1. Hukuk Dairesi 2015/2707 E. , 2017/5524 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali, tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve miras payı oranında tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, miras bırakan...’un maliki olduğu 7 parsel sayılı taşınmazı nı mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak satış suretiyle damadı olan davalıya devrettiğini ileri sürerek, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile veraset ilamındaki payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, taşınmazı bedel karşılığında aldığını ve taşınmaz üzerinde ev inşa ederek burada yaşadığını, davacıların miras bırakana kötü muamelede bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan ...’un 17/10/2008 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacılar ... ve ... ile davalının eşinin de aralarında olduğu altı çocuğunun kaldığı, miras bırakanın 10/09/2002 tarihli resmi senet ile maliki olduğu 7 parsel sayılı taşınmazı damadı olan davalıya satış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapıldığını söyleme olanağı yoktur.
Somut olaya gelince; dinlenen davacı tanıklarının beyanlarından miras bırakanın 2002 yılında eşiyle tartıştıktan sonra davalı damadının evine taşındığı, miras bırakanın taşınmaz satmaya ihtiyacı olmadığı, davalının taşınmazı alım gücünün bulunmadığı, taşınmazın ölünceye kadar mirasbırakanın kullandığı, davalı tanıklarının beyanlarından ise devir tarihinde miras bırakanın taşınmazı satmaya ihtiyacı olduğunu, miras bırakanın taşınmazı bedel karşılığında damadına devrettiği, bedel ile borcunu kapattığı, davalının satış bedelini temin edebilmek için altın bozdurduğunu, satış tarihinden sonra miras bırakanın taşınmazı kullanmadığı, davalının taşınmaz üzerinde ev yaptırdığını,bir dönem davacı ...’nin de evde kaldığını ancak fatura borçlarını ödememesi nedeniyle davalı ile aralarında tartışma olduğu anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca; mahkemece miras bırakanın iradesinin tereddüte yer vermeyecek şekilde saptanması, başkaca taşınmazları bulunup bulunmadığının taraflardan da sorulmak suretiyle araştırılması, varsa kayıtlarının istenmesi; dinlenen tanık beyanlarından hangisinin kanaat edinmede esas alındığının, hangisine itibar edilmediğinin gerekçeli kararda tartışılması sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilip yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir.
Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18/10/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.