4. Hukuk Dairesi 2013/5984 E. , 2014/5022 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Yüksekova Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/12/2012
NUMARASI : 2011/223-2012/457
Davacı Ö.. Ö.. vekili Avukat İ.. A.. tarafından, davalılar M.. H.. vd. aleyhine 10/05/2011 gününde verilen dilekçe ile haksız elkoyma eylemine dayalı maddi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen 12/12/2012 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili, duruşmasız olarak da davalılar vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 25/03/2014 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili gelmedi, karşı taraftan davalılar vekili Avukat G.. Ş.. geldi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra tarafa duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının tüm, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalıların diğer temyiz itirazlarına gelince;
Dava, haksız elkoyma eylemine dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
Davacı, 205 adet küçükbaş hayvanın kaçakçılık suçundan dolayı zaptedilerek yediemin olarak başka bir kişiye teslim edildiğini, yapılan yargılama sonucunda beraatine karar verilerek koyunların iadesine karar verildiğini, ancak teslim edilmediğini, bu nedenlerle 205 adet koyunun el koyma tarihinden itibaren senelik doğurma, yün, süt, gübre gibi beklenen gelirlerinin hesaplanarak yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacının beraat ve iade kararının kesinleşmesinden itibaren hayvanları geri alma hakkına kavuştuğu, davalının iade borcunun da aynı tarihte doğduğu belitilerek elkoyma tarihi ile ceza mahkemesi kararının kesinleşme tarihi arasındaki koyun bedelleri ve beklenen gelirler zarar kapsamı olarak belirlenmiş ve davacının müterafık kusuru nedeniyle yarı oranında indirim yapılarak bulunan miktar hüküm altına alınmıştır.
Haksız eylemde zarar, eylem tarihinde gerçekleşir. Zarar kapsamının da bu tarihe göre belirlenmesi gerekir. Şu durumda, mahkemece elkoyma tarihindeki küçükbaş hayvanların değeri tespit edilerek belirlenen miktardan müterafık kusur indirimi yapılmalıdır. Bu hususun gözetilmemesi kararın bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA, davacının tüm, davalıların diğer temyiz itirazlarının ilk bentte açıklanan nedenlerle reddine ve temyiz eden davalılar yararına takdir olunan 1.100,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine 25/03/2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Çoğunluk görüşüne aşağıdaki nedenlerle katılmamaktayım.
1-Dava 15/09/2011 tarihinde açılmıştır. Ceza Mahkemesince davacının beraatına ilişkin karar verilip 11/06/2002 tarihinde kararın kesinleştiği görülmektedir. Davalı vekili cevap dilekçesinde zamanaşımı itirazında bulunmuştur. Davacı tarafın alacağı haksız fiil kurallarında uygulanması gereken zamanaşımı süresi fail ve fiilin öğrenilmesinden itibaren 1 yıldır. Davalı tarafca benzeri dosyalarda daha önce görevi suistimal yöntemiyle zamanaşımı def"inde bulunamamış ise de bu dava da zamanaşımının def"i süresinde ileri sürülmüştür. Benzeri dosyalar olan yine aynı bölgeden gelen dava dosyalarında belirttiğim gibi bu tür davalarda alacak hükmünü içeren ilamlarda geçerli olan zamanaşımı süresi bu tür davalarda uygulanmaz. Zira haksız eylem zamanaşımı borçlar hukukumuzda özel hükümlerle düzenlenmiştir. Buna göre zamanaşımından davanın reddi gerekirdi.
2-a)Hazırlık aşamasında davacı taraf hayvanların kaçak olduğunu ikrar etmiştir. Dolayısıyla el koyma eyleminde davacı taraf kendisi kusurludur. Hukukun evrensel kurallarından biri de hiç kimsenin kusuruna dayanarak hak iddia edemeyeceğini öngörmektedir. Davanın bu yönden de reddi gerekirdi.
b)2000 yılında el konulan hayvanlar yeddiemine teslim edilmiştir. Bunun yanısıra yaklaşık 10 yıldan fazla süre ile 205 adet vasıfların ve türü belirtilen hayvanın bir yeddieminin bakması sözkonusu mudur? Yeddiemin bilirkişi raporuna göre gelir türevleri saptanan üreme kapasitesi verim kapasitesi belirlenen bunca hayvanın bakım, tedavi ve yetiştirme giderlerini mutlaka istemiş olmalıdır. Eğer bu bakım yapılmadı ise de bu hayvanlar yeddiemin yedinde telef olmuştur. Buna ilişkin bir dava var mıdır? Bu soruların yargıç tarafından araştırılması ve genel yaşam deneyimleriyle çelişip çelişmediğinin saptanması gerekir. Zira davalı taraf davayı kabul etmemiştir ve bilirkişi raporuna itirazları da dosyada bulunmaktadır.
c)Bilirkişi raporları takdiri delillerdir. Yargıç tarafında kayıtsız şartsız hüküm kurmaya esas alınamaz. Bu anlamda kaçak olarak yakalanan hayvanların sınır ötesinden bir şekilde elde edilip iç piyasada tüketmeye yönelik kaçakçılığa konu edilmesi sözkonusudur. Dolayısıyla bu hayvanlar davacı tarafından da bir çiftliğe yerleştirilip tonlarda süt ve yün verimi elde edilmesi, ikiz-üçüz-beşiz yavrulatması gibi hayali neticeler bilirkişi raporunda yer alıyor diye gerçekleşmesi zarar olarak kabul edilemez. Bu anlamda örneğin davacının 205 adet küçükbaş hayvanı bilirkişi raporunda saptanan verimleri elde etmeye yönelik bir çiftliğinin bulunmadığı da sabittir. Gerçek böyleyken ve zarar kabul edilse bile ancak hayvanların el konulduğu tarihteki piyasa değerine haksız fiil kurallarında uygulanmakta olan yasal faiz uygulamak suretiyle davanın kabulü söz konusu olabilecekken mahkemenin kabul ettiği şekilde hüküm kurulması hiçbir şekilde yasal olamaz. Bu dosyanın içeriği mahkeme kararındaki zarar hükmünün kurulmasına olanak tanımamaktadır.
d)Bu ve benzeri dosyalarda HMK 33. maddedeki hakimin aydınlatma yükümlülüğü ile bu yükümlülüğün taraflar anlamında karşılığı olan HMK 194. madde ile taraflara getirilen somutlaştırma yükümlülüğünün ısrarla uygulanmıyor olması dikkat çekicidir. Sonuç itibariyle haksız fiil hukukunda zarar gerçek anlamda tespit edilmeli, zarar görenin zararı gerçek anlamda karşılanmalı ve bu tazminat hükmü kurulurken delillendirme gerçek olmalı, somut olmalı, hiçbir şüphe içermemelidir. Bu dosyada bunlar sözkonusu değildir.
Bu itibarla belirttiğim nedenlere göre davanın reddi gerekirken kabul edilmiş olması doğru olmadığından bozma düşüncesini benimsemekteyim. Çoğunluk görüşüne katılmıyorum.25/03/2014