamlayarak teslim etmişse ücrete hak kazanır.
Eğer eserin iş sahibinin istediği şekilde gerçekleştirilmesi mümkün değilse, davalı yüklenicinin bu konuda öncelikle iş sahibini uyarma yükümlülüğü bulunmaktadır. Uyarının yapıldığı davalı iş sahibi tarafından ispatlanmalıdır.
Bu bağlamda davalı yüklenicinin uygulama öncesi muhtemelen hasıl olabilecek sonuç ve komplikasyonlar hakkında iş sahibini bilgilendirmesi bir zorunluluktur.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise;davacı iş sahibinin kol ve bacaklarındaki istenmeyen tüylerden kurtulmak amacı ile davalı yüklenici ile anlaştığı ve davaya konu edilen hizmetin bedelini peşin olarak ödediği,tedavi sürecinin sonucunda ise vücudunda bir kısım yanıkların oluştuğu,yargılama sürecinde alınan 27.03.2012 tarihli..... raporunda ise,hastanın muayenesinde kol ve bacaklarında kalıcı izlere rastlanmadığı,ancak hastanın 1,5 yıl süre ile iz giderici krem kullandığının belirtildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece, her ne kadar, davacı iş sahibine peşin ödediği hizmet bedeli olan 2.600,00 TL’nin tamamının iadesi yönünde hüküm tesis edilmiş ise de;dosya kapsamında yer alan dr. raporları ile meydana gelen olayda davalı yüklenicinin kusurlu olup olmadığı,ortaya çıkan eser yönünden ayıplı ifa bulunup bulunmadığı,davalı yüklenicinin meydana getirdiği eser yönünden davacı iş sahibini aydınlatma yükümlülüğünü tam ve sağlıklı olarak yerine getirip getirmediği ve bu doğrultuda da davacı yüklenicinin ödediği 2.600,00 TL’lik hizmet bedelinin ne kadarının davacı iş sahibine iade edilmesi gerektiği hususunun tam ve sağlıklı bir biçimde tespit edilemediği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, mahkemece; yukarıda ifade edilen açıklamalar ve yasa hükümleri dikkate alınmak suretiyle,davalı yüklenicinin meydana getirdiği eser yönünden üzerine düşen davacının zarar görmemesi için tüm gerekleri yerine getirip getirmediği,somut durumun gerektirdiği tedbirleri noksansız biçimde alıp almadığı, uygun işlem şeklini belirleyip belirlemediği, iş sahibini aydınlatma yükümlülüğünü tam olarak yerine getirip getirmediği, davacının beklediği amaca uygun olarak işi teslim edip etmediği, taahhüt edilen sonucu gerçekleştirip gerçekleştirmediği konularında alanında uzman bilirkişi heyetinden rapor alınmak suretiyle; davalı yüklenicinin meydana getirdiği eser yönünden ücrete hak kazanıp kazanmadığı,kazanıyor ise bunun miktarını belirleyecek nitelikte Yargıtay ve taraf denetimine rapor alınmak suretiyle sonucuna uygun inceleme ve değerlendirme yapılması gerekirken,yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş,bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının tüm, davalının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, HUMK"nun 440 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.02.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.