Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2009/5856
Karar No: 2010/1124
Karar Tarihi: 18.03.2010

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2009/5856 Esas 2010/1124 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2009/5856 E.  ,  2010/1124 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Tescil, Elatmanın Önlenmesi ve Yıkım

    Davacı-karşı davalı Hazine ile davalı-karşı davacı ... ve davalı ... aralarındaki tescil, elatmanın önlenmesi ve yıkım davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Alanya 2. Asliye Hukuk Hâkimliğinden verilen 25.07.2008 gün ve 87/426 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı-karşı davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

    KARAR

    Davacı- karşı davalı Hazine vekili, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaz bölümüne davalı ...’ın haksız elatmasının önlenilmesine, üzerindeki yapıların yıkılmasına ve Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı- karşı davacı ... vekili, imar-ihya, miras yolu ile intikal, taksim ve kazanmayı sağlayan zilyetlik nedeniyle aynı taşınmazın vekil edeni adına tesciline, Hazinenin açtığı davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
    Mahkemece, uyulan bozma ilamı uyarınca davacı-karşı davalı Hazinenin açtığı davanın reddine, dava konusu taşınmaz bölümlerinin tespit tarihinden sonra tarım alanı olarak tasarruf edildiği, bilahare pansiyon-bina inşa edildiği, olduğu, her ne kadar sahil şeridi içinde bulundukları belirlenmiş ve sahil şeritlerinde yer alan taşınmazlara kalıcı konut ve tesis yapılamaz ise de, niza konusu taşınmazlar üzerine yapılan binaların inşa tarihleri itibariyle imar affından faydalanabilecek konumda bulundukları ve kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davalı-karşı davacı ...’ın davasının kısmen kabulü ile teknik bilirkişinin 13.11.2007 tarihli rapor ve krokisinde A harfi ile gösterilen 238, 72 m2 ve B harfi ile gösterilen 874,23 m2 taşınmaz bölümlerinin davalı-karşı davacı adına tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı-karşı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Davacı Hazine’nin açtığı davanın reddine, karşılık davanın kısmen kabulüne ilişkin önceki hüküm davalı Hazine vekilinin temyizi ile Dairemizin 28.3.2005 tarih, 1439 Esas ve 2489 Karar sayılı ilamı ile özet olarak “......Dava konusu taşınmaz bölümlerinin 1957 yılında yapılan kadastro çalışmalarında deniz kumluğu olarak tespit dışı bırakıldığı, davalı-karşı davacı ...’ın miras bırakanı ve müşterekleri adına kayıtlı 908 parselin dayanağı tapu kayıtlarının da davalı yönü deniz kumluğu olarak okuduğu, davalı taşınmaz bölümlerinin 25.7.2001 tarihinde onaylanan kıyı-kenar çizgisi dışında kaldığının jeolog bilirkişi tarafından açıklandığı, ancak jeolog raporunda sahil şeridi hususunda açıklama bulunmadığı, dava konusu taşınmaz bölümlerinin paftaya göre sahil şeridinde yer aldıkları, sahil şeritlerinin denizin ayrılmaz parçası olup, 3621 sayılı Kıyı Kanununun 4. ve devamı maddelerinde düzenlendiği, nizalı taşınmazların sahil şeridi yönünden jeolog bilirkişi raporunda değerlendirilmediği, sahil şeridi içinde kalan yerlerden ise özel mülkiyet şeklinde tescilinin mümkün olup olmadığı hususlarının tartışılmadığı gerekçesiyle....” bozma sevk edilmişti. Bozma sonrası mahallinde yeniden keşif yapılmış, teknik bilirkişi Ümit Gül 11.12.2006 tarihli raporunda uyuşmazlık konusu taşınmaz bölümlerinin sahil şeridi içinde yer aldıklarını, kısmen ilk kısmen ikinci elli metrelik sahil şeridi içinde kalan bölümlerinin ve üzerindeki binaların krokisinde işaretlendiğini açıklamıştır. Jeoloji Mühendisi bilirkişi İrfan Şimşek keşif sonrası ibraz ettiği 9.4.2007 tarihli rapor ve 9.6.2008 tarihli ek raporlarında davalı taşınmazların sahil şeridi içinde yer aldıklarını, kıyı-kenar çizgisinden itibaren ilk elli metrelik alanın park, ikinci elli metrelik alanın günübirlik tesis alanı olarak planlanması gerekir ise de, nizalı taşınmaz bölümleri üzerindeki binaların yapılış tarihleri itibariyle 2981 sayılı Kanun kapsamında bulunduklarından davalı taşınmaz bölümlerinin özel mülkiyete konu teşkil edebileceğini bildirmiş, mahkemece bilirkişi raporunda belirtilen hususlar benimsenmek suretiyle yazılı şekilde karar verilmiştir.
    Sahil şeritleri denizin ayrılmaz parçasıdır. 3621 sayılı Kıyı Kanununun 4.maddesinde sahil şeridinin “... Kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünden yatay olarak en az 100 metre genişliğinde alanı...” ifade edeceği açıklanmış, 5.maddede ise kıyıların Devletin hüküm ve tasarrufu altında herkesin eşit ve serbest yararlanmasına açık olduğu vurgulandıktan sonra kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararının gözetileceği bildirilmiş, 1.7.1992 tarihinde 3830 sayılı Kanunun 2.maddesi ile 5.maddeye eklenen 6 ila 10.fıkralarda da ayrıntılı olarak sahil şeridinin durumu belirtilmiştir. Bu kanunun 8.maddesinde de, uygulama imar planı bulunmayan alanlardaki sahil şeritlerinde 4.maddede belirtilen mesafeler içinde hiçbir yapı ve tesis yapılamayacağı belirtilmiştir. Kıyı kenar çizgisinin devamı olan bu tür yerler üzerinde kanun koyucu kamunun yararlanmasına öncelik tanımıştır. Dava konusu taşınmaz bölümlerinin de onaylanan kıyı kenar çizgisinin dışında- kara tarafında ancak 100 metrelik sahil şeridi içinde kaldıkları belirlendiğine ve kıyı kenar çizgisinin devamı olan bu tür yerlerde kamunun yararlanmasına öncelik tanındığına göre karşılık davanın kabulüne hükmedilmesi isabetli olmamıştır. Her ne kadar davalı taşınmaz bölümlerinin batısında yer alan 216 ada 1 parsel Alanya 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 1994/ 608 Esas, 2001/ 1044 Karar sayılı ilamı ile hükmen dava dışı gerçek kişiler adına tescil edilmiş ise de, buna ilişkin hükmün Hazine tarafından temyiz edilmemiş olması, Karayolları Genel Müdürlüğünün temyiz isteğinin ise reddine karar verilmiş olması nedeniyle esası bakımından Yargıtay incelemesinden geçmemiş olduğundan emsal teşkil etmediği anlaşılmıştır. Davalı- karşı davacı ... tarafından açılan davanın açıklanan nedenlerle reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı nitelendirme ve değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
    Öte yandan hükmü temyiz eden davacı-karşı davalı Hazine vekili, davalı-karşı davacı ..."ın dava konusu taşınmaza yaptığı müdahalenin önlenmesi, kal ve yerin Hazine adına tescili isteğinde bulunmuştur.Dava konusu yapılan taşınmazın 4721 sayılı TMK.nun 715. maddesi uyarınca Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu, aynı kanunun 999. maddesi gereğince tescile tabi yerlerden olmadığı dosya kapsamı ile anlaşıldığından bu yöndeki isteğin reddine karar verilmesinde usul ve kanuna aykırı bir yön bulunmamaktadır. O halde Ramazan Yıldız bakımından verilen bozma ilamı karşısında davacı-karşı davalı Hazinenin müdahalenin önlenmesi ve kal isteğinin kabulüne karar verilmesi yerine reddine karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.
    Davacı-karşı davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde bulunduğundan kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 18.03.2010 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.


    KARŞI OY

    İlk davacı Hazine; dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle davalının dava konusu yerin haksız elatmasının önlenmesine, bu yerdeki yapıların kal"ine ve dava konusu yerin Hazine adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Karşı davacı şahıs ise; dava konusu yerlerin 1956 yılından beri önceleri murisinin daha sonra taksim yoluyla kendisinin zilyetliği altında bulundurduğunu, imar ve ihyanın tamamlanmış olduğunu açıklayarak sınırları ve mevkii yazılı olan tahmini 500 ve 757 m2"lik taşınmazların adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Mahalli mahkemece Hazine davasının reddine, karşı davanın kabulüne ilişkin ilk hüküm Hazine vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 8.Hukuk Dairesinin 18.10.2001 tarih 2001/5648-7365 esas ve karar sayılı ilamıyla bozulmuştur. Mahalli mahkeme bozmaya uyduktan sonra gerekli araştırmaları yapmış bu kez yine Hazinenin davasının reddine, karşı davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Bu karar temyiz edilmekle Dairenin 28.03.2005 tarih, 2005/1439-2489 esas ve karar sayılı ilamıyla bozulmuştur. Mahalli mahkeme son bozma ilamına da uymuştur. Gerekli araştırmaları yapmış ve Hazinenin davasının reddine, davacı şahsın davasının kısmen kabulüne 13.11.2007 havale tarihli bilirkişi raporunda A harfiyle gösterilen 238,72 m2 ve B harfiyle gösterilen 874,23 m2"lik taşınmazların davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir. Bu karar Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Toplanan deliller tüm dosya kapsamından; ilk davacı Hazine M.K.nun 641 ve TMK.nun 715.maddesine tutunmuştur. Karşı davacı şahıs ise M.K.nun 639/1 ve TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunun 14 ve 17.maddelerine dayanmıştır.
    Hemen belirtmek gerekir ki; karşı davacı ... 11.12.1973 tarih, 1 nolu tapu ile dava dışı 327 nolu parselden 43/9720 pay iktisap etmiştir. 327, 401, 402, 403 ve 404 nolu parsellere uygulanan ilk tesisi 1935 tarih ve 1 nolu tapu kaydı 458648 m2 olup miktarından çok fazla olarak 831575 m2 olarak revizyon görmüştür. Kök tapu kaydı ve gitti kayıtlarının sınırları Şarken: Alanya Malüllerinin Arazisi, Şimalen: Şose, Garben: okurcalar Deresi, Cenuben: Deniz Kumluğu yazılıdır. Dosyada mevcut pafta ve krokilerin incelenmesinden kuzeydeki şose Antalya-Alanya eski şosesidir ve zeminde mevcuttur. Batıdaki Okurcalar deresi zeminde ve paftada mevcut olan kadim deredir. Doğudaki Alanya malüllerinin arazisi Afsallar kasabası 3,4,5,6,7,8,9,10 nolu parsellerin bulunduğu sahadır. Güneyde ise deniz kumluğu açıkça paftasında gösterilmektedir. Dava konusu taşınmazların ise paftasında deniz kumluğu yazılan alanda kaldığı tartışmasızdır. Bilindiği üzere ve kural olarak deniz kumluğu Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerdendir özel mülkiyete konu olamaz. Davacının dava dışı 327 nolu parselden tapuda pay edinirken dava konusu yerin deniz kumluğu olduğunu bilmesi gerekir. Kaldı ki çap satın aldığı taşınmaza uygulanan bayiine ait tapu kayıtları da bu yönde açıkça deniz kumluğu okumaktadır.
    Tüm bunlardan ayrı 3621 sayılı Yasanın kapsamına göre idarece kıyı kenar çizgisi haritaları oluşturulmuş ise kıyı kenar çizgisinin deniz yönünde kalan kısımlarının deniz kumluğu olduğu ve özel mülkiyete konu olamayacağı açıktır. Kıyı kenar çizgisinin kara yönünde kalan sahil şeridinde yapılanma olduğu takdirde bununla ilgili müeyyideler 3621 sayılı Yasa kapsamında gösterilmiştir. Kural olarak sahil şeritleri kamunun yararlanacağı alanlardandır. Ancak uygulama imar planları yapılmış ise bu takdirde yapılanmalara uygulanacak müeyyideler 3621 sayılı Yasanın yanında 3194 sayılı Yasa kapsamı hükümleri de dikkate alınarak uygulama imar planlarının olduğu yerlerde belediyeler, olmadığı yerlerde ise valilik bu konuda yetkilidir. Ancak, mahalli mahkemenin de 2981 sayılı imar affından yararlanma biçimindeki düşüncesi dosyaya uygun düşmemiştir.
    Tüm bu açıklamalar dikkate alındığında; Dairenin yukarıda bahsedilen ve hükmüne uyulan her iki bozması tarafları için usulü kazanılmış hak oluşturmayacaktır. Öyle ise Hazine davası da reddedilmelidir.Buna karşılık karşı davacı kişinin açmış olduğu davanın tümüyle reddine karar vermek gerekirken dosyadaki mevcut deliller ve yasa maddeleri farklı yorumlanarak yazılı olduğu gerekçeyle karar verilmesi doğru olmamıştır. Açıkladığım nedenlerle çoğunluğun görüşlerine katılamıyorum.18.03.2010






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi