20. Hukuk Dairesi 2016/1269 E. , 2017/7519 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine, ... Köyü 102 ada 5 sayılı parselin tapuda davalılar adına kayıtlı olduğunu, kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içinde iken, yine kesinleşmiş 6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması sonucu Hazine adına orman sınırları dışına çıkartıldığını belirterek, davalılar adlarına olan tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescili istemiyle dava açmış, mahkemece, davanın kabulüne, dava konusu parselin tapu kaydının iptaline, kütüğün beyanlar hanesine “6831 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması ile orman rejimi dışına çıkartılmıştır” şerhi de verilerek hali hazır niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine vekili tarafından, temyiz dilekçesinde "davaya eylemli orman iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil olarak devam etme isteğini içeren ıslah talebinin kabul edilerek, kararın bozulması" istemiyle temyiz edilmiştir.
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 17/02/2014 gün 2013/10203-2014/1911 sayılı bozma kararı özetle; "Davacı Hazine, temyiz dilekçesinde; ıslah talebi kabul edilerek, davaya eylemli orman iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil olarak devam edilmesini ve kararın bozulmasını istemiş ise de, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177. maddesine göre ıslah, tahkikatın sona ermesine kadar yapılabilir. Temyiz dilekçesi ile ıslah yapılamayacağı gibi, Yargıtayca hüküm bozulduktan sonra da, bu yoldan faydalanmaya imkânı bulunmamaktadır. Yargıtayın 04.02.1948 gün ve 10/3 sayılı içtihadı birleştirme kararında da “Hükmün Yagıtayca bozulması üzerine hüküm mahkemesinde yapılan yeni tahkikat sırasında ıslah yapılması mümkün değildir.” denilerek bozmadan sonra ıslaha izin verilmemektedir.
Bu durumda, 102 ada 5 parsel sayılı taşınmaz hakkındaki davaya, dava dilekçesinde olduğu gibi 2/B alanında kalan tapu kaydının iptali ve tescil davası olarak devam edilmelidir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkartılan yerlerden olduğu kabul edilerek, tapu kaydının iptaline karar verilmiştir. Mahkemenin kabulü ve davanın nitelendirilmesine göre, 09.03.1988 tarih ve 1987/2-860-232 sayılı Hukuk Genel Kurulu Kararında vurgulandığı üzere kural olarak herhangi bir kanun ve düzenleyici hüküm o kanunun yürürlüğe girdiği andan itibaren hukuksal sonuç meydana getireceğinden, 6831 sayılı Orman Kanununun 1744 sayılı Kanun ile değişik 2896 ve 3302 sayılı kanunlar ile değişik 2/B maddesi gereğince, nitelik kaybı nedeniyle Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerin değerlendirilmesi, yeni orman alanlarının oluşturulması, nakline karar verilen Devlet ormanları içinde veya bitişiğinde bulunan köyler halkının yerleştirilmesi ve orman köylülerinin kalkındırılmasının desteklenmesi ile Hazineye ait tarım arazilerinin satışına ilişkin usûl ve esasların belirlenmesi amacıyla düzenlenip, 26/04/2012 tarihli ve 28275 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak, aynı tarihte yürürlüğe giren 6292 sayılı Kanun hükümlerinin somut olayda uygulanıp uygulanamayacağının değerlendirilmesi gerekir.
6292 sayılı Kanunun 6/1 - 3. maddesine göre; 2/B alanlarında bulunan taşınmazlardaki 31.12.2011 tarihinden önce kullanıcısı ve/veya üzerindeki muhdesatın sahibi olarak gösterilen hak sahipliği belirlemesi, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce düzenlenmesi halinde hak sahibi kişilere, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde; bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra düzenlenmesi halinde ise güncelleme listelerinin tescil edildiği veya kadastro tutanaklarının kesinleştiği tarihten itibaren sekiz ay içinde; aynı Kanunun 7/1-a-b maddelerinde de kesinleşmiş mahkeme kararlarına göre infaz edilerek tapuda Hazine adına tescil edilen taşınmazlara ise, ilgilileri tarafından bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde idareye başvuru hakkı tanınmıştır. Bu düzenlemelerden başka nitelik yitirdiği gerekçesiyle Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılan taşınmazlara ilişkin olarak hak sahibi veya ilgililerine herhangi bir yükümlülük yüklenmemiş, mevcut ve devam eden davalarda ise, çekişmeli taşınmazın 7/1-a maddesi kapsamında yani tapu, kadastro veya imar mevzuatına göre ilgilileri adına oluşturulmuş ve tapuda halen kişiler adına kayıtlı olan taşınmazlardan olması halinde bedel alınmaksızın tapuya geçerlilik tanınacağı, 7/1-b maddesi kapsamında yani özel kanunları gereğince Devlet tarafından kişilere satılan, dağıtılan, trampa edilen, bedelli veya bedelsiz olarak devredilen veya iskânen verilen ya da özelleştirme suretiyle satılanlar ile hisseleri devredilen özel hukuk tüzel kişileri adına kayıtlı olan taşınmazlardan olması halinde ise tapu kayıtlarının geçerli kabul edileceği, aynı gerekçeyle bu nitelikteki taşınmazlar hakkında dava açılmayacağı, açılan davalardan vazgeçileceği âmir hüküm olarak düzenlenmiştir.
Somut olayda; mahkemece, yapılan uygulama ve araştırma sonucunda çekişmeli taşınmazın 6831 sayılı Kanunun 2/B maddesi uyarınca Hazine adına orman sınırları dışına çıkartılan yerlerden olduğu, 1968 yılında yapılan arazi kadastrosunda 139 parsel sayısı ile 26.11.1968 tarih ve 198 nolu tapu kaydı dayanak alınarak, tesbit ve tescil edildiği, hâlen davalılar adına tapu sicilinde kayıtlı olduğu, tapu, kadastro veya imar mevzuatına göre ilgilileri adına oluşturulduğu anlaşıldığına göre, 6292 sayılı Kanunun 7/1-a maddesi uyarınca dava konusu taşınmazın tapu kayıtları bedel alınmaksızın geçerli kabul edilecek ve tapu kütüklerindeki 2/A veya 2/B belirtmeleri terkin edilerek tescilleri aynen devam edecek, aynı gerekçeyle bu nitelikteki taşınmazlar hakkında dava açılmayacak, açılan davalardan vazgeçilecektir. Kanunun bu âmir hükmünün re"sen gözetilmesi gerektiği, davadan vazgeçilmesi için tapu kayıt maliklerine, idareye başvurmalarına ilişkin veya başkaca her hangi bir yükümlülük getirilmediği, açılan davalardan vazgeçilmesinin kanunun emredici hükmü gereği olduğu, öngörülen vazgeçmenin HMK"nun 307. maddesinde düzenlenen; “davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi” olarak tanımlanan "davadan feragat" niteliğindeki bir vazgeçme olmadığı, kanundan kaynaklanan ve davalının rıza ve muvafakatının da aranmadığı, kendine özgü (davanın geri alınması niteliğinde) bir vazgeçme olduğu gözetilerek, davacı Hazinenin, 6292 sayılı Kanun gereğince davasından vazgeçmiş sayılmasına karar verilmesi gerektiğinden, davanın kabulü yönündeki karar, 6292 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesi nedeniyle usûl ve kanuna aykırı olup, bozulması gerekmiştir." şeklindedir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, Hazinenin davadan vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiş, hüküm davacı Hazine tarafından eylemli orman iddiasıyla temyiz edilmiştir.
Dava, kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalıp nitelik kaybı nedeniyle Hazine adına 2/B uygulamasıyla orman rejimi dışına çıkartılan taşınmazın tapu kaydının iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1947 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, 1950 yılında 5653 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan makiye ayırma, 1959 yılında genel arazi kadastrosu, 21.11.1991 tarihinde ilân edilip kesinleşen aplikasyon ve 3302 sayılı Kanunun 2/B madde uygulaması vardır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 10/10/2017 gününde oy birliği ile karar verildi.